29 Ekim 2018 Pazartesi

FAHRENHEIT 451 - RAY BRADBURY


Uzun zamandır böyle bir övgü yazısıyla karşınıza gelmeyi bekliyordum ve nihayet buradayız. Distopya zaten sevdiğim türlerin başında geliyor fakat bu kitap tüm okuduklarımın içinde açıkça en iyisi. Kıpkırmızı kapak tasarımı ve her yerine iliştirilmiş ödül ibareleriyle daha tek bir sayfasını bile okumadan kendi beklentisini yaratıyor. Saldırgan tasarımının hakkını veren hikaye, okurmaya başladığınızda resmen algınızı ısırıyor ve bütün o ödülleri hak ettiğine dair okuyucunun zihninde şüphe bırakmıyor.

Neil Gaiman önsözüyle başlayan okuma serüvenimiz harika bir yazar notu ve sonsözle nihayete eriyor. Aradaki macera kendini bir solukta okutturuyor. Şu an inanılmaz yoğun olan tempoma ve çalkantılı hayatıma rağmen iki gün içinde okumayı bitirdim çünkü elinize aldığınızda bırakmak imkansız. Kolay okunuyor, göz yormuyor, ağdalı betimlemelerle yolunuzu tıkamıyor fakat insanı yer yer -hatta sık sık- dehşete düşürdüğünü söylemek abartılı bir ifade olmaz.

Konusundan biraz bahsetmemiz gerekirse -tabii ki pek spoiler olaylarına girmeden- hikayemiz alternatif ve karanlık bir gelecekte geçiyor. Aslında ortam karanlık değil ve kimse bir şeylerin yanlış gittiğinin farkında değil. Cinayet, intihar, savaş, şiddet gibi kavramlar tamamen normalleştirilmiş ve sıradan hale gelmiş durumda. Duygulardan arındırılmış insanlar sadece eğlence ve zevk odaklı bir yaşam sürüyor. Akrabalık ilişkilerinden tutun, romantik ilişkilere kadar her şey sahte.

Bu düzenin koruyucuları da itfaiyeciler. Buradaki itfaiyecilerin esas görevi yangın sondürmek ve hayat kurtarmak değil. Devlet tarafından yasaklanan kitapları evlerle ve hatta gerekirse kitapların sahibiyle birlikte yakmak. İnsanlar şiirlerden tutun, kutsal kitaplara kadar her türlü duygunun ve inancın gereksiz olduğuna karar vermişler. İlk başlarda bunu yapan toplumun kendisiyken -ki günümüz toplumunun kolayca tüketme ve maddeye tapınma çılgınlığını ibret verici şekilde anımsatıyor- sonraları devlet eliyle topyekün bir yasağa dönüşmüş.

Kitabımızın kahramanı Guy. Aslında Bu adam bir itfaiyeci ve sistemin temel taşı hatta bizzat koruyucusu. Yine de bir şekilde, yanlış bir şeyler olduğunun ve olan biten hiçbir şeyin doğru olmadığının farkındalığı içinde. Öyle karanlık zihinler üretiyor ki toplum düşünmek isteyen insanlar ne düşüneceklerini bilecek noktada bile değiller. Bu ortamda sıradan hayatını sürdürürken Guy bir akşam iş dönüşü Clarissa adında genç bir kızla tanışır ve bu olay yaşanacak her şeyi tetikler. Kafasındaki adını koyamadığı sorunlara ve birikmiş bütün o sıkıntılara Clarissa bir çıkış kaynağı olur. Clarissa, mevcut toplum için tamamen anormal kabul edilse de Guy için bir şekilde toplumun geri kalan bütün fertlerinden daha normal görünüyordur.

Kızın çocuksu halleri ve masumiyeti esas karakterimizi çok etkiler ve olaylar aslında bundan sonra çığırından çıkarcasına gelişir. Etrafındaki her şeyin ne kadar suni ve sahte olduğunu fark eden Guy artık istese bile bu hayatı, bu şekilde yaşayamaz. Kitap yasakları ve okumann terk edilmesine dair bir hiciv gibi görünse de aslında Fahrenheit 451 doğrudan toplumsal bir eleştiri. Sevgi, aidiyet, fedakarlık, emek, sabır gibi nice hasletten yoksun bir toplumun aslında hayvan sürüsünden hiçbir farkı kalmayacağını anlatan bir felaket senaryosu.

Aldığı bütün ödülleri tek tek hak eden, bilimkurgunun ve distopyanın en nadide örneklerinden olan bu eseri okumanızı hepinize tavsiye ederim. Bugüne kadar okumamış olduğum için kendime kızıyorum ve eminim kitabı bitirdiğinizde siz de aynı hissiyatı yaşayacaksınız. Guy Montag hepimizin tanıması gereken biri, küçük eylemlerin büyük kahramanı. Onunla tanışın.

                                                         Herkese Keyifli Okumalar...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...