3 Kasım 2018 Cumartesi

VAHŞETİN ÇAĞRISI - JACK LONDON


Bu yorumu kitabın kapağını kapatır kapatmaz ve çok yoğun duygularla yazıyorum. Buna bir övgü yazısı derdim ama klasikleşen bu eserlerin zaten övülecek bir çok yönü olduğu herkesçe kabul edilen bir gerçek.

İş Kültür yayınlarının modern klasikler serisinden çıkan kitabımız inanılmaz akıcı ve kolay okunur. Böyle eserlerin en sevdiğim yanı ağdalı ve yapış yapış bir dille algımı yormaması. Bu sizi kitabın yazım dili basit gibi yanlış bir kanıya yönlendirmesin çünkü oldukça etkili ve kanlı canlı bir anlatımla karşı karşıyayız. Akıcılık konusuna son bir vurgu yapmam gerekirse kitabı ikinci elime alışımda 1.5 saatte bitirdim. Yemek saati geldiğinde sofraya geçmek bile eziyet halini aldı. Akıcılık derken kastedilen budur.

Kitabın konusuna gelirsek kabaca bir köpeğin hayatı ve başına gelenler diyebiliriz fakat esasında mevzu çok başka. Jack London bir köpeğin gözünden insanlığı ve dönem olaylarını irdelemiş. Sırf bu sebeple bile Vahşetin Çağrısı okumaya değer. İnsanın ve karakterlerin her türlüsünü konu edinen bir çok olay Buck'ın macerasıyla paralel olarak kurgulanıyor.

Erdem ve haysiyet yoksunu bir bahçıvanla başlayan serüven, sevmeyi ve yaşamayı bilen, insan sıfatını gerçek manada hak eden bir adamla sona eriyor. Arada olup bitenlerse bir hayvanın hayatta kalma mücadelesinden çok daha fazlası. Kuzeyde yeni bulunan altın madenlerinin yarattığı çılgınlık ve hırs, bu hırs sonucunda yaşanan korkunç şeyler ve alçalan onlarca insan... Menfaatlerin herkesi farklı ölçülerde canavarlaştırmasının ve sonunda en iyisini bile yok edişinin hikayesi.

Bu kitapların sadeleştirilip çocuklara okutulması çok yazık. Çünkü bunlar fabl değil gerçek bir konusu ve hikayesi olan gerçek kitaplar. Bir çocuğun Buck'ı ele geçiren ilkelliği ve öldürme güdüsünü kavrayabilmesi mümkün değil. Bugüne kadar London kitaplarını görmezden gelişimin sebebi bir şekilde çocuk kitabı olan versiyonlarının çok popüler oluşuydu. Çocukken kısaltılmış ve sadeleşmiş haliyle okuduğum masalsı Beyaz Diş sebebiyle bu eserlerin yetişkin aklıyla okunması ve incelenmesi gerekliliğini istemeden gözardı etmişim.

Her ne kadar şu an evimde iki tam, dört çeyrek kedi bulunuyor olsa da kalbimde her zaman köpek insanı olmuşumdur. (Çocukluğumun kahramanı sevgili Zeus bunun yegane sebebidir. Umarım sonsuz çayırlarda hiç yakalayamadığın kedileri kovaladığın bir cennetin vardır.) Babası Saint Bernard, annesi ise kurt olan sevgili Buck kalbimdeki köpek sevgisinin karşılığı gibiydi ve eminim London için de köpek aşığı demek hiç yanıltıcı olmaz. Sevmeyen biri köpeklerdeki cesareti ve görkemi böylesi anlatamaz. Bu hikaye bana hayvan sevgisinin insanı yücelttiğini, çoğalttığını, daha fazlası yaptığını yeniden hatırlattı. Hepinize tavsiye ediyor, şiddetle öneriyorum.

Herkese Keyifli Okumalar...

2 yorum:

  1. Bu yorumdan sonra okumamak olmaz sanırım :)) Geçen kitap fuarında alıp almamak arasında çok kararsız kalmıştım. :)) keşke alsaymışım.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...