28 Kasım 2016 Pazartesi

Arçelik Geri Dönüşümü Sanat ile Buluşturuyor!


“Dünyaya Saygılı, Dünyada Saygın” vizyonuna sahip Arçelik geri dönüşüm  konusunda farkındalık sağlamak amacıyla geçtiğimiz günlerde çok özel bir sergiyi hayata geçirdi ve geri dönüşümü sanat ile buluşturdu. Bu sergi ile Arçelik’in geri dönüşüm tesislerinden elde edilen malzemeler Türkiye’nin önde gelen sanatçıları ve tasarımcıları tarafından fonksiyonel sanat eserlerine dönüştürüldü.  Arçelik, bu proje ile geri dönüşüm konusunda farkındalık sağlarken, aynı zamanda tasarım konusundaki uzmanlığına da dikkat çekmiş oldu.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

17 Kasım 2016 Perşembe

SÜRGÜN ÇOCUKLAR - MARGARET PETERSON HADDIX

Bugün ilginç bir kitapla sizlerle birlikteyim. "Sürgün Çocuklar" konusu son derece değişik bir kitap. Açıkçası sonuna kadar da neler olduğu konusunda düşündürdü. Kapak tasarımına hayran olduğumu belirtmeliyim. Hatta kitabı okuma listemde üst sıralara almama sebep kapak tasarımıdır diyebilirim. Ancak kapaktaki bu detayın kitap içerisinde böyle çarpıcı bir şekilde önüme çıkacağını hiç düşünmemiştim.

Kahramanlarımız Rosi ve Bobo kardeşler. Şunu belirtmeden geçmeyeceğim Bobo ismi bana ayıyı çağrıştırdı. Kitap boyunca çocuğu beynim bana ayı olarak çevirdi ki bu aslında bazen eğlenceli bazen üzücüydü. Yani karakterlerin isimleri bence çok önemli Boby olsaydı böyle olmayacaktı mesela. 

Rosi 12 yaşına, Bobo ise yalnızca 5 yaşında. Her ikisi de doğduklarından beri Fredkent'te Fred anne! ve Fred babalarıyla yaşıyorlar. Çünkü güvenlikleri nedeniyle ailelerinden alınmışlar. 12 yıldır doğan her bebek ailelerinden alınarak buraya getirilmiş ve Fred'ler tarafından büyütülmüşler. Fredler son derece barışçıl, kibar ve naziktirler. Çocukları da aynı nezaket ve itina ile büyütmüşlerdir. Şimdi şunu da düşünüyorsunuz: "Bu kadar nazik bir topluluk bir anne babayı çocuklarından ayırırı mı? Buna nasıl razı olur?" dedim ya gerçekten konu son derece enteresan. Ama şimdi herşey değişmiştir. Protokoller yapılmış ve tüm çocuklar ailelerine geri iade edileceklerdir. Çocuklar iade edilmek istiyorlar mı? Anne ve babalarına bir özlem duyuyorlar mı? Hayır... Hiçbir çocuk Fredkent'ten ve Fred anne-babalarından ayrılmak istemiyorlardır. 

Şimdi şöyle bir düşünce geçiyor önce kafanızdan: "Bir anne baba naısl olur da kendi öz evladı için tehilike arz ederbilir?" Böyle bir şey mümkün mü? Çocuklar döndükten sonra içinizdeki şüphe daha da büyüyor. Son derece çelişkili ve tuhaf davranan anne babalar var ortalıkta. Rosi ve Bobo için de öyle . Anne ve baba onlara son derece ilginç bir tutum sergilemektedirler. Bobo'ya olanca sevgi ve hoşgörü ile yaklaşırlarken Rosi'ye düşman muamelesi yapmaktadırlar. Neden? 

Bir insanın yaşaması veya ölmesinin nedeni göz rengine bağlı olabilir mi? Kahverengi gözlüysen sorun yok ama yeşil gözlüysen ölmelisin gibi bir mantık olabilir mi? Zaman zaman dehşete düşüyorsunuz okurken. O zavallı çocukların yalnızlığı ve umutsuzluğu içinize dokunacak.

Tüm bunların nedenini ve kimlerin sorumlu olduğunu kitabın sonunda göreceksiniz. Burada spoilere girmeyeceğim. Hani böyle bazen beynimizi boşaltmaki isteriz ya.  Kafanızı dağıtmak için okunabilecek bir kitap. Limonlu parfe gibi hafif bir kitap diyebiliriz.

Herkese Keyifli Okumalar...



 

3 Kasım 2016 Perşembe

YÖRÜNGE - TESS GERRITSEN


Bugün size muhteşem bir Tess Gerritsen baş yapıtını tanıtmaya çalışacağım. Şöyle ki hemen belirtmek istiyorum eğer Sürü adlı kitabı okumamış olsaydım çok daha fazla etkilenirdim. Ancak öncesinde burada ele alınan  musibeti biraz farklı da olsa zaten Sürü'de çok çok bilimsel ve detaylı olarak  okuduğum için "Allah allah acaba kim kimden esinlendi?" diye düşünmekten kendimi alamadım. Tabi burada biraz daha değiştirmiş yazar ve tıbbi bir boyut kazandırmış olaya. Kendince orjinalitesi var yani şimdi hakkını yemeyelim.

Baş karakterimiz Emma Watson.. Bir tıp doktoru kendisi ve bir astronot. Evet yanlış okumadınız bayağı bildiğiniz Nasa'da görevli sürekli similasyonlara katılarak eğitim alan ve uzay istasyonunda göreve hazırlanan bir astronot. Boşanmak üzere olduğu eşi ise Jack McCallum. Jack tıp doktoru ve astronotmuş öncesinde. Uçuş ekibinde görevliymiş Emma gibi. Yani böbrek taşı oluşmadan önce. Böyle bir sağlık sorunu yaşadığı için bir daha asla uzaya gönderilmeyeceğini bildiğinden NASA'dan uzaklaşmış ve bir hastanenin acil servisinde çalışmaya başlamış. Emma'nın başarısını daha doğrusu uzaya gidişini izlemek onu hem gururlandırıyor bir yandan da çok üzüyor. Kendisini başarısız hissetmesine neden oluyor. Birbirlerini aslında çok seven bu çifti ayrılma noktasına getiren de sanırım biraz bu durum oluyor.

Emma kendi ekibi ile yaklaşık birkaç ay sonra yapılacak bir uçuş için sürekli similasyon eğitimi almaktadır. Ancak yukarıdaki istasyonda görevli astronotlardan birinin karısı araba kazası geçirip komaya girince işler değişir. Emma'yı ilk yukarı çıkacak ekip ile bu astronotun yerine istasyona göndereceklerdir. Eğitim anlamında göreve hazırdır Emma. Ancak  bile bile yukarıya bir ölüm tuzağı gönderen hükümet yetkilileri ve yukarıdaki eşi ölüm döşeğindeki astronotun psikolojisi ile yaptığı bir hatanın nelere sebep olacağına dair hiçbir fikri yoktur.

"Archaeon" normalde derin denizde yaşayan kimseye zararı olmayan bir çeşit tek hücreli canlı. Söylendiğine göre dünyanın varoluşundan bu yana hayatta kalan bir yaşam formu. Ve her türlü felakete rağmen kalacak olan bir yaşam formu. Peki ya onun hücre yapısı ile oynanırsa. Bulaştığı her canlının DNA'sını kopyalayan bir katil haline gelirse. Üstelik bu uzay istasyonunda yer çekimsiz ortamda, sınırlı tıbbi teçhizat ile tek bir doktorun nezaretinde olursa. Kendinizi o doktorun yerine sadece bir an koyun ve düşünün. Tüylerim diken diken oluyor cidden. Kitabı okurken bir çok yerde irkileceksiniz. Heyecanlanacak ve kitabı elinizden asla bırakmayacaksınız.

İşte size net bir soru daha. Sevdiğinizi kişi uğruna neleri feda edersiniz? Öyle laf olsun diye değil ama cidden. Sevdiğiniz kişi uzayda tek başına mahsur kalsa, üstelik yaşayıp yaşamadığından emin olmasanız bile... Hastalık kaptığını biliyorsunuz ve iyileşme ihtimali belki %10 onunla birlikte ölmeye gider misiniz? Hükümetten gizli tek başınıza ufacık  bir mekik ile geri dönüşü olmayacağına emin olduğunuz bir yolculuğa çıkar mıydınız? Ben çok düşündüm ve cevap veremiyorum bu soruya.

Ve yine Beyaz Saray, yine entrika, yine feda edilen insanlar. Yani bu kadar iğrenç olmak zorunda mısınz beyler? Kitaplara ve filmlere bile bu kadar iğrenç yansıtılıyorsunuz ki,  gerçekte neler yaptığınızı düşünmek  bile istemiyorum.

Şunu belirtmeden geçmek istemiyorum ki özellikle kitabın sonlarında komutan Griggs kafayı yedikten sonra dehşet içinde okudum. Kendimi kısa anlarla Emma'nın yerine koyduğumda gerçekten korktum yahu şaka falan değil. Kelimenin tam anlamıyla korkunçtu. Kendini koruyabilmek için yapabileceği hiçbir şey yoktu.

Uzun lafın kısası güzel ve muhteşem bir kitaptı. Gerçekten emek verilmiş ve araştırılmadan yazılması mümkün olmayan bir kitap. Yazar da zaten çok kişiye teşekkür etmiş ancak ben de kendisine teşekkür ediyorum. Bu kadar zahmete girerek böyle güzel bir kitabı bizlere armağan ettiği için. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Son derece heyecan verici ve sürükleyici bir kitap. Adeta uzaya yolculuk ettim diyebilirim ki bu benim için güzel bir deneyimdi.

Herkese Keyifli Okumalar...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...