5 Ekim 2013 Cumartesi

BEN ÖLMEDEN ÖNCE (THE SECOND OPINION) - MICHAEL PALMER


Herkese güzel bir hafta sonu dileyerek başlamak istiyorum sözlerime. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki önce beni çok ikilemde bırakan bir kitaptı. yani tıbbi konular ve doktorların hayatı her zaman ilgimi çekmiştir. goodreads puanı 5/3.66 benim kişisel puanım 5/4.50

büyük bir heves ile elime aldım ancak ilk bölümde Haley'e kanser olduğunu söyleyen doktor ve onun hissettikleriyle ilgili yazılanları okuyunca kitabı elimden bıraktım ve devam etsem mi? etmesem mi? diye düşünmeye başladım. çünkü gereksiz duygusal üzüntü yaratabilirdi üzerimde. ilk bölüm vurucu arkadaşlar bakın abartmıyorum gerçekten "ben olsam ne yapardım" düşüncesi çok kötü kemiriyor kafanızı. ancak bu kumarı oynadım. devam ettim okumaya ve sonrasında olaylar öyle bir gelişme gösterdi ki.. inanılır gibi  değil. şimdi içerik hakkında çok fazla yazmak istemiyorum. merakta kalın ki kitabı okuyun istiyorum.  yazar michael palmer'ı hiç tanımam ilk kez bir kitabını okuyorum. kendisinin abd'li bir tıp doktoru olduğunu öğrendim. michael palmer bence başarılı, cidden çok başarılı buldum.

kurgularını da beğendim yani konuları birbirine bağlaması da bence hoş olmuş. olaylarda gerçekçi bir yaklaşım sergilemiş yani kabullenemiyorsunuz, beyniniz önce isyan ediyor algıladıklarına. yakıştıramıyorsunuz bu davranışları  bir hekime, bir hastaneye veya sağlık camiasına "yok canım ya.. yok yani hayatta olmaz böyle şeyler gerçek hayatta!" diyorsunuz. ancak akabinde öyle bir gerçekçi üslup ile yaklaşıyor ki olaylara "allah allah acaba sahiden yapılabilir mi böyle şeyler?" diyorsunuz. insanların para için yapmayacakları şey olmadığına ikna oluyorsunuz neticede veya ilgi görmeyen sorunlu çocukların yapabileceklerinin sınırı olmayışı gerçekten göz korkutuyor.

 
 petros sperelakis konusunda çok ama çok başarılı müthiş ünlü bir hekim. aynı zamanda disiplininden asla ödün vermeyen sert mi sert bir baba figürü.. tüm kitap boyunca komada olduğundan sadece çocuklarının düşüncelerinde tanıyabiliyoruz bu karakteri.  baş kadın kahramanımız thea sperelakis... yunan ailenin en küçük çocuğu ve o bir doktor... kitapta ikizler diye bahsedilen niko kalp cerrahı ve selena ortopeti uzmanı (ben de bu aileye mensup olmak istiyorum yahu.. beni de evlat edinirler mi?) . ailenin doktor olmayan tek bireyi (anneleri dışında) en büyük ağabeyleri dimitri. dimitri uyum problemi olan bir çocuk (mongolizm yelpazesinde bir sendrom sanırım) ve baba tarafından dışlanmış. thea'da aynı belirtiler ortaya çıkınca annelerinin ısrarı ile tedavi ve terapi uygulanarak thea'nın davranış şekilleri kontrol altına alınabilmiş ve normal bir yaşam sürmesi sağlanabilmiş. 

kitapta anlatıldığı kadarı ile thea'ya asperger teşhisi konulmuş. bu tip hastalar kendilerine aspie diyorlarmış. bu tip insanlar duygusal ve sosyal süzgeçlerden yoksun olarak dünyaya gelirlermiş. yani benim anladığım davranış bozukluğu bir nevi. ve zaten kitapta thea'da sık sık göreceğiz bu tip davranış bozukluklarını. dimitri tedavi süreci görmediği için yetişkin ve uyum sorunu had safhada 180 IQ ile babasının garajında yaşıyor. siz düşünün artık...

dan cotton başarılı bir polis ancak başına gelen üzücü bir olay sonrası teşkilattan ayrılarak hastanede güvenlik görevlisi olarak işe başlamış. hem thea ile yakınlaşıyorlar hem de bu olaya fena halde dahil oluyor dan. çok da yakışıklı olarak tasvir edilmiş ve güzel öpüyormuş arkadaşlar. benden size bu kadar çıtlatma olsun hadi. unutmayın bu iyiliğimi de :)

kesinlikle ters köşeye yatırıyor kitap sizi. düşüncelerinizi toparlayarak okuyunuz lütfen. ve kesinlikle son sayfayı veya son bölümü açıp bakmayınız.. bakın sabah başladım ve akşam 17:00 civarı bitirdim. bir solukta okudum diye ben buna derim. sadece çay ve su içtim yani bunun için elimden bırakabildim kitabı. ayrıca yazarın bir başka kitabını da edinmeye karar verdim. yazarı beğendim yahu ne güzel de yazmış öyle. aşk dozu biraz daha yüksek olsaymış beni daha da cezbedebilirdi tabii..

duygusal yanları da yok değil hani kitabın. şöyle ki; mesela baba o kadar pişman ki çocuklarına özellikle thea'ya onu sevdiğini hiç söylemediği için. ve bu duygu karşılıklı aynı pişmanlığı thea'da babasına karşı duyuyor. thea babasını dinlemeyep afrika'ya çalışmaya gittiğinden beri görmemiş babasını. ve giderken de kırılarak birbirlerinden ayrılmışlar. düşünsenize geldiğinde derin komada, ölüm halinde buluyor babasını. cidden farkındalık uyandıran bir kitap.

 çok büyük işler, çok büyük paralar, çok büyük entrikalar, çok büyük dolandırıcılıklar dönüyor ortada.. hey... kimler yok ki bu işin içinde? sustum sustum okuyun ve görün. benden sadece tavsiye etmesi diyorum. ve herkese mutlu hafta sonları ve en önemlisi de sağlıklı günler diliyorum...




2 yorum:

  1. merhaba, blogun ne hoş kitaplar ve kitap yorumları üzerine, bu kitabı ben de merak ediyordum gerçekten iyi oldu böyle bir özet :))

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...