29 Mayıs 2015 Cuma

SONSUZA KADAR - NATASHA BOYD


Jack Eversea'nin son macerasıyla karşınızdayım. Blog'u takip edenler serinin ilk kitabı Aşka Var Mısın'ı ne kadar sevdiğimi hatırlayacaklardır ama Sonsuza Kadar için aynı şeyleri söyleyebilmem pek mümkün değil.

Bu bir devam kitabı. İki kitaptan oluşan minik bir seri ve ilk kitabı okuyup Jack Eversea'yi tanıma şansına erişmiş herkes ikinci kitabı ben ne söylersem söyleyeyim okumak isteyecek ki aslında bakarsanız okumalı da. Hakkında ne söylersem söyleyeyim Bu hikaye ve bu çift insanın aklında kalacak türden.

Şimdi gelelim kitabı neden sevmediğimin sebeplerine. İlk olarak hepimiz feministiz, hepimiz bıktık artık kadınlara eziyet eden despot erkek modelinden falan bunların hepsine tamam. Ama işte bu da demek değil ki adam iyi huylu ve fedakar olunca kadının kendini kaybetmişçesine canavarlaşması gerekiyor! Bu kitabın en büyük kusuru Keri Ann'in inanılmaz bencilliğiydi.

Tamam kendi başına birey olmak isteyişini, işte Jack'in sevgilisi olarak varolmaktan fazlasını hayal ettiğini falan bunların hepsini anlayabiliyorum ama bu istekler yüzünden kimseye böylesi işkence edemezsin. Bir gel, bir git, bir istiyorum, bir istemiyorum... Bir ara neredeyse Jack oyunculuğu bırakacak diye korktum ama allahtan öyle olmadı. Zaten hiçbir okuyucunun da bunu kaldırabileceğini sanmıyorum.

Kitapta anlatılanlara gelirsek spoiler gibi olacak biliyorum ama aksini bekleyen de zaten tahmin ediyorum ki yoktur. Bu bir peri masalının bağlanışı olmuş. Yani sorunlar, sorunlar, sorunlar ve çok mutluyuz hayat boyu diye bağlamışlar. Mutlu sonlarla hiçbir problemim yok. Hatta doğrusu bu ya onlara kesinlikle bayılırım ama yazarın ilk kitabındaki güzelliğe rağmen ikinci kitabı biraz amatörce.

Yani okuduğunuz şeyler sizi içine çekemiyor. Gerçek hayatta bırak bir star ve normal insan ilişkisini iki sıradan insan arasında bile böyle bir ilişkiyi modellemek güç. Sürekli dizlerinin üzerinde sürünen ve sürekli bir şeyler için özür dileyen bir Jack vardı bu kitapta. Bu bir sebepten beni hiç mutlu etmedi ya da Keri Ann'in gurur kisvesi altında hiçbir şeyden hoşlanmayışı veya hiçbir şeyden etkilenmeyişi  gerçekçiliği katleden ayrı bir unsur. Nihayetinde hayatını küçücük bir kasabada geçirmiş basit bir kasaba kızısın. Jack'in sana yaşattığı hangi tecrübe senin için sıradan ki sürekli burun kıvırasın?

Tamam tabii ki bir ana karakterin para diye gözleri felfecir okuyamaz ama bir takın şeylerden de zevk almayı, heyecanlanabilmeyi bilmeliydi. Grinin Elli Tonu'unda Ana en azından o konuda çok gerçekçi ve dürüsttü. Adamı hiçbir zaman parası için sevmedi ama parasının beraberinde getirdiği hayat standartlarını da mızmızlanmadan kabul etti.

Jack Eversea efsanesine veda ederken kitapta çok hoşuma giden bir ayrıntıdan bahsetmesem olmaz. Kitaptaki Christian Grey göndermesi ve Grey'le  Giedon Cross karşılaştırması falan ayrıca çok şekerdi ve beni gülümsetti. Kısaca tatlı, bencil ve biraz kaprisli bir mutlu son okumaya hazırsanız bu kitap tam size göre.

Herkese Keyifli Okumalar...

3 yorum:

  1. Sırf o gönderme için okuyabilirim kitabı. 50 ton serisine bayılırım. :) Teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
  2. Her kitap okuyucuyu tatmin edemeyebilir ama kurgunun da zor bir iş olduğunu unutmamak gerekir.

    Kaliteli bir blogunuz var.

    YanıtlaSil
  3. Bu tarz kitap okumayalı çok olmuş, özledim... :)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...