"içim yanarr içim kanarr daa.. isyeeaaaannnnnnnnnn :):)"
işte size içinde bulunduğum ruh halinin bir özetini geçtim. çok dertliyim, çok huzursuzum.. atmosfere sığamıyorum açıkçası moralim yerlerde ama ne yazık ki bu blog kişisel de olsa o kadar da kişisel değil.. kitap blogu dedik, kitap blogu diye başladık şimdi burada ağlak ağlak şeyler yazarsam; olmaz olmaz bu iş olamaz.. :)
yine de patlamak üzere olan bir düdüklü tencereye benzetirsek psikolojimi böyle ilk paragraflarda biraz hava boşaltıp sonra asıl meseleye döneceğim uzun zamandır aklımdaydı açıkçası böyle bir liste de hem türün sevenlerinin keşfettiği yeni bir kitap bulunabilir hem de henüz o türle buluşmamış okuyucuya nereden başlayacağı hakkında derin ve veciz fikirlerimi ortaya atabilirim :)
yıllar, yıllar ve yıllar süren okuma maceralarımda benimde aklımda kalan, kalbimde kalan kitaplar oldu; olmadı değil :)
zaten yeniden, eskiden ne okuduysam gelip buraya döküyorum, saçıyorum dilim döndüğünce anlatıyorum ki sağolun beğeniyorsunuz da :) yine de küçük bir tiyo ya da tüyo vereyim -nasıl yazılıyordu emin olamadım çaktırmayın- bir blogger'ın en büyük derdi kendini anlatmaktır yani diğer bir deyişle okunmaktır.. günde ortalama 150-200 ziyaretçi oluyor sayfamda sevindikçe seviniyorum falan felan da :) kalbimi kazanmak istiyorsanız yorum yapmalısınız :) evlat ayıran anne modeli gibi oluyorum sizin yüzünüzden yorum alan yazılarımı içten içe daha bir seviyorum falan :) mutlu edebilirsiniz beni ki sevapta olur bence :)
bu kadar boş lakırdıdan sonra konuya giriyorum buraya yazdığım bütün kitapların incelemeleri, yorumları mutlaka gelecek ama şimdilik sadece adı ve tanıtım yazısıyla idare edeceksiniz :)
1) HANNIBAL
Hannibal Lecteri zihninizin sarayına davet edin ki onunkine davet
edilesiniz. Saraylarınızın arasıdaki benzerliğe bakın rüyalarınızın
yüksek kubbeli odalarına, gölgelerin dolaştığı koridorlara, içine
girmeye cesaret edemediğiniz bodruma, müziğe ve duvarın arkasından gelen
boğuk çığlıklara. Son on yılın büyük bir heyecanla en çok beklenen
kitaplarından biri olan bu yapıtta, Thomas Harris bir kez daha bizi,
seri cinayetler işleyen bir katilin, sinsice gelişen kötülüklerin,
psikolojik belirsizliklerin gövde gösterisine davet ediyor.
Dr.
Hannibal Lecterin hücresinden kaçışının, Özel Ajan Clarice Starlingin en
yüksek güvenlik önlemlerinin alındığı tehlikeli deliler hastanesinde
onunla görüşmesinin üzerinden yedi yıl geçmiştir. Dr. Lecter, ihtiyatsız
bir dünyanın keyfini çıkarıp elini kolunu sallaya sallaya tarifsiz
zevklerinin peşinde dolaşmaktadır. Ama Starling, Dr. Lecter ile
karşılaşmasını unutmamıştır ve onun nadiren kullandığı paslı sesi
rüyalarında yankılanmaya davet etmektedir. Mason Verger de Dr. Lecterı
unutmamıştır, üstelik intikam onda bir saplantı haline gelmiştir. Mason,
Dr. Lecter yüzünden bir soluk makinesine bağlı olarak yaşamak
zorundadır. Yine de dünya ölçeğinde ördüğü ağda en küçük bir kıpırtıyı
bile fark edebilmektedir. Mason sonunda Dr. Lecterı nasıl tuzağına
düşüreceğine karar verir. Dünyanın en zarif ve en masum görünüşlü yemini
sunacaktır ona.
Güçlü, büyüleyici ve sonuna kadar özgün olan
Hannibal, hayal gücünüzü bile şaşırtarak tüylerinizi diken diken edecek
bir roman. Kendinizi cehennemin derinliklerine hazırlayın!..
2) HANNIBAL DOĞUYOR
Hannibal Lecter korkudan dili tutulmuş bir durumda, boynuna dolanmış
bir zincirle Doğu Cephesi'nin karlarla kaplı topraklardan bir kabus
gibi doğdu. Genç Hannibal, dünyada yapayalnızdır, tek yakını
şeytanlarıdır.
Hannibal'in
ünlü bir ressam olan amcası onu Rusya'da bir yetimhanede bulur ve
beraberinde Fransa'ya getirir. Hannibal, Fransa'da, amcası ve egzotik
güzel yengesi Lady Murasaki ile birlikte yaşamaya başlar.
Lady
Murasaki, Hannibal'i tedavi ederek iyileşmesine yardımcı olur.
Yengesinin yardımıyla sağlığına kavuşan Hannibal, Fransa'da tıp
fakültesine kabul edilen genç öğrencilerden biridir. Fakat
Hannibal'ın şeytanları onu sık sık ziyaret eder. Ancak yaşı ilerleyince
bu kez Hannibal şeytanlarını ziyaret etmeye başlar. Akademik bilgisinin
arkasında çok daha derinle inen Tanrı vergisi yeteneklere sahip olduğunu
keşfeden Hannibal Lecter bir ölüm meleğine dönüşür.
3) SİCİLYALI
Sicilyalı, Mario Puzo'nun eserleri içinde bir köşe taşıdır. Bu kitapta;
cinayetin, adaletin ve ihanetin romantik ve unutulmaz öyküsünü
bulacaksınız.
"Michael Corleone'nin Sicilya'daki sürgünü sona
eriyor. Fakat Baba'sının talimatlarına göre Salvatore Guiliano adlı genç
adamı da, -eğer bulabilirse- yanında götürecektir. Bu vahşi ve yabancı
topraklarda, ihanetlerin ortasında Michael, onu saran entrikalar
labirentinde yolunu bulmaya çalışırken; Guiliano da kendini, Sicilya
mafyasının Capo di Capi'si (Babaların Babası) Don Croce ile son bir
savaşa hazırlamaktadır."
4) BABA
Şiddet dolu, katı, kırılan ama bükülmeyen bir gelenek. Gerekirse kanla
korunan alternatif bir ahlak. Bir jest olarak ölünen ve öldüren, stilize
bir savaş.. Hatırlanacak ve unutulacak ne çok şey var...Soluk kesici
bir roman, soluk kesici bir film...
5) SİMYACI
Simyacı, dünyaca ünlü Brezilyalı yazar Paulo Coelhonun üçüncü romanı.
1996 yılından bu yana Türkiyede de çok okundu, çok sevildi, çok övüldü
bu kitap. Bir büyük Doğu klasiği olan Mevlânanın ünlü Mesnevîsinde yer
alan bir küçük öyküden yola çıkarak yazılan bu roman, yüreğinde
çocukluğunun çırpınışlarını taşıyan okurlar için bir "klasik" yapıt
haline geldi.
Simyacı, İspanyadan kalkıp Mısır piramitlerinin
eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiagonun masalsı
yaşamının öyküsü. Ama aynı zamanda bir "nasihatnâme"; "Yazgına nasıl
egemen olacaksın? Mutluluğunu nasıl kuracaksın?" gibi sorulara yanıt
arayan bir yaşam ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen bu
romanın, dünyanın dört bir yanında bunca sevilmesinin gizi, kuşkusuz bu
kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor.
Simyacıyı okumak, herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp, güneşin doğuşunu izlemeye benziyor.
6) BİN DOKUZ YÜZ SEKSEN DÖRT
Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan George Orwell, 47
yıllık yaşamına iki başyapıt sığdırmıştır; Hayvan Çiftliği ve Bin Dokuz
Yüz Seksen Dört. 1945 yılında yayımlanan Hayvan Çiftliğinde, bir grup
hayvanın kendilerini sömüren insanların yönetimini devirip eşitlikçi bir
toplum kurmaya çalışmasının öyküsü anlatılır. Bir siyasal yergi
başyapıtı sayılan Hayvan Çiftliğini 1949da Bin Dokuz Yüz Seksen Dört
adlı roman izledi.
Orwellin bu son kitabı, her şeyin tümüyle devletin
denetiminde olduğu belleksiz ve muhalefetsiz bir toplum tehlikesine
karşı yürekten bir uyarı niteliğindeydi. Dünyanın sürekli birbiriyle
savaşan üç totaliter polis devletinin egemenliği altında olduğu düşsel
bir gelecekte geçen roman, hem o dönemde hem de sonraki yıllarda çok
sayıda okuru derinden etkileyecek, güncelliğini hiç yitirmeyecekti.
7) GÖLGE HIRSIZI
"Sen benim gölge hırsızımsın; nerede olursan ol, seni bulacağım."
Babası
tarafından terk edilmiş, çocukluğu boyunca annesiyle birlikte sıradan
bir kasabada yaşayan kahramanımızın özel bir yeteneği vardır: Peşine
gölgeler takılır, ona hep bir şeyler fısıldar...
Yıllar geçmiş,
bahçesindeki kestane ağaçlarının altında oturduğu okulunu, babasıyla
annesinin birbirlerini sevdikleri zamandan kalma o soluk fotoğrafları
ardında bırakarak yeni bir hayata başlamıştır. Ne var ki tekdüze hayatı
ve bir türlü ismini koyamadığı ilişkisiyle içindeki özlemi
dindirememekte, ona fısıldayıp duran gölgelerden bir türlü
kurtulamamaktadır.
Bir kıyı kasabasına yolunun düştüğü bir gün, hüzün
dolu geçmişinin, peşini bırakmayan gölgelerin sırrı yavaş yavaş
çözülmeye başlar. Yıllar önce geldiği bu kumsalda, gölgelerinin
birbirine karıştığı ilk aşkının izini bulacak ve onun peşine
takılacaktır.
Belki de, bir sandığın içine sakladıkları o uçurtmayı yerinden çıkarmanın zamanı gelmiştir artık...
Gölge
Hırsızı, ardımızda bırakamadığımız anları, anıları ve aşkları
anlatıyor. Yani peşimize takılan, kurtulamadığımız gölgeleri...
8) KIZIL NEHİRLER
Biz Efendileriz, Biz Köleleriz. Biz Her Yerdeyiz, Hem de
Hiçbir Yerde. Biz Karar
Verenleriz. Kızıl Nehirlerin Hakimiyiz.
Kalbinize
güvenmiyorsanız ya da ocakta yemeğini varsa, bu kitabı okumaya
başlamayın. grangenin sınır tanımayan hayal gücü,
sürekli artan gerilim, etkileyici karakterler, birbirinden korkunç
cinayetler; hepsi daha ilk satırlardan itibaren size hükmedecek...
"Kızıl Nehirler" sadece Fransada 450 000 sattı ve 20 dile
çevrildi.
Soluk kesen bir tempo. İnsanı hemen saran bir hikaye. Çok gerçekçi
şiddet sahneleri. İki sıradışı insanın çevresinde gelişen olaylar: biri
enerji dolu, tecrübeli bir polis, diğeri sokaklardan gelme Mağripli bir
çaylak...
9) OLASILIKSIZ
Bir sabah, yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınızı düşünerek uyandınız.
Bir saat sonra, onunla sokakta karşılaştınız. Sizce bu sadece bir
tesadüf mü, yoksa çok daha farklı anlamı olabilir mi?
Siz hiç Lotoda büyük ikramiye kazanmadınız. Ama birileri kazanıyor. Hem de sürekli! Onlar sizden daha mı şanslılar?
Şans
nedir gerçekten? İçinizde bütün paranızı kırmızıya yatırmanız
gerektiğini söyleyen bir his var. Bu his bir öngörü müdür? Yoksa daha
fazlası mı?
Yolda gidiyorsunuz. Kafanızı çevirip yandaki küçük parka
baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz.
Evet, Deja Vu. Sizce nedir Deja Vu; Geçmiş mi, rüya mı, yoksa geleceği
mi görüyorsunuz?
Eğer siz de kontrölün kimde olduğunu merak ediyorsanız, Olasılıksız tam size göre bir roman.
10) EMPATİ
Yaşamınızın kontrolü sizde değil! Öyle olduğunu düşünebilirsiniz, ama
yanılıyorsunuz. Elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte
özgürsünüz. Bu kitabı kapatabilirsiniz. O sandalyede oturmaya devam
edebilirsiniz. Ya da gözlerinizi oymak gibi çılgınca bir şey
yapabilirsiniz. Ne isterseniz yapabilirsiniz. Ama sorun şurada: Ne
isteyeceğinizi kontrol edemezsiniz. Her davranışınızı önceden belirleyen
arzularınız ruhunuzun o kadar derinlerine işlemiştir ki, onlara dikkat
bile etmezsiniz. Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar. Bu nedenle,
hayatınızı yaşamaya devam edin. Ne isterseniz yapın. Sadece
isteklerinizin tümüyle sizin kontrolünüzde olmadığı gerçeği üzerine
kafanızı çok fazla yormamaya çalışın.