21 Ekim 2014 Salı

ÇİRKİN GÜZEL - ASLIHAN AKAGÖZ


Uzunn bir aradan sonra tekrar merhaba. Soğuk algınlığı ve gribin pençesinde kıvranırken blog'u ihmal etmiş olsam da şimdi yeniden karşınızdayım.

Bugün size bahsedeceğim kitap türk yazınına ait. Son dönemlerle bir çok blog'un hakkında yazıp çizdiği bir kitap. Çirkin Güzel.

Hikaye bir çok yönden bilindik. Bakımsız kadın, zalim koca ve olaylar, olaylar. Peki kitap hakkında ne mi düşünüyorum? Kendimde çok şaşkınım ama sevdim!

Rahatsız eden küçük detaylar, göze çarpan yerleşik zihniyet problemleri okduğum bütün türk yazınında olduğu gibi bunda da vardı ama Çirkin Güzel yazım dili, üslubu ve çoklu olay örgüsüyle bir şekilde kendini sevdirmeyi başardı.

Mümkün olduğunda spoiler vermeden ilerlemek istesem de içerikten ve olaylardan birazcık bahsetmek zorundayım. Asıl karakterlerimiz Çağrı ve Melike yeni evli sayılabilecek genç bir çift. Her zaman ki gibi erkek karakter tapılacak kadar yakışıklı, ilahi bir güç tarafından kutsanmışcasına fit. Melike hanım kızımız da sütün bacaklı, mermer tenli, zarif kıvrımlarıyla göz kamaştıran bir kadın DEĞİL.

Henüz ilk sayfadan Melike'nin yediğiyle içtiğiyle uğraşan öküz ötesi bir kocayla ve hayatı boşvermiş babasının prensesi olmak dışında hiçbir sıfatı olmayan Melike'yle başbaşa kalıyoruz.  Benim gibi şok olmayın diye söylemek istiyorum Çağrı'nın ne affedilir ne de yenilir yutulur tarafı yok. Yaptıkları, söyledikleri ve tavırlarıyla kendisi berbat biri.

Kitabın başında öyle şeyler oldu ki kitabın neredeyse sonuna kadar adamı affedemedim. Nedendir bilmem aklıma hep Türkan Şoray'la Kadir İnanır'ın efsanevi filmi geldi. Selvi Boylum Al Yazmalım. Çağrı'nın saf hainliği ve düşmanlığı o meşhur sözleri hatırlattı bana. Sevgi neydi? Sevgi emekti.

Çağrı mutlu bir sonu hak etmedi.

Tabii sonra sonra Çağrı'nın da travmalı adam, yaralı adam sendromlarından müzdarip olduğunu anladığımızda ister istemez üzülmeden edemedim. Hiçbir insan öyle şeyler yaşamayı hak etmez ve tabii ki psikolojisi dağılır. Hafifletici sebepten gözümde yırttı kendisi :)

Son olarak eklemek istediğim iki şey daha var. İlk olarak kitapta efsanevi yan karakterler var. Normalde hikayenin dağılmasını yan karakterlerin o kadar ön plana çıkmasını sevmem ama Sinem'i ve başından geçenleri okumak çok keyifliydi. O kadar keyifliydi ki Sinem'in ayrı bir kitabı hak ettiğini düşünmeden edemedim. İkincisiyse kitabın bir sonu yok. Şok olmayın sonra benim gibi öyle bir yerde bitiyor ki mutlu veya mutsuz son ikisi içinde ikinci kitaba muhtacız.

Herkese Keyifli Okumalar...

1 yorum:

  1. Aaaa nasıl sonu yok ya.Ama olmaz ki. Bende merak ettim şimdi.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...