23 Şubat 2015 Pazartesi

KIZIL TEPE - JAMIE MCGUIRE


Jamie McGuire'nin yayınlanan son kitabı Kızıl Tepe'yi yeni bitirdim. Ayaklı Bela'yı ve yazarın diğer kitaplarını okuyup yazım dilini beğendiğim için Kızıl Tepe'yi de gördüğüm ilk günden beri istiyordum.

Şimdiden belirtmeliyim ki bu bir övgü yazısı. Konu zombilerse Resident Evil, The Walking Dead, I'am Legend, Ward of Z gibilerini ve daha bir çoklarını izlemiş biri olarak söylüyorum ki bu kitaba bayıldım. Kitabımız üç ana karakterin bakış açısından anlatılıyor. Bu karakterler Scarlet, Nathan ve Miranda ama kesinlikle söylemek zorundayım ki kitabın asıl ana karakteri açık ara Scarlet.

Spoiler vermemek adına hep yuvarlar cümleler kuracağım. Okuyanlar zaten beni anlayacaktır ama okumayanlar da bir zahmet hemen alıp, okusun derim. Scarlet iki küçük kızı olan, bir hastanede teknisyen olarak çalışan, kocasından boşanmış genç bir kadın. Felaketin hemen öncesi çocuklarını okula bırakıyor ve bunun için kitap boyu pişman oluyor. Scarlet'ın ilk amacı çocuklarını bulmak ikinci amacıysa hayatta kalmak.

Nathan'sa tamamen sıradan bir adam. Masabaşı bir işi, sıradan bir evi, eski bir arabası ve mutsuz bir karısı var. Felaket günü kızını almak için okula geldiğinde radyodan salgın haberlerini alıyor ve kızını kaptığı gibi her sadık kocanın yapacağı şekilde karısını kurtarmak için eve koşuyor. Fakat ne yazık ki eve ulaştığında Nathan'ı büyük bir sürpriz karşılıyor. Artık Nathan'ın tek amacı kızı Zoe'yi güvenli bir yere ulaştırmak.

Üçüncü ve son karakterimizse Miranda. Miranda Kızıl Tepe denilen evin sahibi olan doktorun kızı. Kardeşi ve sevgilileriyle babasını ziyaret için yoldayken bütün dünya bir anda başlarına yıkılıyor. Miranda hayat hakkında, aşk hakkında hatta bütün insan ilişkileri hakkında kafası karışık ama gerektiğinde karar alabilme iradesine sahip güçlü bir kız. Scarlet ve Nathan'la kıyaslandığında boş bir karakter gibi görünse de tek bir amacı var o da hayatta kalmak.

Şehirler milyonlarca zombi tarafından tamamen kuşatılmış durumda, sağ kalabilen halk yaşlılardan çocuklara kadar silahlanmış ve vahşi hayvanlarmışçasına hayatta kalmak için kiliselerde, hastanelerde bir araya toplanmış. Devlet, polis, ordu, medya gibi bütün mekanizmalar kökünden yıkılmış ve bildiğimiz dünyanın bütün kuralları silinmiş vaziyette. Cehennem bütün dünyayı ele geçirmişken bütün insanların amacı farklı yollardan da olsa aynı. Güvenli, kuytu, ıssız, yiyecek ve silah dolu bir sığınak bulmak. Bu anlatılan mekan da elbette kızıl tepeden başka bir yer değil.

Okuyanlar kitabın sonunu bilir. Hatta çoğu kişinin Scarlet'ı suçladığını da okudum. Fakat nedense ben Scarlet'ı suçlayamadım. Evet, Scarlet kesinlikle devasa bir bencillik içinde ama çocukları tehlikedeyken daha azını yapmasını zaten bende beklemezdim. Üstelik bu hikaye bir çeşit kıyamet sonrası senaryosu ve kayıplar olması da beklenen, hatta normal bir şey. Özellikle sevgilisi olan birinin başka birine gönlünün kayması bana göre bu kitabın sonunu alternatifsiz kıldı. Yani eski sevgilini zombilere atıp yeni sevgilisinle mutlu olacağın bir alternatif senaryo da kimseyi mutlu etmezdi bence.

Okuyuculara katıldığım tek nokta şu. Kitabın sonu çok hızlı bağlanmıştı. Son elli sayfanın hakkıyla yazılabilmiş olması için en az bir elli sayfa daha lazımdı. Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim bu kadar adam içinde benim favori karakterim kesinlikle Steeker. Adam bildiğin efsane. Nathan hakkındaki eleştirilere de katılmıyorum. Yani bu Nathan'ın ne kadar sert, ne kadar erkek olduğuyla ilgili değil. Bu dünyada senden başka hiç kimsesi kalmamış kızını zombilerle dolu bir dünyada yalnız bırakmamakla ilgili.

Jamie McGuire'nin böyle bir kitap yazabileceğini en çılgın rüyamda bile hayal edemezdim. Gerçekten ama gerçekten kelimenin tam anlamıyla yazar kendini aşmış. Eski kitaplarını okuyan ve de beğenmeyen birileri olmuş olabilir. İnanın ki o hikayeleri aklınıza bile getirmeyin. Bu kitap tamamen başka. Her sayfada dehşetten dehşete, duygudan duyguya sürüklendim. Herkese ama herkese bu kitabı canı gönülden tavsiye ediyorum. İkinci kitabın da bir an evvel çıkması için resmen dua ediyorum.

Herkese Keyifli Okumalar...



20 Şubat 2015 Cuma

GECE YARISI UYANIŞI - LARA ADRIAN


Bugün size bahsedeceğim kitap benim çook severek okuduğum Gece Yarısı Serisinin 3. kitabı Gece Yarısı Uyanışı. Önceden serinin ilk kitabı Gece Yarısı Öpücüğü'nü ve Kızıl Öpücük adlı kitapları yorumlamıştım.

Şimdi Gece Yarısı Uyanışı'na dönersek bu kitabın konusu Elise ve Tegan. Seriyi okuyanlar zaten hatırlayacaktır. Elise Kızıl Öpücük'te karşımıza çıkan barınak dulu, Tegan'sa ilk soy eşinin ölümünden hala kendini sorumlu tutan birinci nesil bir soylu. Bütün bunların ışığında diyebilirim ki kitap tek kelimeyle muhteşem.

Her kitap bir önceki kitaptan kat be kat iyi oluyor ya sanırım en çok buna şaşırıyorum. Elise'den hoşlanmadığım halde bu kitaba da kelimenin tam anlamıyla bayıldım. Tegan zaten başlı başına büyüleyici bir karakter olduğu için bu hiçte zor olmadı ama yine de bana sorarsanız Lucan favorim diyeceğim.

Kitabın en güzel yanlarından biri de önceki kitabın çiftlerinin de sürekli etrafta olması. Bu insanda hoş bir gerçekçilik duygusu yaratıyor ve o büyük mutlu sonun gerçekten de ne kadar mutlu olduğunu anlatıyor. Ve sadece erkeklerden oluşan bir vampir ırkıyla barınak ataerkilliğe yeni bir boyut kazandırırmış gibi görünse de eşlerinin varlığına ve yardımlarına her daim saygılılar.

Serinin karanlık bir ortamı olduğunu daha evvel söylemiştim ve bu karanlık ortam Gece Yarısı Uyanışı'nda da aynen, hatta artarak devam ediyor. Lucan'ın erkek kardeşi Marek'in pisliği teki çıktığını seriyi okuyanlar hatırlayacaklardır. Bu kitapta tamamen Marek'in yarattığı pislikleri temizlemekle geçiyor desek hiç yanlış olmaz.

Tegan ve Elise'nin bir nevi zorunluluktan doğan aşkı bir süre sonra yerini tamamen gerçek bir sevgiye bırakıyor. Burada insanın canını sıkan tek kusur da Elise'nin intikam arzusu oluyor. Yazarımız veya Tegan diyeim bu konunun icabına inanılmaz güzel bakıyor ve Elise'nin intikamını Tegan alıyor. Bu barınak içinde hatta vampir ulusu içinde devasa bir zafer.

Tabii bu zaferin kazanılmasının tek nedeni çok ve çok daha büyük bir belayı başlarına almış olmaları. İşler gerçekten kızışacak ve yeni düşmanımız eski düşmanlarımızın tamamını aratacak gibi. Son olarak kitabın erotizm seviyesinden bahsetmem gerekirse her zaman söylediğim şeyi tekrar edeceğim. Kitap tutku ve arzu dolu ama asla erotik bir roman değil. Bu yüzden herkese ama herkese bütün takipçilerime Gece Yarısı Serisini tavsiye ediyorum.

 Herkese Keyifli Okumalar...


16 Şubat 2015 Pazartesi

75 MİLYON; BU SEFER ADALET İSTİYORUZ!


İçimiz yanıyor. 

Hepimizin içi yanıyor biliyorum, hepimiz çok öfkeliyiz. 

Böyle bir olaya üzülmeyen, üzülemeyen katillere, canilere, tecavüzcü sapıklara bahane üretircesine "ama"'lı cümleler kuran herkes en az bu işi yapanlar kadar canidir. Hepsine lanet okuyorum.

Günlerdir yazmayayım diyorum, elim gitmiyor bir türlü. Ne söyleyebilirim bilmiyorum. 20 yaşında gencecik bir kız. Sadece minibüs'e binmiş. Yani benim gibi, yani senin gibi, kızınız gibi, kardeşiniz gibi, karınız gibi. 20 yaşında gencecik bir kız üç tane itlaf edilmesi gereken hayvanın gazabına uğradı.

Özgecan en son kurban ama kesinlikle ilk kurban değil. Bu saatten sonra tek amacımız bu canilerin hak  ettiği cezaları alması olmalı. İnsan sıfatını bile vermek istemediğim canlıların mini etek, laiklik, okul, kız başına minibüs gibi cümleleri kurmasına fırsat vermemeli, kadınlara, kendimize bütün gücümüzle sahip çıkmalıyız. 

75 milyon kişi eğer bu üç kişinin kravat indirimi, ağır tahrik indirimi almasına engel olamıyorsak gerçekten komple ülke olarak, toplum olarak bitmişiz demektir. Bu işin tahriği, iyi hali, pişmanlığı yok. Hakimlere, savcılara, iktidara, muhalefete, basına, size, bize, herkese bu saatten sonra düşen Özgecan'ın katillerine gereken cezayı verebilmektir. Yeni Özgecan'lar olmasın diye ibret verici yasal düzenlemeler yapmak ve bunları uygulamaktır. 

Burada Özgecan için üzülen kadınlar biraz da size sesleniyorum. Nasıl erkek çocukları yetiştirdiğinizi hiç düşünüyor musunuz? Küçük oğlunuza erkeksin sen, aslansın, kaplansın, çok canlar yakacaksın diyor musunuz? O zaman hepimiz gibi siz de suçlusunuz! Özgecan'ın canını da böyle annelerin oğulları yaktı. Bu olay herkesin başına gelebilirdi. Küçük bir kızınız varsa ona bakın, bir kaç saniye için bakın da Özgecan'ın ailesinin yaşadığı acıyı tahayyül etmeye çalışın.

Müslüman ülkeler, şeriatla yönetilen ülkeler dünyada en çok tecavüz vakasının görüldüğü ülkeler. Demek ki neymiş? Mini etekle, türbanla, laiklikle, dindarlıkla konunun alakası yokmuş! Demek ki neymiş? Burka da giysen, çarşaf da giysen tecavüz azalmıyor bitmiyormuş. O zaman ne mi yapacağız anneler babalar? Adam olacağız. Adam gibi çocuklar yetiştireceğiz. Onun kıyafeti, onun saçı, onun gözünün üzerindeki kaşı demeyin. Erkek çocuklarına kadınların birer birey olduğunu öğretin.

Artık yeter. İnsan olan herkes hangi dine inanırsa inansın, hangi siyasi görüşü paylaşırsa paylaşsın insan olan, ademoğlu olduğunu iddia eden herkes bu olaydan utanç duymalı. Bütün varlığıyla bu olayın da hafifletilmiş "light" cezalarla geçiştirilmesine engel olmak için elinden gelen her şeyi yapmalı. Bu artık Türkiye'nin onur meselesidir.

Allah Özgecan'ın ailesine sabır versin o masum kız dilerim şimdi huzur içindedir. 

Bir annenin "Kızımın canı çok yanmıştır, keşke kurşunla öldürselermiş." diye dilediği yerde, biz neyimize güvenerek yaşıyor, hangi yüzle aynaya bakıyoruz?

13 Şubat 2015 Cuma

TATLI SIR - JAMIE MCGURIE


Okuduğum kitaplara ılımlı, tatlı, güzel yorumlar yapmak istiyorum ama ne yazık ki her zaman mümkün olmuyor. Size bahsedeceğim kitabın adı Tatlı Sır ama sizi temin ederim ki sır tatlı falan değil.

Spoiler'lere geçmeden önce söylemek istiyorum ki kitap Tatlı Bela'dan çokta farklı değil. Neden bilmiyorum ama yazarın kadın karakterlerine sinir oluyorum. Tam karşıma Abby'den daha kötüsünü çıkaramaz diye düşünürken sağolsun yazar Cami'yle birlikte kendini aşmış. Bu kadar bencil, kararsız, tutarsız, hain bir insanın roman karakteri olması bile inanılmaz.

Açıkçası Maddox erkekleri birer fantazi ürünü olarak çok çekici ve okuması keyifli olsalar da ne yazık ki gerçekçilikten tamamen uzaklar. Doğrusu ben seksist yaklaşımlardan hazetmeyen ve bazılarınca feminist sayılabilecek bir insan olsam da bu zavallı Maddox'lara acıyorum. Travis'in çektikleri, katlandıkları bile bana absürd gelirken Trenton'un başına gelenler tek kelimeyle içler acısı. Hiçbir erkek hatta kendine saygısı olan hiçbir insan bu muameleye katlanmamalı ve gerçekte zaten katlanmaz.

Kitaba dair güzel şeyleri saymamız gerekirse listemiz oldukça kısa. Travis ve Abby'nin ilişkisini bir başkasının gözünden okumak kitabın en keyifli yanlarından. Abby'nin ne çapta bir şirret olduğu hatırlayıp, kulaklarını çinlatmakta cabası. Ayrıca komşusunun çocuğuyla Trenton'un maceraları da kesinlikle insanı gülümsetecek cinsten ama işte ne yazık ki hepsi ve tamamı bu kadar.

Kitabın geri kalanı ne yazık ki kocaman bir hiç. Berbat bir ailesi olan Cami'nin acıları, ilgisiz sevgilisi T.J.'yle uğraşan Cami'nin acıları, T.J. ortalarda yokken arkadaş ayağına Trenton'a umut veren Caminin acıları, Trenton aşkını ilan edince şehirden kaçıp T.J.'nin yatağına giren Cami'nin acıları... Böyle saçma sapan sürüp gidiyor. Kendi kendime "Amerikan kültürü sonuçta kendi kültürünle, değerlerinle yargılama." diye tekrarlayıp dursam da mide bulantım hala sürüp gitmekte. Modern olalım tamam da yollu olmayalım olmaz mı?

Bu arada kitaba adını veren güya tatlı sırdan da bahsetmeden geçemeyeceğim. En azından ne ile karşılaşacağınızı bilin de benim gibi kaldıramayıp sinir küpü olmayın. Kitabın ilk sayfasından son sayfasına kadar bir kara kedi gibi, bir lanet gibi, ilahi bir ceza gibi üstümüze çöreklenen meşhur T.J.'nin tam adı Thomas James Maddox.

Dumur olanlar, benim gibi durumu bir süreliğine algılayamayanlar olabilir. Tane tane açıklayayım. T.J. dediğimiz eleman Trenton'un şehir dışında yaşayan ve işkolik olan öz ağabeyi. Ve tatlı olan sırda işte bu; Cami'nin aynı anda iki kardeşi idare etmesi. Evet kötü bir şaka gibi. Üzgünüm ama Amerikan dahil bunun hiçbir kültürde yeri yok.

Herkese Keyifli Okumalar... 



10 Şubat 2015 Salı

90'LI YILLARIN EFSANE FİLMLERİ #İLK10

Doksanları unutabileniniz var mı? Ben her ne kadar çocuk olsam da o dönemin şarkılarını, dizilerini ve özellikle de filmlerini unutamadım. Kabul edelim nostaljiyi hepimiz severiz. Listelediğim filmlerde hepimiz için bir nevi nostalji olacak. Sevdiğim bütün aktörlerin ve benim sevdiğim tek James Bond'un altınçağı. Seni hep özlemle anacağız.

Yüksek bel kotlara, yırtık jean'lere ve kocaman telefonlara hazır mısınız? Bu filmler sizleri milenyumdan önceki dünyaya, 20. yüzyıla geri götürecek. 90'lara dair unutulmayacak ve her zaman bizi gülümsetecek bir şeyler olacak. Herkese şimdiden iyi seyirler diliyorum.

KURDA TUZAK (ENTRAPMENT)


Yapım: 1999 - ABD, İNG., ALM.

Tür: Aksiyon, Romantik, Suç

Oyuncular: Sean Connery, Catherine Zeta-Jones

Konu: Kalbinizi durduracak derecede heyecan verici bu macera filminde kıvılcımlar yüksekten uçar. Sanat hırsızı Robert ‘’Mac’’ MacDougal, sigorta dedektifi Gin Baker’ın uluslararası entrikaların oluşturdugu sinsi tuzağına düşer. Polis tarihindeki en büyük kovalamaca için sahne hazırlanmıştır. Onlar bütün olasılıklar için hazırlanmış ve tüm detayları düşünmüşlerdir, bir tanesi dışında...


Mini Yorum: Tekrar tekrar seyrettiğim ve her seferinde hoşuma giden inanılmaz bir suç filmi. İzleyişi çok keyifli, hikayesi sürükleyici, sonuysa beklentinin aksine inanılmaz çarpıcı. Sean Connery karizmasını da göz ardı etmemiz mümkün değil. 


OYUN (THE GAME)


Yapım: 1997 - ABD

Tür: Dram, Gizem, Macera

Oyuncular: Sean Penn, Michael Douglas

Konu: Nicholas Van Orton hem iş hem de özel hayatında kontrolü elinde tutmaya alışkın, zeki ve başarılı bir işadamıdır. Bu düzenli hayatı, kardeşi Conrad'ın ona verdiği alışıldığın dışındaki doğumgünü hediyesi ile köklü değişikliklere uğrayacaktır. Artık bir ölüm kalım savaşı başlamıştır.


Mini Yorum: İzlediğim en dehşetli filmlerden biriydi. Her seferinde her tahminimde beni yanıltan ve inanılmaz bir ters köşeyle biten film resmen aklın sınırlarını zorluyor. Kesinlikle izlemeyen herkese öneriyorum. 


ÇAKAL (THE JACKAL)


Yapım: 1997 - ABD

Tür: Aksiyon, Macera, Suç

Oyuncular: Bruce Willis, Richard Gere

Konu: Çakal'ın öykü akışındaki temel unsur FBI başkan yardımcısıyla yeraltı örgüt üyesi İrlandalı Declan Mulqueen ve Rus istihbarat görevlisi Valentina Koslova arasında kurulan zoraki ittifaktır. Çakal takma adıyla ün salmış yüzyılın en acımasız teröristinin izini sürmek amacıyla bir aaya gelmişlerdir. Birbirine tamamen yabancı olan bu üçlü Çakal'ın bıraktığı ipuçlarını takip ederek avlarının izlerini sürmelidirler.


Mini Yorum: Doksanlar denildiği zaman aklımıza gelen şüphesiz iki oyuncu var ve ikisi de bu filmde. Eğer Kötü  adamı tutmak, ona hayran olmak ve o kazansın istemek nasıl bir duygu merak ediyorsanız bu film mutlaka izlemeniz gerekenler arasında. Bruce Willis'i hiç bu kadar kötü görmediniz. 


STIGMATA


Yapım: 1999 - ABD

Tür: Gerilim, Korku

Oyuncular: Gabriel Byrne, Patricia Arquette

Konu: Vatikan bir iddiayı araştırmak üzere Brezilya'nın bir köyüne rahip Andrew Kiernan'ı gönderir. İddiaya göre bir İsa heykelinin gözlerinden kan akmaktadır. Rahip iddiaları araştırırken aynı anda Amerika'nın bir şehrinde başka bir ilginç olay gelişir. Frankie Paige isimli bir kadının vücudunda garip yaralar ortaya çıkar ve stigmata tehşisi konur. İsa zamanından günümüze bir takım mesajlar gelmektedir. Rahip iki olayı birbiriyle ilintilendirip araştırmaya başlarken 1900 yıllık bir inancı sorgulamaya başlar.


Mini Yorum: Korku filmi olsun da izleyeyim ama gerçekten huzursuz etsin diyorsanız bu film biçilmiş kaftan. Sürükleyiciliği, konusu ve ters köşelerden ters köşe beğendiren finaliyle herkese tavsiye ediyorum.


KADIN KOKUSU (SCENT OF A WOMAN)


Yapım: 1992 - ABD

Tür: Dram

Oyuncalar: Al Pacino, Chris O'Donnell

Konu: Özel bir kolejde okuyan Charlie, paraya ihtiyacı olduğundan kör bir adama bakıcılık yapmaya razı olur ama iş umduğu kadar basit olmayacaktır. Çünkü emekli Albay Frank Slade'in haftasonu için çok özel bir planı vardır. Bu plana New York'a yolculuk, kadınlar, iyi bir yemek, birinci sınıf şarap, tango, limuzin ve ne yazık ki bir de 45'lik dahildir. İşin kötüsü bunları yaparken Charlie'yi yanından ayırmaya hiç niyeti yoktur.


Mini Yorum: Al Pacino'nun oynadığı kötü bir film hayal edemesem de bu filmin yeri kesinlikle başka. İnsanın egosu, ruh hali, kaybettikleri ve pişmanlıklarıyla ilgili gerçek bir hikaye izlemek isterseniz bu film size önerebileceklerimden en iyisi.


SEVGİNİN GÜCÜ (LEON)


Yapım: 1994 - Fransa

Tür: Dram, Suç

Oyuncular: Gary Oldman, Natalie Portman, Jean Reno

Konu: Mathilda, New York'ta yaşayan ailesi dağılmış 12 yaşında küçük bir kızdır. Ailesini sevmeyen Mathilda için en değerli varlığı küçük kardeşidir. Babası uyuşturucu işlerine bulaşınca mafya ailenin tüm bireylerini öldürür. O sırada alışverişte olan Mathilda ise olaydan kıl payı kurtulur ve LEon'un kaldığı daireye saklanır. Leon ise soğukkanlı bir katildir. Ancak Mathilda'ya karşı içten bir sevgi besler ve ona kol kanat gerer.


Mini Yorum: Hala aklıma geldikçe burnumun direğini sızlatan bir film soruyorsanız işte bu film odur. Çarpıcı, sarsıcı ve insanın bütün tabularını baştan aşağıya ayaklar altına alan bu hikaye her sahnesiyle izlemeye değer. Bazen bir şeylerin başka şekilde bitmesini istersiniz ama en kötü son bazen olabilecek en doğru sondur ne yazık ki. 


JOE BLACK (MEET JOE BLACK)


Yapım: 1998 - ABD

Tür: Dram, Fantastik

Oyuncular: Brad Pitt, Anthony Hopkins

Konu: William Parrish, oldukça zengin bir medya patronudur. Çok düzenli giden aile hayatı günün birinde karmakarışık olur. Çünkü Joe Black adında bir adam çıkmış ve Parrish'in güzel kızı Suzan'a aşık olmuştur. Ansızın gündeme gelen bu ilişkinin sonuçları hem Suzan, hem de ailenin bütün bireyleri açısından çok karmaşık ve acı sonuçlar doğuracaktır. Yaklaşmakta olan ayrılık herkes için üzücü olacak gibidir.


Mini Yorum: Fantastik öğeleri sevdiğimi zaten herkes bilir. Ehh bu blog'u takip edip Antony Hopkins (Hannibal Lecter) sevgimi bilmeyen de yoktur. O yüzden bu film birazcık uzun sayılsa da en sevdiklerim arasındadır. Brad Pitt'in de taşlar taşı hali herkesi herkesten almaktadır. 


ŞEYTANIN AVUKATI (DEVIL'S ADVOCATE)


Yapım: 1997 - ABD

Tür: Fantastik, Korku, Dram

Oyuncular: Al Pacino, Keanu Reeves, Charlize Theron

Konu: Kevin Lomax, başarılı bir savunma avukatıdır. Davaların zorluk seviyesi ne kadar yüksek olursa olsun, başarıya alışkın Kevin, bir şekilde jüriyi tesiri altına almayı ve müvekkilini temize çıkarmayı başarır. Mutlu bir evlilik süren avukatın hayatındaki her şey yolunda gibidir. Bir gün, müvekkili haksız olduğu halde kazandığı bir dava sonrasında New York’taki çok büyük bir hukuk bürosundan müthiş bir teklif alır. Teklifi yapan dünyanın en büyük hukuk bürolarından birinin lideri olan John Milton’dur. Kevin’ın vereceği ‘evet’ cevabı, hayatını geri dönüşü olmayan bir şekilde değiştirecektir.


Mini Yorum: Bu güne kadar izlediğim en güzel, en çarpıcı filmi herkesin izlemesini tavsiye ediyorum. Gerilim, korku, tiksinti, umut ve daha nice duyguyu aynı anda aklıma kazıyan bir hikayeydi. Doğru olanı yapmanın ve insan olmanın erdeminin ne olduğunu bir kez daha anladım. Özgür irade insanlığın özüdür. Tabii Al Pacino'nun tanrı tiradı da üstünde düşünülmeye değenlerden.
"Kibir, en sevdiğim günahtır."


KALİFORNİYA


Yapım: 1993 - ABD

Tür: Gerilim

Oyuncular: Brad Pitt

Konu: Üniversiteden yeni mezun olmuş genç bir gazeteci ve sevgilisi, ülkeyi arabayla gezerek, seri katiller hakkında yazacakları kitap hakkında araştırma yapmaktadırlar. Amaçları bu seri katillerin yaşadığı ve cinayetlerini gerçekleştirdikleri mekanları gezmektir.Yolda rastladıkları Early Grace adlı eski bir mahkum ve sevgilisi Adele, bu seyahatlerini unutulmaz hale getirir. Seri katil araştırması yapan çift, gerçek bir seri katille aynı arabada seyahat etmek durumunda kalacaktır.


Mini Yorum: Gerilim ve suç filmlerini zaten severim ama bu filmi size önermemin en büyük sebebi Brad Pitt'i kötü bir karakter olarak ilk kez burada gördüğüm içindir. Brad Pitt'e bad boy etkisi. Kaçırılmamalı derim.


GÖZLERİ TAMAMEN  KAPALI (EYES WIDE SHUT)


Yapım: 1999 - ABD

Tür: Gizem, Dram, Gerilim

Oyuncular: Tom Cruise, Nicole Kidman

Konu: Bill Harford ve karısı Alice Harford'ın dış dünyaya mutlu bir yansıyan bir evlilikleri vardır. İlişkilerinde her şey yolunda gibi görünmektedir. Bir gün katıldıkları bir davette Alice, başka erkeklerle sohbetlere dalar. Bunu fark eden Bill, hem sinirlenir hem de yaşanan bu duruma tuhaf bir tepki gösterir. Bill, yaşanan o geceden sonra kimliğini cinselliğe emanet edecektir. Oldukça tuhaf düşüncelerle örülü bir cinsellik dünyasına doğru savrulacaktır.


Mini Yorum: Bu filmi duymayan veya izlemeyen var mı bilmiyorum ama sadece şöhreti yüzünden bile bu listeye girmeyi hak ettiği kesin. Kubrick'in sinemaya vedası olan bu filmi anlayabilmek için tek bir kez izlemeniz asla yetmeyecektir. Sizce filmin konusu nedir? Kadın erkek ilişkileri mi yoksa çok daha büyük ve kadim bir olay mı?

5 Şubat 2015 Perşembe

MARSLI - ANDY WEIR


Son zamanlarda okuduğum en çılgın, en manyak, en güzel, en harika hikayeyle karşınızdayım. Hangi kitaptan mı bahsediyorum? Kapağını gördüğüm andan beri deli gibi merak ettiğim bir kitap. Marslı.

Konusu, alıntıları sürekli ilgimi çekse de kendi kendime kitap hakkında çekimser kalıyordum. Sonuçta tek bir adam, kitap boyu tek başına, bir sürü bilimsel bilgi yığını falan sıkıcı gelir diye düşünüyordum. Fark ettim ki bazen devasa ön yargılı oluyorum. Adam uzayda patates yetiştirdi dostlar daha nasıl anlatabilirim?

Bu bildiğiniz bir övgü yazısı! Yazının devamını okumayın demiyorum ama hızla kitabı sipariş edin, daha da iyisi en yakın kitabevine doğru depar atın. Hayatımda okuduğum en eğlenceli, en sürükleyici, her satırında beni ayrı ayrı hayran bırakan kitabın adı bu. Marslı! Ayrıca söylemezsem çatlarım ki kitabın kapağı gerçek bir astronotun NASA'dan alınmış görseli.

İlk başta değinmem gereken konu şu. Kitap günlük dilinde yazılmış. Yani uzay boşluğunda ölüp gideceğini düşünen ve hayatta kalmak için elinden geleni ardına koymayan bir adamın sizinle sohbet havasında yazdığı bir metin. Yazarı tebrik etmek, gerçekten yanaklarından öpmek istiyorum. İnanılmaz akıcı ve komik bir uslupla kitap kaleme alınmış ki neredeyse kitabın tamamında sadece Mark olduğu halde tek bir satır olsun atlamadan okudum.

Ayrıca belirtmek isterim ki kitapta hiçbir hatun ve tek satırlık olsun aşklı meşkli bir durum yok. Annem kitabı görünce gözlerini devirerek Luxenler bitti Marslılar mı başladı dediği için bu durumu merak edenlere söylüyorum kitap kesinlikle böyle bir kitap değil. Bu yüzden kadın ve erkek, ergen ve yetişkin inanılmaz bir potansiyel okuyucu kitlesi var. Bilimsel detaylar insanı sıkmak şöyle dursun insanın hem ufkunu genişletiyor hem de en ufak bir mantık hatası bulmasına bile engel oluyor.

Kitabın satın alındığını ve kısa süre içinde harika bir Hollywood filmi olarak karşımıza çıkacağını duymuştum ama okurken bunun sebebini ve ne kadar doğru bir karar olduğunu bir kez daha anladım. Her satırın, diyalogun, o kaypak NASA triplerinin hepsinin ama hepsinin yaşanıldığını kare kare gözlerimin önünde hissettim. Yazıyı buraya kadar okuduysanız zaten ana fikrine ulaşmışsınızdır ama tekrar etmek ve Marslı'nın hakkını vermek istiyorum. Gidip alın bu kitabı, tavsiye teşekkürü içinde yorum bırakın.

Herkese Keyifli Okumalar.

1 Şubat 2015 Pazar

VİZYONA GİRECEK EFSANE FİLMLER #3


Blog'u takip edenler benim tam bir sinema sever olduğumu bilir. 2015'e yeni girmişken bu sene dikkatimi çeken ve sinemada izlemek istediğim filmleri sizin için listeledim. Grinin Elli Tonu'nu zaten herhalde beklemeyeniniz yok ama özellikle Hızlı ve Öfkeli sinemada izlemek istediğim filmlerden. Zira Paul Walker'ın hayattayken oynadığı son film olmasıyla belki de onu beyaz perde de görmek için son şansımız. Şimdiden herkese keyifli seyirler diliyorum. Bence şimdiden planlarınızı hazırlamaya başlayın. Hangi filmlere gitmeyi düşünüyorsunuz?


GRİNİN ELLİ TONU (FIFTY SHADES OF GREY)  


Vizyon Tarihi: 13 Şubat 2015

Tür: Dram, Romantik, Erotik

Oyuncular: Jamie Dornan, Dakota Johnson

Konu: Edebiyat ögrencisi olan Anastasia Steele, genç girişimci Christian Grey'le röportaj yapmaya gittiğinde son derece çekici, zeki ve sinir bozucu bir adamla karşılaşır. Toy ve masum Anastasia, bu adama duyduğu arzu karşısında şaşkına döner ve adamın gizemli doğasına rağmen ona yakınlaşma arzusuyla yanıp tutuşur. Anastasia'nın güzelliği, zekâsı ve özgür ruhuna direnemeyen Grey de onu istediğini kabul eder, ancak şartları vardır. Anastasia, Christian'ın karanlık sırlarını ve kendi gizli arzularını keşfeder.



SİHİRLİ ORMAN (INTO THE WOODS)


Vizyon Tarihi: 20 Şubat 2015

Tür: Fantastik, Komedi, Müzikal

Oyuncular: Johnny Depp, Emily Blunt

Konu: Kırmızı Başlıklı Kız, Sindrella, Rapunzel gibi klasikleşmiş pek çok çocuk masalının farklı kahramanları aynı filmde buluşsa ve bir cadı onları eğitse! Klasik Grimm karakterlerini farklı bir tarzda ve üstelik müzikal türünde beyazperdeye taşıyan film, bir cadı tarafından lanetlenen bir fırıncı ve eşinin hikayesini klasik masallarla bağlıyor.



HER ŞEYİN TEORİSİ (THE THEORY OF EVERYTING)


Vizyon Tarihi: 27 Şubat 2015

Tür: Biyografi, Dram

Oyuncular: David Thewlis, Emily Watson

  Konu: Ünlü İngiliz fizikçi ve bilimadamı Stephen Hawking'in kariyerinin ilk yıllarına, fiziksel kapasitesini giderek düşüren ALS hastalığının aşamalarına ve ilk eşi Jane Wilde ile ilişkisine odaklanan Her Şeyin Teorisi filmi, sinema dünyasının en önemli ödüllerinde birçok adaylık kazandı. Özellikle Eddie Redmayne'in müthiş Hawking performansı, izleyiciler tarafından büyük takdir topladı.



SİNDİRELLA (CINDERELLA)


Vizyon Tarihi: 13 Mart 2015

Tür: Fantastik, Romantik

Oyuncular: Lily James, Richard Madden

  Konu: Annesinin ölümünün ardından babası başka bir kadınla evlenen Ella, iyi niyetle üvey annesine ve onun iki kızına elinden geldiğince yardım etmektedir. Ancak tüccar babasının beklenmedik ve erken ölümü, onu hizmetçiliğe ve hiç istemediği bir hayata sürükler. Günün birinde ormanda karşılaştığı ve sarayda bir çırak zannettiği, ancak prens olduğundan habersiz olduğu yakışıklı genç ise onun kalbini çalacak ve yeniden umutla dolmasını sağlayacaktır.
Sarayda düzenlenecek bir balodan haberi olduğundan büyük bir heyecan duyar, ancak üvey annesi gitmesine izin vermez. Ancak bir mucize, ona dilenci kılığında iyi kalpli bir periyi getirecektir.



HIZLI VE ÖFKELİ 7 (FURIOUS 7)


 Vizyon Tarihi: 3 Nisan 2015

Tür: Aksiyon, Gerilim, Suç

Oyuncular: Jason Statham, Paul Walker, Vin Diesel

  Konu: Tüm hızıyla devam eden Fast & Furious serisinin 2014 yılında yapımı tamamlanacak olan son filminde yeni isimlerle karşılaşıyoruz. Serinin altıncı filminde yaşanan olayların ardından devam eden filmde Jason Statham tarafından canlandırılan Ian Shaw karakterinin intikam mücadelesine tanık oluyoruz.



THE AGE OF ADALINE 

  
Vizyon Tarihi: 24 Nisan 2015

Tür: Dram, Romantik

Oyuncular: Blake Lively, Harrisson Ford

  Konu: Bir çağ değişirken doğmuş olan bir kadın, geçirdiği bir kaza sonucu hiç yaşlanmamakla 'ödüllendirilir'. Yıllar boyunca insanlardan uzak, izole bir hayat süren kadın sonunda ölümsüzlüğünü kaybetmeye değecek bir adamla tanışır...



YENİLMEZLER 2 (AVENGERS 2: AGE OF ULTRON)


Vizyon Tarihi: 1 Mayıs 2015

Tür: Fantastik, Aksiyon, Macera

Oyuncular: Robert Downey Jr., Scarlett Johansson, Chris Evans

  Konu: Iron Man Tony Stark önderliğinde bir grup süper kahraman, aktif olarak kullanılmayan bir barışı koruma programını gerçekleştirmek isterler, ancak işler çığrından çıkar ve insan yapımı bir yapay zeka olan Ultron'un eline, hain planlarını gerçekleştirme fırsatı geçer. Süper kahramanlar onu durdurabilmek için bir kez daha güç birliği yapmak zorundadır. Tüm dünyaya yayılan bir savaş başlayacaktır.



JURASSIC WORLD


Vizyon Tarihi: 12 Haziran 2015

Tür: Bilim-Kurgu

Oyuncular: Bryce Dallas Howard, Chris Pratt, Ty Simpkins

  Konu: Yönetmen koltuğuna Colin Trevorrow isimli direktör geçiyor ve senaryo yine eski serilerde olduğu gibi Michael Crichton’a aittir. Bilim kurgu türündeki filmler arasında en iyi örneklerden biri olarak gösterilen Jurassic Park serisi Jurassic Word olarak yeni adı ile macera ve aksiyonu seyirciye tekrar yaşatmak için geri geliyor. Konusu hakkında ser verilip sır verilmeyen bu yapımın çıkmasına yakın tarihlerde hikayesi yayınlanacaktır. Hep birlikte merakla bekliyoruz…



TERMINATOR: GENISYS


Vizyon Tarihi: 1 Temmuz 2015

Tür: Bilim-Kurgu, Aksiyon, Macera

Oyuncular: Arnold Schwarzenegger, Emilia Clarke

  Konu: Genç Connor'ın geliştirdiği yapay zeka yakın gelecekte dünyayı ele geçiren üstün makinelere, robotlara dönüşecektir. Ve kendisini yok etmesi için savaşçı T-1000 günümüze gönderilecektir... 1990'ları sallayan hikayesiyle Terminatör serisi bu sefer yeni bir üçleme olarak ele alınıyor. Serinin beşinci filmi Terminatör 5'in senarsitliğini ise ilk iki filme imza atan William Wisher üstleniyor.
 


FANTASTİK DÖRTLÜ (THE FANTASTIC FOUR)

 
Vizyon Tarihi: 7 Ağustos 2015

Tür: Fantastik, Macera, Bilim-Kurgu

Oyuncular: Stan Lee, Simon Kinberg, Josh Trank

  Konu: Doğaüstü filmiyle dikkatleri üzerine çeken Josh Trank, yenilenmiş haliyle yeniden izleyici karşısına çıkmaya hazırlanan Fantastik Dörtlü ekibinin sıfır kilometre maceralarını perdeye taşıdı! Filmden yayınlanan ilk teaser ise meraklıların ağzını sulandıracak cinsten! Bu zamana kadar büyük bir gizlilik içerisinde sürdürülen ve konusu hakkında ser verilip sır verilmeyen filmden yayınlanan ilk teaser, görsel anlamda güçlü bir "başlangıç" öyküsüyle karşı karşıya olduğumuz izlenimi yaratıyor.



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...