25 Temmuz 2016 Pazartesi

SENDEN ÖNCE BEN - JOJO MOYES


Belki hayatımda ilk kez önce filmini izlediğim bir kitabı okuma eylemini gerçekleştirmiş bulunmaktayım. Açıkçası konusunu öğrendiğimden beri okumayı reddettiğim bir kitaptı. Aşırı derecede üzücü olacağını düşündüğüm bir hikaye gibi geldi bana.

Ancak filmin ilk fragmanını izlediğimde hoşuma gitti. Aslında düşündüğüm kadar da (gereksiz aşırı bir şekilde) dramatize etmeyen bir anlatımı olduğunu söylemeliyim. Filmi izlerken ilk yarısında ciddi ciddi eğlendim. Gerçekten bazı sahnelere katıla katıla güldüm. Belirli bir noktaya kadar son derece keyifliydi. Ama bir yerden sonra ciddi olarak duygusal kopuş yaşadım diyebilirim.

Biraz film yorumu gibi oluyorsa da mazur görünüz lütfen. Kitabı da okudum hemen akabinde tabi ki. Şöyle söylemeliyim gerçekten okurken gözümün önünden sahneler aktı. Mükemmel bir sinema versiyonu olmuş. Bakın bilin diye söylüyorum okuduğum bir çok kitabın sinema versiyonunu izledim. Tam olarak beyazperdeye aktarılamamış bir çok detay atlanmıştı. Bu defa birebir hatta daha iyi bir şekilde tam olarak duyguyu vermeyi başarmışlar. Herkese tavsiye ediyorum. Hem filmi izleyiniz hem de kitabı okuyunuz. İnanın düşünüldüğü gibi rahatsız edecek bir dram yok ortada.

Gelelim içeriğine Louisa küçük bir cafede çalışan kendi halinde çok tatlı ve saf bir kasaba kızıdır. Ailesi ile yaşamakta ve tüm aile olarak çok ciddi para sıkıntısı çekmektedirler. Bir gün Louisa'nın çalıştığı cafenin kapanması ile herşey başlar. İş ve İşçi bulma kurumu aracılığı ile hasta bakımı için başvuruda bulunur.

Will Traner ise hayatının önceki döneminde çok havalı bir yaşamı olan tam bir maceraperest ve playboy tarzı bir adamdır. Bildiğiniz sosyete ve adrenalin bağımlısı biridir. Ancak kaza sonrası omurilik zedelenmesine bağlı kötürüm kalır. Kötürüm derken boyundan aşağısı tutmuyor. Yoğun fizik tedavi sonrası elinde küçük bir hareket kabiliyeti geliştirmiş durumda. Gelen giden bakıcının haddi hesabı yok. Will herkesi bezdirip kaçırıyor. Ama annesi onu hayata bağlamak için yanında bir arkadaşı olması gerektiği konusunda kararlı ve piyango da Louisa'ya çıkıyor. Başlangıçta birbirlerinden nefret eden bu iki insan bir noktadan sonra tamamen farklı bir yola giriyorlar.

Daha fazla içerikten söz etmeyeceğim. Bu kadarını zaten her tarafta görebilirsiniz. Gelgelelim ilk kez konuyu duyduğum zaman Will'den nefret etmiştim. Onu çok bencil bulmuş böylesine güzel bir aşkı yakalamışken nasıl böyle zalimce davranabildiğini anlamamıştım. Tamam yani bir insan için çok zor bir durum tekerlekli sandalyeye bağlı olmak falan ama. Yanılmışım arkadaşlar. Böyle bir yargıda bulunmak benim haddim değilmiş. Hiç kimsenin de haddi değil bence. Sorun sadece kötürüm olması değil çünkü.

Sabah kalkarken tansiyon çıkarmak için ilaç, akşam yatarken tansiyon düşürücü ilaç almak zorunda. Kasları günden güne zayıflıyor ve vücut yaraları ile boğuşmak durumunda. Üstelik felç olmasına rağmen acıyı bir şekilde hissediyor. Bağışıklık sistemi çok zayıf olduğundan sürekli zatürre vs. olup hastanelik oluyor. Bir de ne olduğunu tam olarak anlayamadığım tüplerin değişiminden söz ediliyor sürekli. İnanılmaz zor bir hayat ve tamamen kendi kararı olmalı kişinin.

Bunlar işin fiziksel boyutu bir de psikolojik boyutu var ki daha da zor. Nasıl bir hayatı varmış bir düşünsenize. Ben böyle yaşamak için doğmadım diyor. Öyle hissediyor hiç kimse öyle yaşamak için doğmuş olamaz zaten. Aynı zamanda Louisa'nın hayatını da mahvetmek istemiyor. Kısacası üzerine çok düşündürüyor. Dolayısı ile ötenaziye bakış açım biraz değişmiş olabilir.

 Herkese Keyifli Okumalar...

21 Temmuz 2016 Perşembe

KANUN ADAMI - KRISTEN ASHLEY


Merhabalar, bugün size büyük beklentilerle, seveceğimi düşünerek başladığım bir kitaptan bahsedeceğim. Kitabımızın adı Kanun Adamı. Ben konusunu beğensem de kitabın kapağına aldanarak beni erotik bir romanın beklediğini düşünmüştüm. Kitap beni yanılttı ve bu yanılgı onu daha da çok sevmeme sebep oldu.

Kanun adamı yakışıklı, zeki, iyi kalpli, kahraman bir polis fantazisini ve öyle bir adama sahip olmanın gururunu sonuna kadar insana yaşatıyor. Ana karakterlerimiz Mara ve Mitch. Mitch görece olarak ayrıcalıklı ve korunaklı bir hayatta büyümüş, güzel bir işi olan, çok yakışıklı bir polis memuru. Maya'ysa hayatın en zor tarafından gelen ve geçmişte yaşadığı olaylar yüzünden aşağılık kompleksi hisseden genç ve güzel bir kadın.

Kitapta Mara kendini o kadar koruma altına almıştı ve Mitch'ten o kadar çok korkuyordu ki Mitch'in yerinde olsaydım en az bir kaç kez Mara'yı terk etmiştim. Bütün bunlara rağmen Mitch benim gibi yapmadı ve direndi. Hayal ürünü karaterlerin gerçekten de hayallerde yaşatılacak kadar mükemmel bir örneğiydi.

Kitabı sevmemdeki esas sebep öyle bir erkeğin varlığının her eve huzur getireceğini bilmemdi. Adam CEO değildi, egoist değildi, milyoner değildi, sapkın cinsel zevkleri yoktu.  Mitch gerçekten karşınıza çıkabileceğini umacağınız kadar normal ve asla karşınıza çıkacak kadar şanslı olamayacağınızı düşündürecek kadar mükemmeldi. Karaktere resmen aşık oldum.

Bütün karakterlerin psikolojisi çok iyi yansıtılmıştı. B&B adındaki kardeşler hikayenin ortasına düştüğünde ilk başta bundan hiç hoşlanmamıştım. Ama çiftimiz bu durumu o kadar iyi idare etti ve o çocuklarla öyle güzel bir aile oldular ki çocukları sevmeyen ben bile Billy ve Billie kardeşlere aşık oldum.

Ana karakterimiz polis olduğu için tahmin edilebileceği üzere olaya küçük miktarda suç ve polis meselesi de karıştı. Tabii bu çok ciddi meseleler değildi ve kitabın komik, sevimli seyrine zarar vermedi. Ben küçük bir çocuğa pembe ayılar alan iyi kalpli bir adam hakkında yazılmış bu hikayeyi çok beğendim. Maya'nın kitabın başından sonuna kadar geçirdiği psikolojik değişim de güzel bir ayrıntıydı. Bunu da Mitch olmadan asla başaramazdı.

Aşk romanı seven herkes için önerebileceğim güzel bir kitaptı. Son olarak kapağa bakıp da çok erotiktir diye vazgeçenlere seslenmek istiyorum. Erotik değil. Bir iki abartısız sevişme sahnesi dışında erotizm neredeyse yok. Duygusal okuyuculara ve erotik romanların CEO'larından gına getirenlere öneriyorum.

Herkese Keyifli Okumalar...

19 Temmuz 2016 Salı

SOKAK KEDİSİ BOB - JAMES BOWEN


Bugün sizlerle çok büyük beklentim olan ancak çok çok geç okuma fırsatı bulduğum bir kitaptan  söz etmek istiyorum. Daha önce köpeklerin dostluğunu anlatan "Can Dostum" adlı kitabı okumuş ve sizlerle paylaşmıştım. Bir köpeğin gözünden, onların kısa yaşamlarında insana bakış açılarını anlatan muhteşem bir kitaptı. Ancak bu kitapta ben aradığımı kesinlikle bulamadım. Belki büyük beklentiler içinde okumaya başladığım içindir bilemem. Ama şunu tekrar hatırlatmak istiyorum ki burada gerçekten okuduğum kitaplarla ilgili ne düşündüğümü ve hissettiğimi paylaşıyorum. Kimsenin hoşuna gitsin veya gitmesin diye tek bir cümle bile asla yazmam. Bunu neden hatırlattım? Çünkü aslında dünyada çok çok ses getiren "Sokak Kedisi Bob" cidden beklentilerimin çok altındaydı. Kedinin sokak kedisi olmasını anlayabiliyorum, sorun yok ama sahibinin de kediden aşağı kalır yanının olmayışı çok kötüydü.

Evet yukarıdaki cümleden de anlaşılacağı üzere yazar aynı zamanda kitabın anlatıcısı olan kişi James Bowen bildiğiniz bir sokakta yaşayan uyuşturucu müptelası. Gerçi Bob'u bulduğunda sosyal konutlarda (sanırım İngiltere'de devletin evsizleri yerleştirdiği bir bina grubu) küçük bir dairede yaşıyor ve sokak müziği yaparak geçimini sağlamaya çalışıyordu. Ancak kitabın belirli yerlerinde geri dönüşlerle yaşadıklarını anlatırken ağır bir buhran geçiren sorunlu bir genç ve ciddi bir uyuşturucu kullanıcısı olduğunu anlatan bölümler oldukça rahatsız ediciydi. Annesinin yaşadığından bile haberi olmadan çırpındığını belirttiği ve bundan rahatsızlık bile duymamasına hiç girmiyorum. Özellikle içinde hayvan sevgisi barındığı düşünülen böyle sevilesi bir kitapta bu tür anlatımlar beklemiyordum. Çocukların ve gençlerin okumalarını tavsiye etmeden önce çok ciddi düşünülmesi gerek bence.

Annesi ile yaşadığı Avustralya'dan kalkıp hiç görmediği babasını ziyaret bahanesi ile ,İngiltere'ye gelen James babası ile de anlaşamayınca evden ayrılır ve  sokaklara düşer. Annesine haber bile verme zahmetine girmeyen James kısa zamanda uyuşturucu  bağımlısı haline gelir. Bir şekilde kendini toplamaya çalışır ve sosyal konutlara yerleşerek sokak müziği yapmaya başladığı bir dönem Bob'u daire kapısı önünde yatarken bulur. Önceleri onu almak istemeyen James sonrasında onu alır ve kendince sever! Sokak müziği yaparken kedi sürekli yanındadır. Kedi sayesinde insanlar onu daha sempatik bulurlar ve  kazancı üçe beşe katlanır.

Sonra bir takım nedenler ile sokak müzisyenliğini bırakmak zorunda kalır ve Big Issau adında (evsizlerin rehabilitasyonuna katkı sağlayan bir çeşit sosyal sorumluluk projesi) dergiyi satmaya başlar. Yine kedi sayesinde sürekli haksız kazanç elde etmektedir. Çevresindeki bazı insanlar da buna tepki vermişlerdir ancak tabi ki anlatıcı kendisi olunca insan öyle bir anlatıyor ki, tüm o insanlar haksız zavallı James ve Bob'a haksızlık ediyorlar. Halbuki  kesinlikle öyle değil . Bence de tam olarak adam kediyi kullanıyor ve diğer satıcılara karşı haksız bir rekabet söz konusu.

Bu arada eroini bırakma sürecinde kullandığı farklı bir ilacı da bırakarak tam temizlenecektir. Zor bir süreçtir ve bu zor süreçte yanında olan sadece Bob'dur. Çok zor zamanları birlikte atlatırlar vs. Ayrıca sıkıcı da buldum. Yani hikaye gelişmiyor sürekli sokak isimleri ve hangi sokakta müzik yaptığı falan anlatılıyor. Yok yani cidden baydı.

Kitabın sonunda James annesini görmeye Avustralya'ya gidecektir. Tabi ki ben de bu kadar üzerine kitap yazacak kadar  büyük bir dostluk örneği olması sebebiyle (bu kadar James'in hayatını falan kurtarmış ya öyle anlatıyor) kedisini de  götürmesini bekledim doğal olarak. Hayır efendim kediyi sevgilisine bıraktı ve gitti. Evet işte bu kadar basit. Hayvanı bıraktı ve gitti.

Yani kısaca anlatmak gerekirse adam kediyi kullanarak kendi hayatını düzene soktu. Kedi sahibi ve hayvansever olarak bir çok sayfada rahatsızlık duydum. Hoşlanmadım bu karşılıksız bir sevgi değildi bence. Bob tüm tedavi masraflarını ve mama paralarını kendisi karşıladığı gibi adamın da bayağı para kazanmasına neden oldu.  Yayınlanalı çok oldu önemi var mı bilmem ama pek tavsiye etmiyorum.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...