28 Ocak 2014 Salı

MUTLAKA OKUNMASI GEREKEN EFSANE ROMANLAR



 "içim yanarr içim kanarr daa.. isyeeaaaannnnnnnnnn :):)"

işte size içinde bulunduğum ruh halinin bir özetini geçtim. çok dertliyim, çok huzursuzum.. atmosfere sığamıyorum açıkçası moralim yerlerde ama ne yazık ki bu blog kişisel de olsa o kadar da kişisel değil.. kitap blogu dedik, kitap blogu diye başladık şimdi burada ağlak ağlak şeyler yazarsam; olmaz olmaz bu iş olamaz.. :)

yine de patlamak üzere olan bir düdüklü tencereye benzetirsek psikolojimi böyle ilk paragraflarda biraz hava boşaltıp sonra asıl meseleye döneceğim uzun zamandır aklımdaydı açıkçası böyle bir liste de hem türün sevenlerinin  keşfettiği yeni bir kitap bulunabilir hem de  henüz o türle buluşmamış okuyucuya nereden başlayacağı hakkında derin ve veciz fikirlerimi ortaya atabilirim :)

yıllar, yıllar ve yıllar süren okuma maceralarımda benimde aklımda kalan, kalbimde kalan kitaplar oldu; olmadı değil :)

zaten yeniden, eskiden ne okuduysam gelip buraya döküyorum, saçıyorum dilim döndüğünce anlatıyorum ki sağolun beğeniyorsunuz da :) yine de küçük bir tiyo ya da tüyo vereyim -nasıl yazılıyordu emin olamadım çaktırmayın- bir blogger'ın en büyük derdi kendini anlatmaktır yani diğer bir deyişle okunmaktır.. günde ortalama 150-200 ziyaretçi oluyor sayfamda sevindikçe seviniyorum falan felan da :) kalbimi kazanmak istiyorsanız yorum yapmalısınız :) evlat ayıran anne modeli gibi oluyorum sizin yüzünüzden yorum alan yazılarımı içten içe daha bir seviyorum falan :) mutlu edebilirsiniz beni ki sevapta olur bence :)

bu kadar boş lakırdıdan sonra konuya giriyorum buraya yazdığım bütün kitapların incelemeleri, yorumları mutlaka gelecek ama şimdilik sadece adı ve tanıtım yazısıyla idare edeceksiniz :)

1) HANNIBAL


Hannibal Lecteri zihninizin sarayına davet edin ki onunkine davet edilesiniz. Saraylarınızın arasıdaki benzerliğe bakın rüyalarınızın yüksek kubbeli odalarına, gölgelerin dolaştığı koridorlara, içine girmeye cesaret edemediğiniz bodruma, müziğe ve duvarın arkasından gelen boğuk çığlıklara. Son on yılın büyük bir heyecanla en çok beklenen kitaplarından biri olan bu yapıtta, Thomas Harris bir kez daha bizi, seri cinayetler işleyen bir katilin, sinsice gelişen kötülüklerin, psikolojik belirsizliklerin gövde gösterisine davet ediyor.

Dr. Hannibal Lecterin hücresinden kaçışının, Özel Ajan Clarice Starlingin en yüksek güvenlik önlemlerinin alındığı tehlikeli deliler hastanesinde onunla görüşmesinin üzerinden yedi yıl geçmiştir. Dr. Lecter, ihtiyatsız bir dünyanın keyfini çıkarıp elini kolunu sallaya sallaya tarifsiz zevklerinin peşinde dolaşmaktadır. Ama Starling, Dr. Lecter ile karşılaşmasını unutmamıştır ve onun nadiren kullandığı paslı sesi rüyalarında yankılanmaya davet etmektedir. Mason Verger de Dr. Lecterı unutmamıştır, üstelik intikam onda bir saplantı haline gelmiştir. Mason, Dr. Lecter yüzünden bir soluk makinesine bağlı olarak yaşamak zorundadır. Yine de dünya ölçeğinde ördüğü ağda en küçük bir kıpırtıyı bile fark edebilmektedir. Mason sonunda Dr. Lecterı nasıl tuzağına düşüreceğine karar verir. Dünyanın en zarif ve en masum görünüşlü yemini sunacaktır ona.

Güçlü, büyüleyici ve sonuna kadar özgün olan Hannibal, hayal gücünüzü bile şaşırtarak tüylerinizi diken diken edecek bir roman. Kendinizi cehennemin derinliklerine hazırlayın!..

2) HANNIBAL DOĞUYOR


Hannibal Lecter korkudan dili tutulmuş bir durumda, boynuna dolanmış bir zincirle Doğu Cephesi'nin karlarla kaplı topraklardan bir kabus gibi doğdu. Genç Hannibal, dünyada yapayalnızdır, tek yakını şeytanlarıdır.
Hannibal'in ünlü bir ressam olan amcası onu Rusya'da bir yetimhanede bulur ve beraberinde Fransa'ya getirir. Hannibal, Fransa'da, amcası ve egzotik güzel yengesi Lady Murasaki ile birlikte yaşamaya başlar.

Lady Murasaki, Hannibal'i tedavi ederek iyileşmesine yardımcı olur. Yengesinin yardımıyla sağlığına kavuşan Hannibal, Fransa'da tıp fakültesine kabul edilen genç öğrencilerden biridir. Fakat Hannibal'ın şeytanları onu sık sık ziyaret eder. Ancak yaşı ilerleyince bu kez Hannibal şeytanlarını ziyaret etmeye başlar. Akademik bilgisinin arkasında çok daha derinle inen Tanrı vergisi yeteneklere sahip olduğunu keşfeden Hannibal Lecter bir ölüm meleğine dönüşür.

3) SİCİLYALI


Sicilyalı, Mario Puzo'nun eserleri içinde bir köşe taşıdır. Bu kitapta; cinayetin, adaletin ve ihanetin romantik ve unutulmaz öyküsünü bulacaksınız.

"Michael Corleone'nin Sicilya'daki sürgünü sona eriyor. Fakat Baba'sının talimatlarına göre Salvatore Guiliano adlı genç adamı da, -eğer bulabilirse- yanında götürecektir. Bu vahşi ve yabancı topraklarda, ihanetlerin ortasında Michael, onu saran entrikalar labirentinde yolunu bulmaya çalışırken; Guiliano da kendini, Sicilya mafyasının Capo di Capi'si (Babaların Babası) Don Croce ile son bir savaşa hazırlamaktadır."

4) BABA


Şiddet dolu, katı, kırılan ama bükülmeyen bir gelenek. Gerekirse kanla korunan alternatif bir ahlak. Bir jest olarak ölünen ve öldüren, stilize bir savaş.. Hatırlanacak ve unutulacak ne çok şey var...Soluk kesici bir roman, soluk kesici bir film...


5) SİMYACI


Simyacı, dünyaca ünlü Brezilyalı yazar Paulo Coelhonun üçüncü romanı. 1996 yılından bu yana Türkiyede de çok okundu, çok sevildi, çok övüldü bu kitap. Bir büyük Doğu klasiği olan Mevlânanın ünlü Mesnevîsinde yer alan bir küçük öyküden yola çıkarak yazılan bu roman, yüreğinde çocukluğunun çırpınışlarını taşıyan okurlar için bir "klasik" yapıt haline geldi.

Simyacı, İspanyadan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiagonun masalsı yaşamının öyküsü. Ama aynı zamanda bir "nasihatnâme"; "Yazgına nasıl egemen olacaksın? Mutluluğunu nasıl kuracaksın?" gibi sorulara yanıt arayan bir yaşam ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen bu romanın, dünyanın dört bir yanında bunca sevilmesinin gizi, kuşkusuz bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor.

Simyacıyı okumak, herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp, güneşin doğuşunu izlemeye benziyor.

6) BİN DOKUZ YÜZ SEKSEN DÖRT


Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan George Orwell, 47 yıllık yaşamına iki başyapıt sığdırmıştır; Hayvan Çiftliği ve Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. 1945 yılında yayımlanan Hayvan Çiftliğinde, bir grup hayvanın kendilerini sömüren insanların yönetimini devirip eşitlikçi bir toplum kurmaya çalışmasının öyküsü anlatılır. Bir siyasal yergi başyapıtı sayılan Hayvan Çiftliğini 1949da Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı roman izledi.

Orwellin bu son kitabı, her şeyin tümüyle devletin denetiminde olduğu belleksiz ve muhalefetsiz bir toplum tehlikesine karşı yürekten bir uyarı niteliğindeydi. Dünyanın sürekli birbiriyle savaşan üç totaliter polis devletinin egemenliği altında olduğu düşsel bir gelecekte geçen roman, hem o dönemde hem de sonraki yıllarda çok sayıda okuru derinden etkileyecek, güncelliğini hiç yitirmeyecekti.


7) GÖLGE HIRSIZI


 "Sen benim gölge hırsızımsın; nerede olursan ol, seni bulacağım."
Babası tarafından terk edilmiş, çocukluğu boyunca annesiyle birlikte sıradan bir kasabada yaşayan kahramanımızın özel bir yeteneği vardır: Peşine gölgeler takılır, ona hep bir şeyler fısıldar...
Yıllar geçmiş, bahçesindeki kestane ağaçlarının altında oturduğu okulunu, babasıyla annesinin birbirlerini sevdikleri zamandan kalma o soluk fotoğrafları ardında bırakarak yeni bir hayata başlamıştır. Ne var ki tekdüze hayatı ve bir türlü ismini koyamadığı ilişkisiyle içindeki özlemi dindirememekte, ona fısıldayıp duran gölgelerden bir türlü kurtulamamaktadır.

Bir kıyı kasabasına yolunun düştüğü bir gün, hüzün dolu geçmişinin, peşini bırakmayan gölgelerin sırrı yavaş yavaş çözülmeye başlar. Yıllar önce geldiği bu kumsalda, gölgelerinin birbirine karıştığı ilk aşkının izini bulacak ve onun peşine takılacaktır.

Belki de, bir sandığın içine sakladıkları o uçurtmayı yerinden çıkarmanın zamanı gelmiştir artık...
Gölge Hırsızı, ardımızda bırakamadığımız anları, anıları ve aşkları anlatıyor. Yani peşimize takılan, kurtulamadığımız gölgeleri...

8) KIZIL NEHİRLER


Biz Efendileriz, Biz Köleleriz. Biz Her Yerdeyiz, Hem de Hiçbir Yerde. Biz Karar Verenleriz. Kızıl Nehirlerin Hakimiyiz. Kalbinize güvenmiyorsanız ya da ocakta yemeğini varsa, bu kitabı okumaya başlamayın. grangenin sınır tanımayan hayal gücü, sürekli artan gerilim, etkileyici karakterler, birbirinden korkunç cinayetler; hepsi daha ilk satırlardan itibaren size hükmedecek... "Kızıl Nehirler" sadece Fransada 450 000 sattı ve 20 dile çevrildi.

Soluk kesen bir tempo. İnsanı hemen saran bir hikaye. Çok gerçekçi şiddet sahneleri. İki sıradışı insanın çevresinde gelişen olaylar: biri enerji dolu, tecrübeli bir polis, diğeri sokaklardan gelme Mağripli bir çaylak...

9) OLASILIKSIZ


Bir sabah, yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınızı düşünerek uyandınız. Bir saat sonra, onunla sokakta karşılaştınız. Sizce bu sadece bir tesadüf mü, yoksa çok daha farklı anlamı olabilir mi?
Siz hiç Lotoda büyük ikramiye kazanmadınız. Ama birileri kazanıyor. Hem de sürekli! Onlar sizden daha mı şanslılar?

Şans nedir gerçekten? İçinizde bütün paranızı kırmızıya yatırmanız gerektiğini söyleyen bir his var. Bu his bir öngörü müdür? Yoksa daha fazlası mı?
Yolda gidiyorsunuz. Kafanızı çevirip yandaki küçük parka baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz. Evet, Deja Vu. Sizce nedir Deja Vu; Geçmiş mi, rüya mı, yoksa geleceği mi görüyorsunuz?
Eğer siz de kontrölün kimde olduğunu merak ediyorsanız, Olasılıksız tam size göre bir roman.

10) EMPATİ


Yaşamınızın kontrolü sizde değil! Öyle olduğunu düşünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz. Elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz. Bu kitabı kapatabilirsiniz. O sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz. Ya da gözlerinizi oymak gibi çılgınca bir şey yapabilirsiniz. Ne isterseniz yapabilirsiniz. Ama sorun şurada: Ne isteyeceğinizi kontrol edemezsiniz. Her davranışınızı önceden belirleyen arzularınız ruhunuzun o kadar derinlerine işlemiştir ki, onlara dikkat bile etmezsiniz. Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar. Bu nedenle, hayatınızı yaşamaya devam edin. Ne isterseniz yapın. Sadece isteklerinizin tümüyle sizin kontrolünüzde olmadığı gerçeği üzerine kafanızı çok fazla yormamaya çalışın.

13 yorum:

  1. En sevdiğim kitap Bin Dokuz Yüz Seksen Dört'ü görünce bi sevindirik oldum:) Diğerleri dışında Olasılıksız ve Empati de gerçekten müthişti okurken çok büyük keyif aldığımı hatırlıyorum.

    YanıtlaSil
  2. Kızıl Nehirler hariç diğer kitapları okumadım.Sizin zevkinize güveniyorum ve diğer kitapları da en kısa zamanda okumayı düşünüyorum

    YanıtlaSil
  3. Olasılıksız ve Empati'yi ilkokuldayken okumuştum. Uzun süre etkisinde kaldığımı hatırlıyorum, çok güzel kitaplardı. Dünya çapında bilinmiyor olması çok yazık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ilkokulda olasılıksız ve empati mi??? utandım kendimden :)

      Sil
    2. yalan.. eğer okuduysan, anladıysan ve o yaşta etkisinde kaldıysan. şuanda seninle tanışmak çok isterim. eğer ciddiysen şu anda ne yaptığını merak ediyorum. tahminimce şu anda 16 17 li yaşlardasın. nasaya harward a fln git. :D

      Sil
  4. Agatha Christie de olmalı bence. ve Oğuz Atay-Yaşar Kemal-reşat Nuri :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şimdi burada taşlanmak istemiyorum ama agatha christie okumadım henüz bende çok üzgünüm bu konuda :)

      ayrıca her insan iddaalı olduğu konuda konuşmalı ben ne yazık ki size türk yazını hakkında yön gösterecek öneri getirecek yetkinlikte değilim :) o yüzden emin olduğum ve güvendiğim kitapları listeledim..

      Sil
  5. Beş tanesini okumuştum.Hanibal filmden sonra ilgimi çeker mi bilemiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şimdi bu biraz ilgi meselesi ben seri katil psikolojisine çok ilgi duyuyorum.. kimse anne karnından kötü olarak psikopat olarak doğmaz o yüzden insanları soğuk kanlı ve stil sahibi bir katile çeviren nedir, bir katilin beyni nasıl çalışır bunlar benim içinm her daim ilgi çekici olacak.. hannibal işin aslı kült bir eserdir ve kitapla filmin sonu bambaşka bitiyor filmi izleyen biri teknik olarak kitap hakkında hiçbir şey bilmiyor demektir.. mesela baba'yı efsane yapan asıl unsur filmken, al pacino ve marlon brando karizmasıyken hannibal'ı hannibal yapan hikayenin kendisidir aslında..

      asla sıradan bir katil, bayağı bir suçlu değildir zaten hannibal centilmen, zeki, ince zevklere sahip bir adamdan sözediyoruz sonuçta. aslında hannibal bir serinin parçası ama kitaplar birbirinden bağımsız olduğu için hannnibal'ı direkt önerdim ben. ayrıca hannibal dünyayı o kadar etkilemiştir ki geçmişi bizim için tamamen gizemlerle dolu efsanevi karakterin nasıl böyle bir adam olduğunu anlatan "hannibal doğuyor" romanı hannibal'dan yıllar sonra yazılmıştır. ikinci dünya savaşı sırasında gerçekten bir çok benzerlerinin yaşandığına inandığım çok ağır bir psikolojik yükün altında kalmıştır hannibal karakter gelişimi hiç şaşırtıcı değildir o noktada.. başınızı şişirdim ama gönülden bağlı olduğum için anlatma, anlaşılma, övme ihtiyacı hissettim :)

      Sil
  6. Ben de Olasılıksız, Empati ve Simyacıyı okumuştum hepsi güzeldi ancak Simyacı gerçekten müthiş!

    YanıtlaSil
  7. listeden 4 tanesi okunmuş :)

    YanıtlaSil
  8. bin dokuzyuz seksen dort ve golge hırsızı'nı da okuyayıl da tam olayım:)
    gercekten guzel kıtaplar diğerleri

    YanıtlaSil
  9. 1984 ve Kızıl Nehirleri görmek beni heyecanlandırdı. 4 tanesini okumuşum neyse ki :) Umarım sayenizde diğerlerini de okuyabilirim. Teşekkürler

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...