31 Ekim 2013 Perşembe

ÇATI SERİSİ - V.C. ANDREWS


sizlere bugün çok eskilerde okuduğum ama okumaz olaydım dediğim bir seriden bahsetmek istiyorum.. çatı serisi..lütfen okumayın okutturmayın hala tüylerim ürperiyor hatırladıkça..

orta okuldayım 12-13 yaşında, yani kitaplarla şeker portakalı, sol ayağım seviyesinde bir ilişkim var.
bir de o zamanlar çok samimi sıkı arkadaş olduğum bir kız var ki kendisi kitap kurdu.
kendi okudu, öyle güzel, böyle değişik, oku, oku, oku, diye verdi elime "çatı" denen seriyi.
başladım okumaya bende..

hayatı süper giden bir aile, babanın beklenmeyen ölümü, ruh hastası derecesinde dindar insanlar, kırbaç diye bir ceza yöntemi, ensest..
12 yaşındayım hayata bakış açım değişti resmen.
ensest konusunu bütün seri de öyle masum, öyle kavuşsun ya şunlar gibisinden anlatıyor ve normalleştiriyor ki..

dindarlığı öyle bir zalimlik, delilik, yobazlık hali olarak resmediyor ki..
gerçekten nasıl bir talihsizlikle okuduğumu bilmiyorum spoiler falan derdim de zaten olayın çılgınlığına vakıf olun ve okumayın diye söylüyorum..
hadi spoiler diyeyim okumayın..

bir anne var ölümüne güzel, yani güzelliği karşısında diz çöküp tövbe dilersiniz.
4 çocuğu var bir kız, bir erkek, ve de ikizleri var.
bu kadın bu çocukları yalan olmasın dayısından mı amcasından mı ne yaptı ailesinden kaçıp evlenip.
adam öldü, kadın para kazanamadığı sadece "güzel" olduğu için çocukları alıp ailesinin arasına döndü.
ailesi de delice dindar artı süper zengin.
çocukları çatıya kapatıp, kadını kırbaçladılar ve öyle izin verdiler kalmalarına.
bu çocuklar yaklaşık 5-6 yıl çatı da kaldı.
ergenliğe falan burada girdi büyük olanlar o yüzden birbirlerine cinsel istek duymaya başladılar.
küçük ikizler güneş göremediği için büyüyemedi, uzayamadı acayip bi şeyler oldular.
anneleri bunları arsenikle zehirlemek istedi.
ikizlerden erkek olanı da başarıp öldürdü ve çatıya sakladı cesedini.
bu çocuklar bu olayın üstüne kaçtılar oradan.
bir doktor bunlara sahip çıktı ama kız büyüyünce doktora yavşadı abisinden uzak durabilmek için nişanlandılar bile.
abisi hala kız kardeşine aşık ki ömür boyu başkasına bakmadı bile nasıl bir psikolojiyse.
sağ kalan ikizin boyu kısa, kafası büyük ve günahkar olduğu için lanetlendiğini düşünüyor.
büyük kız annesine taciz mesajları gönderip fidye istemeye çalıştı.

ikizlerden sağ kalanı bir kuyumcuda annesini görüp yanına gitti ama kadın onu tanımazlıktan gelince ölen ikiz kardeşi gibi arsenikle kendini zehirleyerek intihar etti.
bunun üzerine ablası annesinden intikam almak için annesinin yeni kocasını baştan çıkardı bi de ondan çocuk yaptı.
sonra sosyetenin içinde annesini rezil etti olayları anlatıp annesi de cinayetle suçlanmamak için malikaneyi yakıp deli taklidi yaptı.
en sonunda abi kardeş ensest duygularına teslim olup kardeş olduklarını gizleyerek evli taklidi yaparak yaşamaya başladılar.
daha da devamı var da.. hatırlamıyorum.. çok şükür.

ve son olarak..

"doktor bebek,
 balerin bebek,
 büyümeyi düşleyen bebek,
 ve ölü bebek.."

not: yazarın neredeyse bütün kitaplarının adında çatı geçiyor. bu yüzden eğer kendinize kastınız varsa sinirleriniz bozulsun istiyorsanız ve okumaya karar verdiyseniz.. "dollanganger serisi" olarak arayın..




29 Ekim 2013 Salı

HARİKA ÇEKİLİŞLER..

1) İLK ÇEKİLİŞİME BUYURMAZ MISINIZ?
  

 Uzun zamandır bir çekiliş yapmayı planlıyordum. Geçen gün baktım ki blogumu açalı 9 ay olmuş. Neden bekliyorumki daha fazla değil mi? Pekala o halde çekilişimiz başlasın! :)

karakedi kitap blogu çekilişine katılmak için tık tık.. 


2) UYKUSUZ BALIKTAN HEDİYELER VAR..


Herkese merhaba diyerek başlamak istiyorum.
ÇEKİLİŞ Mİ OLSUN BLOG SATIŞI MI? yazımda bahsi geçen Cameleon makyaj paletini, yine aynı yazımda belirttiğim sebeplerden dolayı hediye etmek istiyorum.
uykusuz balığın çekilişine katılmak için tık tık.. 


3) ESSENCE İLE BİRİNCİ YIL ÇEKİLİŞİM TAM İKİ KİŞİYE HARİKA PAKETLER

 
  Selam sevgili blogum 5 Aralıkta tam bir yaşında olacak. Bir yıl boyunca sizlerle beraber güzel dostluklar kurduk yeni yeni insanlar tanıdık.Blog yolculuğuma umarım bundan sonrada aynı şevk ve neşeyle devam ederim.Birinci yılım şerefine sizlere Essence Türkiye ile birlikte şeker gibi bir çekiliş hazırladık.
kelebek etkisi'nin çekilişine katılmak için tık tık..


4) MAKYAJ BLOGUM 3 YAŞINDA HEDİYE ÇEKİLİŞİ


makyaj blogum'un harika çekilişine katılmak için tık tık..


5) İLK ÇEKİLİŞİM AMA ÇOK BÜYÜK  BİR ÇEKİLİŞ


Bugüne kadar bu yayın hariç 38 ayrı yazı yazdım. Aralarından 2-3 tane başkalarının blog çekilişi haberini duyurduğumu da atarsak biz buna düz 35 tane size özel yazı diyelim :) Şimdiye dek çok aksaklık yaşadım, uzun aralar verdim, kısa yazıları da yazdım uzun yazıları da, bir çok yazım yorum bile almadı ama istatistiklerim her zaman yazılarımı birilerinin okuduğunu gösterdi :) Bunun için beni gizliden ya da takipçim olarak okuyan herkese teşekkür ederim.
 
bu harika çekilişe katılmak için tık tık..


SON OLİMPOSLU (THE LAST OLYMPIAN) - RICK RIORDAN #5


evet bir seri daha bitti..
percy jackson ve olimposlular serisinin son kitabı son olimposlu bütün sorulara cevap veren, okuyucuyu tatmin eden, çok güzel sonuçlara bağlayan bir kitap olmuş. kesinlikle tek bir yerini değiştiremez, değiştirmek istemezdim..

kitabı elime aldığımda bir süre okumaya kıyamadım desem yeridir ama bu efsane seri bitse de percy jackson efsanesi bitmiyor. olimpos kahramnları serisiyle melezlerin dünyasına ve mitolojiye balıklamaya atlamaya devam edeceğiz beni gerçekten teselli ediyor bu:)

şimdi kitabımızdan bahsetmeye gelince şöyle söylemeliyim ki herkes mi kronos'un tarafında be kardeşim? melezlerin bir kısmı, küçük tanrılar, devler, ejderhalar, uçan domuzlar ve bir çokları..
yazar okuyucuya hiç acımıyor daha kitabın ilk sayfalarında biri ölüme gidiyor işler tamamen ciddi artık o dünyayı kurtaralım ee tabii bi de eğlenelim gülelim havası tamamen yok olmuş durumda..

kronos ordusuyla birlikte new york'a saldırıya hazırlanıyordur bu güçlü ordu karşısında mücadele etmek çok zor ve kanlı olacaktır.. tabii hades'in oğlu nico'nun çok tehlikeli ama kesinkes işe yarayacak bir planı var. percy jackson'ı neredeyse ölümsüz yapacak bir şey..

tabii tanrılar armut mu topluyor derseniz poseidon kadim deniz yaratıklarıyla savaşırken -adamın yunustan bir generali var- deniz krallığı paramparça oluyor, olimpos tanrılarıysa bambaşka bir tehlikeyle mücadeledeler "tayfun", hades ise yeraltı dünyasında saklanmakta ve hiç bir şeye karışmamakta..

kronos zaman tanrısı olduğundan bütün manhattan çevresinde zamanı yavaştıyor arabalar bir kilometre hızla gidiyor, kuşlar ağır çekimde uçuyor.. morpheus manhattan'da yaşayan herkesi derin bir uykuya yatırıyor ve büyük savaş başlıyor..

şunu söylemeliyim ki gerçekten herşey gerçekçi herşey mantıklı ve oturaklıydı misal vereyim harry potter'da ki gibi o kadar orduyla gelip bizzat kendini öne atan bir kötü karakter yoktu. kronos efendi gibi ordusunu kullandı ki zaten ordusunda kimler yoktu kimler..

rachel hakkında beni çok sevindiren gelişmeler oldu kız kendiliğinden percy ve annabeth arasından çıktı diyeyim:) savaşta kahramanlara satirler, orman perileri, sentor ve daha nice sihirli yaratık yardım etti ama buna rağmen kazanmaları neredeyse imkansız gibiydi..

ares çocuklarının son ana kadar dövüşmeyi reddetmesi bana çok saçma geldi çünkü bahsettiğimiz tehlike herhangi bir şey  değil kronos.. eğer bugün arkadaşların ölürken tek yapacağın şey oturduğun yerden izlemek olursa senin şerefinden, senin kahramanlığından kim bahsedebilir? rick riordan ters köşe yapmayı çok seven bir yazar o yüzden kamptaki muhbir en en beklemediğiniz kişi çıkacak önsezinin hiçbir yolu yok. öyle usta bir kurgu öyle, iyi işlenmiş ince detaylar var ki bir ara annabeth mi muhbir yaa falan diye düşündüğüm bile oldu..

finalde hain de muhbir de kahraman oldu, kronos hiç beklemediği bir kişinin gazabına uğradı, tanrılar birleşti, o kibirden inşaa edilmiş sarayları titrediğinde kısmen kendilerine geldiler. zeus herkese muazzam ödüller verdi.. percy jackson'a ise tanrı olma şansını..

epik bir final derler ya insanı mutlu mutlu koca gözlü anime karakterlerine çeviren bir finaldi bu..
tabii hiçbir şeyin sonu değil..
olimpos kahramanları serisiyle "percy jackson" efsanesi devam ediyor..

ahh ahh biride harry potter'a bir güzellik yapsa ya, ne vardı evlendirip barklandıracak:( 





26 Ekim 2013 Cumartesi

PERCY JACKSON EFSANESİ..


oldum olası bir fantastik edebiyat hayranıydım ben:) harry potter efsanesini hepimiz biliriz. hiç okumayan bile filmini izlemiştir, filmini bile izlemeyen mutlaka adını duymuştur, adını bile duymayan varsa zaten gönderin gitsin bayaa fransız kalmış o:)

benim güzel şeyleri tesadüfi keşfetmem sürekli başıma gelen bir şey herhalde en iyi örnek supernatural'dır onu da tamamen tesadüf eseri keşfedip aşık olmuştum:) bu yazı spoiler içerebilir en başta hazırlıklı olun ya da şöyle diyeyim. hey sen! evet evet sen! percy jackson hakkında tek satır okumamış kişi. şimdi yavaşça bilgisayarı kapat, üstünü giyin ve en yakın kitabevine koşar adımlarla git! şimşek hırsızı'nı bul. buldun mu? kasaya koş, ödemeni yap, liseli kızlar gibi sevinç içinde kitabı göğsüne bastırarak evine ilerle. eve vardın mı? çok iyi. şimdi odana gir, evdekilere seni rahatsız etmemelerini söyle ve okumaya başla.. son olarak.. bitirdikten sonra bana teşekkür et.. artık sen yarı melezsin:):)

ve sizler bu yazıyı okurken bol bol tebessüm edecek, bana katılacak, sevgime ortak olacak sevgili melezler:) dilim döndüğünce anlatmaya devam edeyim. tesadüflerden bahsetmiştim ya blog'un yeni zamanlarında sürekli okuyorum, araştırıyorum, bulduğum kitap bloglarının içine düşüyorum falan..
pinucca'nın düzenlediği okuma etkinliğinde "senden başka herkesin bildiği bir kitabı oku" kategorisine dahil ederek şu an hatırlayamadığım birinin okuduğu şimşek hırsızı'nı gördüm..

ee tabii hemen gözlerim döndü:) fantastik bi kere adından belli şimşek hırsızı, ee herkes bildiğine göre bu da kitabın güzel olduğuna kesin olmasa da büyük işaret. hemen araştırmaya başladım aynı akşam sadece birinci kitabını sipariş ettim. en kötü beğenmem yani ne olur ki diye düşündüm..

kargo gelince direkt şimşek hırsızı'ndan başladım okumaya.. çok hızlı okurum ben; şöyle diyeyim harry potter'ın 1114 sayfalık 5. kitabını aldığım gece bitirmiştim, tek satırını atlamadan hemde ama o kitaptan beri başıma böyle bir şey gelmemişti. ya bir kaç güne bölüyordum kitapları ya da atlayarak okuyordum..

o 1114 sayfalık kitapta başıma gelenin aynısı percy'de de geldi aynı gece kitabı bitirdim.. ertesi gün canavarlar denizini sonra ki siparişimde de bütün seriyi artı bütün olimpos kahramanları serisini sipariş ettim..

hades'in evi çıktı bir kaç gün sonra kargo falan bekleyemediğimden 7 tl fazla vererek gittim kitabevinden aldım bakıp bakıp iç çekerek kapağını okşuyorum.. şimdi böyle yazınca bana bile hastalıklı bir ruh hali gibi göründü ama durum tam olarak bundan ibaret:)

seriler genelde problemli olur. seriler genelde "ticari kaygı yüzünden uzatılıyorum aslında hikayem on kere bitmişti." diye bağırır.. ama percy jackson'da asla böyle bir durum yok.. her kitap son derece planlı programlı, ayrıntılı, düzenli.. açık bulamıyorsunuz hepsi bir öncekinin üstüne çıkıyor. hikaye gelişiyor çünkü mitoloji sınırsız bir kaynak. sonuçta bu "ben vampirim, sen kurtadamsın hadi gidip aynı kıza aşık olalım." gibi kısır ve klişenin dibi bir hikaye değil.

bilakis sevgili rick -evet samimiyiz kendisiyle ben öyle hissediyorum- tam bir klişe düşmanı.. mitolojiyi, efsaneleri, mitleri modern dünyaya nasıl kaynak yaptığını okuduğunuzda gözlerinize inanamayacaksınız. en mantıksız şeyi bile mantık çerçevesine sığdırabilen, en kötü şeyi bile etik nedenlere bağlayabilen inanılmaz kıvrak, zeka dolu bir kalem..

rick riordan yeteneğini son damlasına kadar konuşturuyor iş olsun diye tekrar kitaplar yazmıyor bana göre gözlerinde dolar işareti yok.. -tabii bu his dolarlarım olsa kendisine vermeye gönünllü olduğum içinde olabilir.. subjektifim demiştim size:)- misal vermek gerekirse sevgili mr. grey gibi tek kitaplık konuyu sevişme sahnelerini kopyala yapıştır yaparak üç kitaba çıkarmıyor. tam aksine adamın her bir kitabından ağdalı ağdalı yazarsan üç farklı percy jackson kitabı yazılır..


yunan mitolojisini zaten çok severim. bu konuda percy kadar başarılı olmasa da P.C. CAST'ın tanrıça serisi de asla göz ardı edilmemesi gereken bir seri laf arasında tavsiye edeyim:) klasik hikayeleri ve efsaneleri modifiye etmek ve milenyum'a uyarlamak benim hayal etmeye bile cüret edemeyeceğim bir şey.. eski yunanistan'da insanların inandığı, ibadet ettiği, adaklar sunduğu tanrıları okumak ve onları modern dünyada düşünmek gerçekten çok farklı, çok güzel. okurken kahkahalar atmak ya da öyle bir ağlamak ki kitabı ıslatmak:) percy'nin anlatımından okuduğun kitapta onun iç sesini, tereddütlerini dinlemek, hak vermek ve empati yapmak. bunlar percy jackson'ı bu kadar sevmemizin nedenleri..


percy jackson küçük bir çocukken başladı bu hikaye.. ilk sayfadan onu sevdik biz. çünkü o herkesin öyle bir oğlum olsun, öyle bir kardeşim olsun diyeceği daima gurur duyacağı biriydi. hikayeyle birlikte percy'de büyüdükçe o herkesin arkadaş olmak isteyeceği, herkesin sevgili olmak isteyeceği birine dönüştü. klasik kahramanlık mükemmelliyetçiliğinden uzak zaaflarıyla, hatalarıyla tamamen insan.. cesaretiyle hepimizin içinde haykırıp duran isyankar, mağrur çocuk. medusa'nın kafasını olimpos'a gönderen atarlı karizma.. hasret kaldığımız sadakat duygusunun en saf halini gösteren biri hatta o kadar ki bu onun ölümcül hatası. herakles'in, akhilleus'un 21. yüzyıla uyarlanmış halidir  percy jackson..

half boy, half god, all hero. 

keyifle okuyun.. kesinlikle okuyun..


25 Ekim 2013 Cuma

İKİNCİ ÇEKİLİŞİM.. (SONA ERDİ..)


ilk çekilişim biteli bir kaç hafta oluyor.. ne yazık ki bayram münasebetiyle paketin gönderimi bayramdan sonraya kalmıştı..

geçenlerde paketi kargoya verdim ve sağ sağlim ulaştığını teyit ettim..
ikinci çekilişimi aslında yılbaşında yapmaya karar vermiştim.. ve bir anket düzenledim.. anket tüm hızıyla sürerken araya neden küçük bir çekiliş sıkıştırmayalım diye düşündüm:)
küçük diyorum çünkü kitaplar cep boy. iki kitap ve bir kaç minicik hediye daha tek bir kişiye gidecek..

bu arada sizden ricam sağ sütundaki "yılbaşı çekilişinde hangi kitaplar olmalı?" anketime katılmanız..
en çok oy alan ilk iki kitapla düzenleyeceğim yılbaşı çekilişini ve bu kitapları tamamen takipçilerimin belirlemesini istiyorum:)

şimdi ikinci çekilişimde hangi kitaplar mı var?

1) AHLAKSIZ TEKLİF (CEP BOY) - NICOLE JORDAN

Epsilon Yayınevinin yeni yazarı, şimdiye kadar yirmiden fazla aşk romanına imza atan Nicole Jordanın tutku dolu romanları her zaman Amerikanın en çok satan kitap listelerinde üst sıralarda yer alıyor. Gerçek hayattaki kahramanı olan eşiyle Georgiada yaşayan yazar, okuyucuları için aşk ve ihtiras dolu romanlar yazmaya devam ediyor.

Sadece kendi zevklerinin peşinden giden, Lord Sinclair sevgili küçük kız kardeşi Olivia bir erkekle yaşadığı yasak buluşma sonucu sakatlanıp itibarını zedeleyene kadar Londranın çapkınlarındandı. Sonra, kız kardeşini sakat bırakan genç asilzade Aubreyyi yok etmek için her şeyi yapacağına yemin etti ve tüm servetini elinden aldı.

Ağabeyinin öcünü almak isteyen Vanessa Lord Sinin sakat kız kardeşine refakatçi olmayı teklif ettiğinde, Damien bunu tek bir şartla kabul eder; Vanessa ağabeyinin borçlarını ancak onun metresi olursa silebilecektir.

Vanessanın bu ahlaksız teklifi kabul etmesi sonucu aralarında tutku dolu ve tehlikeli bir oyun başlar. Peki, bu anlaşma bittiğinde kalpleri bundan etkilenmemiş olarak yaşamaya devam edebilecekler midir?


 2) SAATÇİ (CEP BOY) - JEFFERY DEAVER

Soğuk bir Aralık ayı... New York sokakları. Aynı gece içinde işlenen iki korkunç cinayet. Katilin olay yerine bıraktığı, kadranı Ay Takvimi ile döşenmiş saatler ve uçuşup duran sorular: Bir insan ne kadar sürede ölür? Katil cinayeti işledikten sonra, olay yerine neden geri döner? Bir suçlu ne zaman yalan söyler? Birinin yalan söylediğini nasıl anlarız?

Deaver`ın artık efsaneleşen kahramanı, boynundan aşağısı felçli, suç uzmanı, üstat Lincoln Rhyme, sevgilisi Amelia Sachs ve ekibi soruşturmayı üstlenirler, fakat yüzyıllardır doğru işleyen şaşmaz bir saat kadar mükemmel kurulmuş bu oyunda adım adım çözüme ulaşmaya çalışırlarken, hayatın önemli sırlarından biriyle karşı karşıya geleceklerdir:

"Hiçbir şey göründüğü gibi değildir..."




ZORUNLU KATILIM ŞARTLARI

1) blog'umu takip etmek..
2) çekilişi facebook veya twitter'da paylaşmak.
(eğer sosyal medya kullanmıyorsanız google+'dan paylaşmak.)


İSTEĞE BAĞLI KATILIM ŞARTLARI

1) blog'u bloglovin'den takip etmek.. (+1 hak)
2) blog'un twitter sayfasını takip etmek.. (+1 hak)
3) blog'un facebook sayfasını takip etmek.. (+2 hak)
4) çekilişi blog'unuzda resimli duyurmak.. (+3 hak)


ÖNEMLİ NOTLAR

1) kitaplar tarafımdan okunmuştur ama temiz ve orjinal kitaplardır.
2) kargo bedeli tarafımdan karşılanacaktır.
3) çekiliş yalnızca türkiye sınırları içinde geçerlidir.
4) bilgilerinizi ve e-mail adresinizi yorum olarak bırakmayı unutmayın.
5) hiç takipçisi olmayan ve sadece çekiliş için açılmış sayfaların katılımları geçerli olmayacaktır.

ÇEKİLİŞ 15. 11. 2013 TARİHİNDE SONA ERECEKTİR.

23 Ekim 2013 Çarşamba

BUNLAR ZİHİNSEL ŞİDDET




beren saat'in yeni filmi "benim dünyam" girecek yakında vizyona.. bir fragmanına bakayım dedim bakmaz olaydım.. yönetmen değilim ben, sinema eleştirmeni hiç değilim ama ben izleyiciysem ve bu filmler izleyiciye yapılıyorsa itirazım var arkadaş..

bir bakıyorum ki filme hem kör, hem sağır, hem konuşamayan bir çocuk. zaten ağlanacak bir hal değil mi? bir de üstüne çocuğunu tımarhaneye kapatmaya her nedense süper hevesli, zalim bir baba.. drama rollerinin kraliçesi ayça bingöl nam-ı diğer "cemile" yine vefakar anne rollerinde ortada çocuğuna sarılarak çemkirmekte..

kardeşim tür dram zaten filmin vermek istediği bu ama bu kadar da gözü çıkartılmaz, fragman bile ağlatmak için yapılmaz ki. izleyiciyi de suçluyorum ben arz talep meselesi bu tip şeyler neden ağlamaya bu kadar meraklı bir toplumuz biz? ajitasyon ajitasyon ajitasyon.. yalan dünya'nın töre dizilerine yaptığı göndermelerden hatırlarsınız.. dizi sektörü de film sektörü de bunun içinde.. ingilizce de bir deyim vardır "sex sells".. sanırım bizde de "drama sells"..

dram dedim ajitasyon dedim ama bitecek gibi değil. bazı yapımlar var ki bildiğin en kral korku filmine taş çıkartır. freddy kruger ali kaptan'ı görseydi diz çöküp tövbe isterdi sanırım.. bir kaç yıl önce adeta bir efsane, adeta bir fenomen olan diziyi hatırlarsınız. "öyle bir geçer zaman ki" o diziyi izlerken ağlamayanları vatandaşlıktan çıkartıyorlarmış.. bütün insanlık tarihinin başına gelebilecek felaketler toplaşıp akarsu ailesinin başına gelmişti.. ayça bingöl sevgili "cemile"miz allah bu kadını drama oynasın diye yaratmış muhtemelen.. bir baba figürü var ki adam kaptan ve her limanda bir sevgili klişesine gönülden bağlı. bir cemile var ki herşeye katlanıyor süper kadın, muazzam anne.. hadi be ordan bence osman'ı sosyal hizmetlere verseydiniz daha iyi büyütürlerdi..

hiç mi normal adam yok bu memlekette? aras bulut iynemli'nin yıldızı parladı tabii ihtiyacımız var sürekli sinir krizi geçiren psikopat elemanlara.. sadece iyi ağlayabiliyor, iyi sinir krizi geçirebiliyor, çok güzelde atar yapabiliyor diye.. sevgili mete'miz şehzade olmuş bu günlerde gazyağıyla sülüman'ı ve sarayı yakacakmış çok ciks bir sinir krizi geçirip..

örneklerimiz saymakla bitmiyor bazen anneannem öyle şeyler izliyor ki ağlamaktan tansiyonu çıkıyor ee bu da televizyonun gücü sanırım başka hiçbir şeye ve hiç kimseye de bu hakkı vermeyiz değil mi?

bir de "babam ve oğlum" gerçeği var farkındaysanız.. çetin tekindor'a hiçbir sözüm yok harkülade bir oyuncu eyvallah ama yani öyle bir film çekiyorsunuz ki herşeye dokunan ağlamamanın imkansız olduğu bir film. bu muydu marifet diye düşünüyorum.. bir konuya yoğunlaşmaktansa dişe dokunur her konuyu aynı anda ele alıp bir yerden denk gelir nasılsa diye ağlatmak mıydı marifet?

darbe herkesin ortak acısı, işkenceler, kayıplar toplumun yarası, otoriter baba figürü hepimizin korkulu rüyası, kanser desen zaten ne dememe gerek var bilmiyorum.. doğumda karını kaybetmek bonus olarak ekle.. hiçbir ebeveynin hatası olmamış mıdır çocuklarına? "açaydım kollarımı gitme diyeydim! benim yüzümmdennn!" ya da babasız kalan annesi doğumunda ölen bir çocuğun yaşadığı travma.. kardeş ağlamayalım da napalım? zaten ağlamayanın içini açar bakarım bu insan mı yoksam robokop mu diye.. bu şimdi filmin mi başarısı oldu?

aynı sorunu daha kalitesiz düzeyde de olsa bu mahsun kırmızıgül'ün çektiği filmlerde yaşıyor. "güneşi gördüm" evet.. güneydoğu sorunundan bahsetmek istiyor, göç sorunundan bahsetmek istiyor, metropol'ün acımasızlığından dem vurmaya çalışıyor, cinsel tercihlere saygı problemini, eşcinselliğe bakış açısını anlatmaya çalışıyor.. aynı anda o kadar çook şey anlatmak istiyor ki hiçbir şey anlatamıyor. çamaşır makinesinde kardeşlerini öldüren çocuklar, eşcinsel diye kardeşini öldürmeye kalkan bir adam, böyle bayaa ucuz bir dram yaratıp bırakıyor.. bence bu bildiğin zihinlere tecavüz, zihinsel şiddet..

sonra çocuklar cinsellik görmesin diye demokles'in kılıcı gibi başımızda sallanan bir rtük var televizyonda ama çocuklar kardeşlerini çamaşır makinesinde yıkayan çocukları görebilir onda sorun yok.. yeter ki behlül bihteri öpmesin ahlak, namus, psikoloji herşey darma duman olur.. ama o zamanlar ilk okula giden kuzenim racon değil kafa kesmesi gerektiğini biliyordu polat alemdar sağolsun; sakıncası yok tabii öpüşmesi gerekmiyordu sonuçta..

son olarak söylemek zorundayım sırf vurucu, güya unutulmaz bir son olsun diye mutsuz, ayrılıkla bitirilen "ıssız adam" gibi korkunç vakalarda var.. ıssız adam dedikleri filmimsi şeye olan nefretim o kadar büyük ki ayrı bir post hazırlayıp anlatabilirim ama kısaca özet geçeceksek dramda etkili olabilmen için gerçekçi bir sebep-sonuç ilişkisine ihtiyacın var.. herşey çok güzel gidiyor çok aşıksın.. sonra? seni terk etmem lazım. neden? ee şey ben ıssız adam'ım ya hani azıcık malca bir adamım.. bi de dram yaratmamız gerekiyor ağlamadan çıkarlarsa salondan olmaz.. hadi yıllar sonra karşılaşıp sarılalım da tam olsun.. bu arada anlamazdın annlaaamazzdın.. kadere de inanmazdınnn...

izlediğimiz filmleri iyi seçelim bir de manasız dramlara prim vermeyelim.. şiddetin her türlüsüne HAYIR!

keyifli seyirler..










22 Ekim 2013 Salı

VİZYONA GİRECEK EFSANE FİLMLER



şimdi yakında vizyona girecek filmlerden bazılarının hem tanıtımını hem anlatımını yapacağım..
kimisini izlemeyi sakince beklediğim kiminiyse izlemek için adeta saçımı başımı yolduğum filmler bunlar..
görüntü, efekt, bütçe, oyuncu, senaryo her yönden neredeyse mükemmeli tutturmuş çoğunlukla da benim fantastik aşkımı ortaya çıkaran filmler tabii..
bir tanrının kız arkadaşı, bir devrimin lideri, nazi almanyasında bir çocuk, ergen bir şeytan ya da naif bir elf..
bu karakterlere tek tek bürüneceğiz elbette ki sinema salonlarında..
bu filmler hollywood'un dibi.

THOR: THE DARK WORLD


işte sabırsızlıktan saçımı başımı yolduğum film bu film:) bir adamın bu kadar yakışıklı olması yasaklanmalı.. mitolojik açıdan bakarsam adamın tanrı olduğu kesin yok realist açıdan bakarsam adam tanrının varlığına kesin kanıt maymundan falan türemiş olamaz bu adam darwin amcaya selam ederim:) anthony hopkins ve natalie portman'da elbette yadsınamaz..

vizyon tarihi: 1 kasım 2013

yapım: ABD - 2013

tür: fantastik, aksiyon, romantik

süre: 130 dk.

yönetmen: alan taylor

oyuncular: natalie portman, anthony hopkins, chris hamsworth

Konusu: Ölümsüz Thor, Buz Devleriyle işbirliği yapan ve hükümdarlığı ele geçirmeye çalışan kardeşi Loki'den sonra şimdi de antik Dark Elves güçleriyle çarpışacak. Kudretli Malekith tarafından yönetilen bu güçler evreni tekrar karanlığa gömmeye çalışacak.Dünyayı ve 9 Diyarlar’ı, Odin ve Asgard’ın bile karşı koyamadığı bir düşmandan kurtarmaya çalışan Thor bu yolculukta, dünyalı Jane Foster ile yeniden biraraya gelecek ama dünyalı dostları kurtarması için hayatındaki bazı şeyleri de feda etmesi gerekecek. 




CARRIE


itiraf ediyorum korku filmlerinden korkan biriyim ben:) elbette yine de vazgeçemiyorum.. film aslında stephen king'in elinden çıkmış aynı adlı kitabın uyarlaması sanırım bir kitap blog'u sahibesi olarak önce kitabı okumanızı tavsiye etmek benim görevim:) yine de film etkileyici olacak gibi çünkü benim asıl ilgimi çeken fragman oldu..

vizyon tarihi: 8 kasım 2013

yapım: 2013 - ABD

tür: dram, korku

süre: 97 dk.

yönetmen: kimberly peirce

oyuncular:  julianne moore,  chloë grace moretz,  portia doubleday 

Konusu: Carrie White okulda arkadaşlarının sürekli dalga geçip kötü davrandığı, evdeyse aşırı dindar annesinden zulüm gören bir kızdır. Ama Carrie'nin herkesten sakladığı bir sırrı vardır; çok yoğun psişik güçlere sahiptir. Okul balosunda arkadaşları yine onu sıkıştırmaya kalkınca "ateşle oynanmayacağını" öğreneceklerdir!

  
THE HUNGER GAMES: CATCHING FIRE


efsane açlık oyunları serisinin aynı adlı kitabından uyarlanan açlık oyunları: ateşi yakalamak sabırsızlıkla beklediğim filmler arasında.. birinci filmi güzel bulsamda kitap farkı işte benim hayallerimde herşey çok daha başkaydı tabii.. ama ikinci filmin fragmanları beni gerçekten heyecanlandırdı.. seriyi can-ı gönülden okumanızı tavsiye ediyorum bu film için sinema salonları da ziyaret edilir diyorum:)

vizyon tarihi: 22 kasım 2013

yapım: 2013 - ABD

tür: bilimkurgu, aksiyon, macera

süre: 146 dk.

yönetmen: francis lawrence

oyuncular: jennifer lawrence,  josh hutcherson,  elizabeth banks

Konusu:  Katniss Everdeen’in Peeta Mellark ile birlikte 74. Geleneksel Açlık Oyunları’nı kazanmalarıyla birlikte güvenli bir şekilde eve dönmeleriyle başlıyor. Kazanmak, geriye dönüp ailelerini ve yakın arkadaşlarını bırakmaları ve Zafer Turu’nu gerçekleştirmeleri anlamına geliyor. Katniss’in bir isyanın patlamak üzere olduğunu hissetmesinin yanısıra; Capitol, Başkan Snow 75. Geleneksel Açlık Oyunları’nı (Çeyrek Asır Oyunları) hazırlarken halen kontrolü elde tutuyor – fakat bu oyun, Panem’i sonsuza dek değiştirecek.


THE HOBBIT: THE DESOLATION OF SMAUG


yüzüklerin efendisini bilmeyen yoktur herhalde.. hobbit bu fantastik dünyayı tekrar ziyaret etmemizi sağlayacak harika bir film.. konusu ve fantastik öğeleriyle adeta bir fenomen olsa da beni asıl cezbeden yanı görsel efektleri, mekanları oldu.. bazı filmler sinemada izlenmeli..

vizyon tarihi: 13 aralık 2013

yapım: 2013 - ABD - YENİZELANDA

tür: fantastik, macera

yönetmen: peter jackson

oyuncular: martin freeman, richard armitage, ian McKellen

Konusu: Misty Dağları'ndan başarıyla geçen Thorin ve beraberindekilerin Mirkwood ormanındaki zorlu maceralarına odaklanıyor. Yanlarında Büyücü Gandalf olmadan ormanı geçmek zorunda olan Hobbitler insanların yaşadığı bölgeye ulaştığında Bilbo Baggins'in cücelerle olan anlaşması da son bulacak. Yalnız Dağ'a ulaşmak zorunda olan ekip ulu ejder Smaug'un saklandığı inine giden Gizli kapı'yı bulabilecekler mi? Peki güneye doğru gizli bir görev peşinde olduğunu söyleyen Gandalf nerede? 



THE BOOK THIEF


tarih en sevdiğim alandır.. yakın tarihin en kanlı dönemiyse ikinci dünya savaşıdır hiç şüphesiz.. bireysel ve toplumsal binlerce felaketi bu kadar kısa bir zamana ancak gözünü kan bürümüş insanoğlu sığdırabilirdi. ikinci dünya savaşında nazi almanyası... yakılan kitaplar.. kaçak bir yahudi.. daha fazla ne söylesebilirim ki beni izle diyor film..
michael suzak'ın aynı adlı kitabından uyarlanan bu filmi mutlaka tavsiye ediyorum tabii öncesindeyse kitabı okumayı ihmal etmeyin ben listeye aldım bile..

vizyon tarihi: 7 şubat 2014

yapım: 2013 - ABD

tür: dram, savaş

süre: 125 dk.

yönetmen: brian percival

oyuncular:  geoffrey rush emily watson sophie nélisse 

Konusu: Liesel Meminger’in, İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’da henüz dokuz yaşındayken bir ailenin manevi kızı olur. Çok sevdiği ailesi ve evlerinde kalan sığınmacı Max sayesinde okumayı öğrenen ve çok seven Liesel kitaplarla derin bir  bağ kurar. Max ve cesur Liesel için çevrelerinde dünyada yaşanan tüm kötülüklerden uzaklaşmanın tek yolu, kitapların ve kelimelerin ikisine sunduğu hayal dünyasıdır. Fakat bodrum katında saklanan Yahudi Max, sürekli diken üstündedir…  




21 Ekim 2013 Pazartesi

KORKU FİLMİ KLİŞELERİ


katilli, psikopatlı korku filmleri için;

1) ilk önce sevişenler ölür.

2) şişman ve gözlüklü karakter mutlaka bira almaya falan gider ve ölür.

3) katil hiçbir zaman esas oğlanı/esas kızı nutuk atmadan ya da temiz bir sopa çekmeden öldürmez o yüzden de öldüremez.

4) sokakta sizi birinin takip ettiğine inanıp eve koştuğunuzda ve güven içinde kapıyı kapattığınızda aslında katil arkanızdadır.

5) bütün kapılar gıcırdar.

6) başrol katili öldürdüğünü sanıp sevdicekle öpüşürken katil ölmez, hortlar ve tekrar öldürülür.

7) bütün bu kötü olaylar sadece eğlenmek isteyen bir grup masum gencin başına gelir.

8) polis ve ambulans hep olay bittikten sonra gelir.


şeytanlı, ruhlu korku filmleri için;

1) inancını kaybetmiş bir peder.

2) zifir veya kan akıtan musluk.

3) yüzünü yıkamak için eğilen kahraman kafayı kaldırdığında aynalı dolapta iblisi görür ve üç buçuk atar.

4) küvette uyuklayan ve görünmeyen bir güç tarafından boğulmaya çalışan kadın.

5) olayların gerçekleştiği müstakil ev eskiden mezarlıktır.

6) şeytanlar hep 6-7 yaşlarında kocaman mavi gözlü sapsarı kız çocuklarına girer/görünür.

7) ortalıkta hiçbir şey yokken bir grup embesilin bir gece ruh çağırası gelir.

8) ortada hiçbir şey yokken bir grup embesilin hayaletli diye anılan eve girip dalga geçesi gelir.

9) ortada hiçbir şey yokken bir grup embesilin yangın çıkmış bir tımarhanede birbirini korkutası gelir.

10) köpekler boşluklara havlar ve bir kaç gün sonra parçalanmış olarak bulunur.

11) çocuklar evde kötücül bir şeyler olduğundan bahseder ama ebevenyler türlü mallık yapıp uçan eşyaları görene kadar inanmaz.

12) peder inancını kazanır ve şeytan çıkarma gerçekleştirir.

13) sürekli lambaların ışığı titreşir.

14) uzun bir kolidorda şeytani bir varlıktan kaçılıyorsa ışıklar sıralamayla teker teker kapanır.

15) bakireler kurban edilir.

16) "666" şeytanın numarasıdır.

17) şeytan kiliseye giremez diye yerleşilen kiliseye şeytan girebilir.

18) şeytan giren insan nedense kötülük yapmak varken tavanda yürümek, boynunu 180 derece çevirmek ve bağırmak gibi atraksiyonlara girer.

19) sonunda mutlaka peder kazanır.




18 Ekim 2013 Cuma

LABİRENT SAVAŞI (THE BATTLE OF THE LABYRINTH) - RICK RIORDAN #4


percy jackson ve olimpuslular serisinin 4. kitabı labirent savaşı kelimenin tam manasıyla harikaydı. yine bütün beklentilerimi karşıladı hatta bana göre diğer kitapların aksiyon ve olay örgüsü yönünden üstüne çıktı.. goodreads puanı 5/4.34 benim kişisel puanım 5/4.50

rick riordan gerçekten yetenekli bir yazar bana göre daha önce de söylemiştim günümüzle antik yunan zamanlarını, mitolojiyi bu kadar iyi harmanlaması gerçekten bir harika.. tabii şu an kitap öyle bir yerde ki bunu 5. kitapta nasıl birden bire toparlayabilecek onu da gerçekten merak ediyorum..

kitabımız yine aksiyonlarla başlıyor geçen kitapta karşımıza çıkan ve barajda percy'nin hayatını kurtaran kız bu kitapta da bir çok kereler pery'ye inanılmaz yardımlarda bulunup bir çok kere beladan kurtatıyor. gerçi ne yazık ki birbirlerinden etkileniyor gibiler rachel'ı sevmediğimden değil sadece ben annabeth'le birlikte olsunlar istiyordum o yüzden kendi kendime hayal kırıklıkları yaşıyorum. tabii bir yandan da sevinmiyorum dersem yalan olur zira ağzına küreklerle vurulası, ıslak odunlarla dövülesi annabeth hala luke diyor aşk diyor bilmem ne diyor şaka gibi davranıyor yani güya bi de çok bilge kendisi athena'nın kızı ya..

bütün kitap bir labirent ve onun yaratıcısı bir dahi üstüne kurulu. bu labirent şehirlerin hatta bütün batı medeniyetin altına yayılmış tuzaklar ve yaratıklarla dolu bir  yer.. ve labirent'in kampın içine açılan bir çıkış kapısı da var.. bu da kampın kronos'a karşı savunmasız olduğu anlamına geliyor..

annabeth liderliğinde pery, tyson, kıvırcıktan oluşan dört kişilik bir ekip labirent'in kalbinde yaşayan dahi mucidi bulmak ve luke'a karşı kendi yanlarına çekmek için çok tehlikeli bir göreve çıkar. kahramanlarımızın başına ayrıntısı vermeyeceğim binbir felaket gelir ve pery kendini yaralı halde bir adada bulur.. adada ona bakan çok sevimli bir kız vardır kalipso.. kalipso pery'e aşık olur ve onun yanında kalmasını ve ölümsüz olabileceğini teklif eder. percy tabii ki kabul etmez ama kalipso'dan da etkilenmeden edemez..

bu kalipso olayı bir kez daha bana tanrıların zalimliğini hatırlattı. ikide bir kusur bulsamda içlerinde en adama benzeyeni yine poseidon.. sadece atlas'ın kızı olduğu ve büyük savaşta babasının yanında olduğu için tanrılar kalipso'yu çok gaddar bir biçimde cezalandırmış gerçekten üzüldüm..

ve yine beynimde dönüp duran o soru ortaya çıktı neden olimposlular titanlardan daha iyi? belki ilk defa percy'de kendisine bunu sordu. korunmayı hakettikleri için mi yoksa yalnızca poseidon babası olduğu için mi olimposluları koruyordu? benim gibi o da bir cevap bulamadı tabii..

bay d. sonunda insafa geldi en azından kötü kalpli bir domuz olmadığını gösterdi.. eh yani olimposlular biraz gözümüze girin değil mi? benim en çok istediğim şey oldu sonunda poseidon oğluna sevgi ve yakınlık gösterdi.. doğum gününe geldi ve de oğluna özel bir hediye verdi.. en sevdiğim oğlum sensin diye de ekledi:)

anlatmakla bitiremeyeceğim ve anlatmakta istemeyeceğim sınırsız sayısız gelişme ve olaylar oldu büyük savaş başladı kronos gittikçe güçleniyor cehennemden fırlamış yaratıklar ortalıkla cirit atıyor ilk çarpışmalar denizde başladı bile poseidon'un işi başından aşkın..

tek güçlenen elbette ki kronos değil percy'de kendi güçlerini yeniden keşfetmeye ve kontrol etmeye başlıyor. 15. yaşına girdi kehanetin üzerine çökmesine yalnızca 1 yılı kaldı.. son kitap, son olimposlu her düğümün çözüldüğü yer olacak..










17 Ekim 2013 Perşembe

BUMERANG ÖDÜLLERİ



evet merhabalar..

sizlere bir haberim var kendi kendime hem renk olsun diye hem de biraz hareket, güzel bir yarışmaya katıldım..

kendileri blogger aleminin oscar ödülleri olarak görülen bumerang ödülleri..

sizden de nacizane desteklerinizi bekliyorum lütfen esirgemeyiniz.. sonuçta baya tarz bir blog sayılır blog'um değil mi?

nasıl mı destek olabilirsiniz?

sadece bir kaç saniyenizi alacak kolay bir tık tık'la..

oy veren vermeyen herkese şimdiden çok teşekkürler..

oy verenler size yine de daha bi kucak dolusu sevgiler çaktırmayın:)

son oylama tarihi 11.11.2013 hadi beni yalnız bırakmayın.. tık tık..

sevgiler..




14 Ekim 2013 Pazartesi

HERKESİ GÜLÜMSETEN İYİ BAYRAMLAR..


bugün arife günü..
yarın bayram..
barış manço gelir hemen aklıma..
"bugün bayram erken kalkın çocuklar."
herkese ailesiyle, sevdikleriyle ve de birlikte olmak istedikleriyle hayırlı bayramlar dilerim..
çook uzun bir tatilin başlangıcındayız aynı zamanda büyükleri ziyaret edip küçükleri ağırlayalım elbette ama kendimize de vakit ayırmayı unutmayalım.. tavsiyem bol bol kitap okumanızdır:)


dikkat edin çikolatalara, şekerlere, baklavalara, böreklere kurban bayramı tabii malum kavurmalara kaptırmayın kendinizi..
kurban kesmenin etik boyutunu hala kendi içimde tartışsamda kesenlerinkini allah kabul etsin diyorum ihtiyacı olanlarla paylaşmayı da unutmayın diye ekliyorum..

hepimize iyi bayramlar :)

13 Ekim 2013 Pazar

TİTAN'IN LANETİ (THE TITAN'S CURSE) - RICK RIORDAN #3


(arka kapak)
 New York Times listelerinde birinci sıraya oturup satış rekorları kıran ve ödüle doymayan Percy Jackson ve Olimposlular dizisinin ilk üç kitabı Türk okurlarıyla buluşuyor!

Yunan tanrılarının ve melezlerin dünyası çok büyük bir savaşa hazırlanıyor. Bu savaş her şeyi yakıp yıkacak, geri dönülmesi olanaksız sonuçlar doğuracak bir savaş olabilir! Percynin şimdi kendisi gibi güçlü dostlarına ihtiyacı var, yeni tanıştığı gizemli melez kardeşler ona destek mi olacaklar köstek mi?

Titanların efendisi Kronos en büyük tuzağını kurdu, tanrıları ve melezleri bekliyor! Serinin bu üçüncü kitabında Percy bugüne kadarki en korkunç gerçekle yüzleşiyor: Titanın Laneti. Bu lanete sadece çok güçlüler karşı koyabilirler, peki Percy bunu başarabilecek mi?


evet taze taze bitirdiğim bir romanın ardından yine tamamen övgüye adanmış bir yazı yazıyorum..
D&R'la olan altı kitaplık sorunlu alışverişimi biliyorsunuz işte o altı kitabın tamamı rick riordan'a ait. percy jackson serisinin 3. kitabı titan'ın laneti gerçekten inanılmaz güzeldi.. goodreas puanı 5/4.27 benim kişisel puanım 5/4.50..

kitabı zaten büyük bir heyecanla ve beklentiyle okumaya başlamıştım tabii kitapla ilgili korkularımda vardı; thalia.. percy'yi çok seviyordum ve açıkçası yeni bir melezin hem de tanrıların tanrısı zeus'un kızının percy'i gölgede bırakmasından endişe ediyordum thalia'ya gıcık olmaya tüm benliğimi hazırlamıştım doğrusu. ilk başta hafifçe sinir bozucu olsa da aslında thalia'yı neredeyse percy kadar sevdim zaten birbirlerine çok benziyorlar sanırım bu yüzden ikisine de beslediğim sempati..

kitapta büyük olayların temeli atılıyor şöyle ki binlerce yıldır görülmeyen kadim yaratıklar uyanıyor. büyük savaş sırasında ölmüş olan varlıklar tekrar canlanıyor ve bu tabii ki hiç ama hiç iyi bir şey değil.. ama iyi haber pan'da canlanan yaratıkların içinde sanıyorum dördüncü kitapta satirimizi dolu dolu maceralar bekliyor:)

ve bir çok tanrıyla yakından tanışıyoruz bu kitapta en başta artemis olmak üzere apollon ve athena'yla tanışıyoruz. tabii özellikle athena'yla tanışmak pek hoş bir tecrübe değil insanın sinir olmaması gerçekten elinde değil. biraz da ironik bilgelik tanrıçasının percy hakkında tamamen yanılması.. artemis içinse gelmiş geçmiş en büyük feminist diyebiliriz beni aşan bir feministlik boyutu var..

kitabın başında ne yazık ki annabeth kaçırılıyor ve onu pek göremiyoruz bu kitapta.. başı ciddi belaya giriyor ama kendi akılsızlığından kızların bu luke aşkını anlamak gerçekten bana imkansız gibi geliyor ne thalia ne de annabeth luke'dan bir türlü umudu kesemiyor.. nedir luke'u bu kadar vazgeçilmez yapan ben göremiyorum doğrusu..

kitabın sonunda toplanan tanrılar konseyinde percy sonunda babasıyla kısacık bir konuşma yapabildi.. soğuk, mesafeli ve resmi.. ares ve bay d. her zaman ki gibi percy'ye düşmanlık ederken bu sefer aralarına tanrıça athena'da katıldı. bu arada uyanan kadim yaratıkların hepsi kötü değil, bir tanesi sevgi dolu ve saf bir deniz ineği:) annabeth'in babasıyla da bizzat tanıştık ve hayli ilginç bir adam olduğunu söyleyebilirim annabeth'i çokça önemsiyor gibiydi en azından athena'dan çok..

bütün tanrılar için söylenebilecek tek şey var kibirli ve zalim.. bencil sıfatını eklemeye bile lüzum görmüyorum. bu konu da yazarı anlamakta da güçlük çekiyorum açıkçası şöyle ki tanrılar ve olimpos bu kadar kötü, zalim kibirli ve bencilken onları yok etmek isteyen luke neden kötü taraf oluyor ki? ahlaki açıdan çökmüş bu sistemi neden savunmalıyız? neden kurtulsun istemeliyiz?

diğer kitaplarda sorularıma cevaplar bulacağımı umut ediyorum ve kitabın son bölümünde inanılmaz bir sürpriz sizleri bekliyor diyorum kehanette bahsi geçebilecek olan bir melez oyundan çıktı..
ve yeni bir melez oyuna katıldı. bu herşeyi değiştirecek gibi..





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...