30 Ocak 2014 Perşembe

OKUMAK YA DA OKUMAMAK İŞTE BÜTÜN MESELE BU!


başlık olarak shakespear'in ünlü tiradının başlangıcını kendime uyarladıktan sonra sanırım meramımı anlatabilirim.. ne yazık ki ülkemizdeki okuma oranları beni gerçekten çok rahatsız ediyor. takdir edersiniz ki bu ülkede kitap okumak ciddi mevzu.. sürekli lakaplarla boğuşmak, yeter artık gözlerin bozulacak türünden türlü çeşit tacizlerle muhattap olmak zorundasınız. huzur içinde okuma alışkanlığı edinebilen kaç kişi vardır ki türkiye'de?

son zamanlarda özellikle bu durumda bir değişim gözlemliyorum artık insanlar biraz daha çok kitap okuyor ister alacakanlık olsun isterse elli tonlu gri.. insanları okumaya teşvik eden her neyse kendisi benim için çok kıymetli edebi değerini tartışacak değilim. kendi küçüklüğümü düşünüyorum ve bireysel, ailesel, toplumsal olarak nerede hata yaptığımızı bulmaya uğraşıyorum.

şöyle bir gerçek çıkıyor benim karşıma. kitap okumayı bir hobi, bir kültürel aktivite, kendini geliştirmenin bir parçası olarak sunmuyoruz insanlara bir ödev olarak dayatıyoruz. benim okuma serüvenim küçük yaşlarda başladı. 12 yaşında falan diyebilirim ortalama olarak ama öncesini de hatırlıyorum. sert bir hocamız vardı okulda iyiydi, hoştu ve farkındayım bize okuma bilinci kazandırmaya çalışıyordu ama bir ödev olarak "okuma" bir insana yapılabilecek en büyük işkencelerden olsa gerek.


edebiyat, okuma kültürü bir çeşit sabır işi önce tohumları atmak, filizlendirmek, büyütmek, kök salmasına izin vermek gerek. tepeden inme bir şekilde yürü git ömer seyfettin oku demek bir fidana salıncak kurmak gibi sadece fidanı kırmaya yarayacaktır. aynı hikaye benim başıma şeker portakalı'yla geldi söylemekten utanıyorum ama hala adını bile duyunca tüylerim diken diken oluyor ve şu yaşıma rağmen okumuş, okumayı denemiş bile değilim.

peki bendeki bu kitap kurtluğu hadisesi nasıl başladı derseniz bende size voldemort tonlamasıyla harry potter derim aksanlı aksanlı :)

evet kaşağı değildi, evet şeker portakalı değildi ama benim için bir binanın temeli oldu. velhasıl kelam okumaya bakış açısını değiştirmeli. klasik okuyacaksın, edebiyat okuyacaksın diye ta küçüklükten insanları okumaktan edebiyattan soğutmamalıyız. karşıma geçip aşk-ı memnu'nun kitabını yazmışlar diyen insanlar oluyor ne diyeceğimi dahi bilemiyorum ben. yapmayın yazıktır.

bu kadar toplumsal mesaj ve tespitten sonra size kendi deneyimlerimle kitap okumanın faydalarından bahsedeyim.. korkmayın, korkmayın bilmem kaç tane beyin hücresi gelişiyormuş, oluyormuşsun bir einstein diye istatiksel bilgilerle klişelerden klişelere koşacak değilim. her zaman söylediğim gibi blog'um kişisel ve yazılarım tamamen subjektif.


1) ilk olarak bana göre en önemli getirisi çokça geniş bir genel kültürdür. üstelikte bunun için illa ki yemeden içmeden tolstoy okumanız gerekmez. hiç beklemediğiniz bir anda hiç ummadığınız bir kitapta her an kullanabileceğiniz, bir ortamda görüş bildirebileceğiniz bir bilgiye, bir konuya rastlayabilirsiniz.


2) bu getirisi daha çok öğrencileri ilgilendiriyor ki o da şu; hızlı okuma ve okuduğunu anlama. şimdi övünmek gibi olmasın ama arkadaşlarım üniversite sınavına hazırlanırken uzun paragraf sorularına bakar bakar ağlanırken benim okumam, kavramam ve cevaplamam saniyelerle mukayese ediliyordu. şimdi de okuduğum bölüm nedeniyle kilometrelerce uzunluktaki makalelerle gayet iyi geçinmekteyim.


3) yüksek sesle okuma ve diksiyon ki bu da bence çok önemli konulardan biri.. burada şimdi salak salak kendimi övüyormuş gibi oluyor ama bunlar bana özel etkiler değil eminim çoğu kişi farkındadır zaten. kelime dağarcığınız genişledikçe çok daha az kelimede telaffuz hatası yapar hale geliyorsunuz.. ve yine aynı şekilde yüksek sesle bir metin okumanız gerektiğinde adeta sesli kitap akıcılığında oluyor ki şu gün koskaca C.E.O.'ların bile ııııı-aaa-hmm diyemeden okuyamadığı bir memleketteyiz o yüzden bu dediklerimin önemi gerçekten bariz.


4) insan dediğimiz organizmayı diğer hayvan türlerinden ayıran hayal gücü, bilme, öğrenme ve yaratma  arzusudur. kitaplar hayal gücünüze yepyeni kapılar açarken bilgi açlığınızı ve insan olmanın erdemini de sizin önünüze koyacak, kendinizi gerçekleştirmenize yardımcı olacakdır. çok gezen mi çok okuyan mı denkleminde çok okuyanın bildiğine taraftarım ben.


5) kitaplar insanlara sınırsız dünyalar açar ve ben bunun ruh sağlığınıza çok iyi geldiğine de inanıyorum. yalnızlık çağın en büyük problemi, kimin şu hayatta gündelik sıkıntıları yok ki? kaç tanemiz hiç haketmediği hallerde çok çirkin haksızlıklara uğradı kim bilir. kitaplar birer sığınaktır. hem de öyle sığınaklardır ki hiç bir saldırı, hiç bir müdahale beyninizin surlarını geçip sizi en zengin filmden daha zengin görsellikteki edebi sarayınızdan çıkaramaz. içine girdiğiniz dünyada, büründüğünüz kişilikle güvendesinizdir. bundan daha büyük bir lüks hayal edebileniniz var mı? açıkçası ben edemiyorum..

o halde;

herkese keyifli okumalar.. bir yerden başlayın, vazgeçemeyeceksiniz..


Konuyla ilgisi yok ama çok tatlı :)





3 yorum:

  1. Bu postta yazmış olduğun her şeye katılıyorum. Ben de aynı sorunla karşılaştım. İlkokulda yıl boyunca okumamız gereken bir kitap sayısı vardı. Bende her seferinde kitabı alır okumadan geri götürürdüm. Okumuş gibi davranırdım yani. Kitap okumayı sevebilecek birçok insanı belki de bu dayatma yoluyla kitaplardan soğutuyoruz. Başka bir yolu olmalı.
    Bana okuma aşkını/alışkanlığını kazandıran kitaba gelecek olursak: Ben de senin yaşlarındaydım. Babamın kütüphanesinden bir kitap seçip zevkle okumuştum. Kitabın ismi Kelebek'ti. Hatta kış okuma şenliği kapsamında önümüzdeki ay Kelebek'i tekrar okuma şansına erişeceğim.
    Bu güzel yazı için teşekkürler. Nicelerini okuyabilmek dileğiyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim güzel sözlerin için daha bizim durumumuzu yaşamış bir çok yetişkin olduğuna da eminim keşke başka türlü olabilse :)

      Sil
  2. Kuşkusuz yazdıklarınızda sonuna dek haklısınız. Özellikle bizim kuşağın, belki de zoraki kitap okuma dersleri yüzünden olacak, kitap okuma denince akla gelen sadece ders kitapları ya da en fazlası Barbara Cartland'vari aşk romanları idi. Düşüncelerimi "Kitap Okuma Üzerine Düşünceler" adı altında uzun uzadıya yazmıştım. Sonuçta kitap okuma özürlüyüz, ancak bunda etken olan ana unsur eğitim sistemimiz bence. Şimdilerde ise kitap biraz daha fazla okunuyor olmasına okunuyor ama dil bilgisi kuralları hak getire. Okuyan da okumayan da şu baş belâsı internet dili yüzünden "de-ki-mi" özürlü oldu çıktı. Sizin yazınızda bile var bu mel'un hastalık. O nedenle okumak tamam da, biraz da dil bilgisine özen göstermek gerek diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...