21 Nisan 2016 Perşembe

HER ŞEYİN BAŞLANGICI - ROBYN SCHNEIDER


Ciltli basımı ve enteresan arka kapak yazısıyla bir süredir ilgimi çeken Her Şeyin Başlangıcı'nı nihayet okuma fırsatı buldum. Açıkçası beklentimi pek karşılamadı. Tabii bu kitap kötü olduğu için mi yoksa benim beklentim başka bir yönde olduğu için mi bilemiyorum.

İlk önce kitap bir lisede geçiyor ve bu zaten başlı başına bir dezavantaj. Karakterler 17 yaşında ve kitabın çoğu da bir lisenin içinde, kantininde ve bahçesinde geçiyor. Ezra ana karakterimiz. Bu noktada kitabın olumlu noktası bir erkeğin bakış açısından olayın ve hikayenin yansıtılmasıydı. Okuduğum metni daha ilgi çekici ve benzerlerinden farklı kıldı.

Konudan biraz bahsetmemiz gerekirse. Herkesin gözdesi, sporcu, yakışıklı Ezra bir gün trafik kazası geçirir ve bu hayatındaki her şeyin kırılma noktası olur. Bir anda okulun en popüler amigo kızı olan sevgilisinden ayrılır, arkadaş grubundan kopar, spor hayatı biter ve dizinde geçmeyecek bir sakatlık kalır. Topallaması onu derin bir depresyona sürükler. Bu sıralar ortopedik bir problem yaşadığım için kitabın bu bölümlerinin beni fazlaca etkilediğini söylemek yanlış olmaz. Merdivenlere ve bastona karşı hissettiği duygular bana pek yabancı değil ama muhtemelen sizi hiç etkilemeyecektir.

Bu noktada Ezra eskiden sırf yeterince popüler ve cool değil diye görüşmeyi bıraktığı arkadaşlarıyla tekrar samimi olmaya başlayacak ve eskiden olsa asla ilgisini çekmeyecek sadelikte bir kızın farklı tavırlarına aşık olacaktır. Bana sorarsanız burada sadece zorunda kaldığı için, kötünün iyisi diyerek takıldığı insanlarla gerçekten dost gibi hissetmesi falan biraz abes ve anlamsız. Hatta eski popüler yaşamını özlemediğini fark etmesi ve bundan bıkkın hissetmesi falan bana insanın asla ulaşamaya ağı ciğere tü kaka demesi gibi göründü sadece.

Kitapta ciddi, umutsuz bir aşk güzellemesi yok. Sağlam dramatik bir hikaye yok, sağlam komedi desen yanından geçmez. Konu ve işleniş bakımından havada kalmış, bir yere varmayan bir kitaptı ve ne yazık ki hiç sevemedim. Zaten arka kapağında John Green karakterlerini andırıyor demesinden yola çıkarak mutlu bir son beklemekten vazgeçmiştim ama mutsuz sonun bu derece tırt ve anlamsız bir sebepten olması da ayrıca can sıkıcıydı.

Yazarın bazı konulardaki fikirleri fazlaca empoze ediliyordu. Satır aralarında sürekli bir Harry Potter güzellemesi ve göndermesi vardı. Tamam Harry Potter evrenini herkes gibi biz de seviyoruz ama bir yerden sonra sıkıcı olmaya başlıyor. Aynı durum vampirler içinde geçerli. Olaylar lisede ve yakışıklı bir çocuk etrafında geçiyor diye sürekli benzetmeler yapıp dalga geçer, yerer gibi durmak biraz saçma. Bütün bunlar ışığında ben bu kitabı pek kimseye tavsiye etmiyorum. Hediye falan gelirse okumadan başkasına hediye etmeye kalkmayın tabii.

Herkese Keyifli Okumalar...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...