19 Aralık 2018 Çarşamba

BOĞULMAMAK İÇİN - GEORGE ORWELL


Bugün size bahsedeceğim kitap açıkçası -ve ne yazık ki- çok severek okuduğum bir eser olmadı. Ancak okunup özümsenmesi gerekliliği ihtiva etmiyor değil. George Orwell'ın o çok ünlü 1984'ünü ve Hayvan Çiftliğini sanıyorum okumayanınız yoktur, ben de okumuş ve özellikle Hayvan Çiftliğini çok sevmiştim. Bu sebeple o kadar da gündemde olmayan başka bir eserini okumanın iyi geleceğini düşünmüştüm. 

Hikayemiz 1940'lı tarihlerde geçiyor. Orta yaşlı bir sigortacı esas karakterimiz ve aslında bu karakter üzerinden İngiliz orta sınıfının buhranlarını okuyoruz. Kahramanımız I. Dünya Savaşı'na katılmış bir asker olarak aslında İngilizlerin I. Dünya Savaşı'na bakışını da ortaya koyuyor demek yanlış olmaz. Bu sebeple belirtebilirim ki İngilizler I. Dünya Savaşı'nı sadece Almanya'yla yaptığını sanıyor. En azından ortalama bir İngiliz için durum bu. 

Başından belirtmem gerekir ki bu bir romandan ziyade bir durum öyküsüymüş. Zira kitapta bir adamın kaygıları ve buhranları dışında yaşanan belli başlı bir olay yok. Esas karakterimizin hayatına evvela ortasından dahil oluyor, onun boğulmuşluğuyla biz de boğuluyor ve geçmişini irdeledikten sonra tekrar onu kendi hayatında bırakıyoruz. Bu sebeple okuması çok zor bir eserdi. Bir olay olmadığı için herhangi bir merak unsuru ya da sürükleyicilik yoktu. 

Kitabın çok "erkek" bir kitap olduğunu ve yazıldığı dönem itibariyle ataerkilin -İngiltere'de bile olsa- tam anlamıyla dünyaya ve dönem insanının vizyonuna hakim olduğunu anlayabiliyorsunuz. Kadınlar sadece ocak başında hayal edilen annelerden ve aşağılık arzuları tatmine yarayan düşük ahlaklı diğerlerinden ibaret. 

Sanırım kitabın en sevdiğim yanı ev kredisi ve okul taksidi gibi yükler altında insanların duygularını çok iyi yansıtmasıydı. Ticaretle, savaş psikolojisiyle ve militarizmin ne şekilde olursa olsun kötü olması noktasına değinmesiyle vermek istediği mesajlar kusursuzdu. II. Dünya Savaşı patlak vermek üzereyken İngiltere'de sürüp giden Hitler karşıtı propagandayı bile eleştiren Orwell faşistlerden körü körüne nefret etmenin aslında faşizmin ta kendisi olup olmadığı noktasına başarılı şekilde dikkat çekiyordu. (Zaten Hayvan Çiftliğinde de Marx'ın kapitalizmini kaldırıp yere vurmuştur.)

Aile yaşantısı, bir erkeğin omuzlarına binen korkunç sorumluluklar ve kadınların tamamen faydasız, evlilik odaklı canlılar olması noktasında getirdiği eleştiriler çok yerindeydi ve yıl 2019 olmak üzereyken bile geçerliliğini koruduğunu kendi toplumumuza bakarak söylebiliyorum. Yani uzun lafın kısası yeterince sabrı olan herkese bu kitabı öneriyorum. Size üzerine düşünülecek bir çok vereceğini garanti ediyorum. 

Herkese Keyifli Okumalar... 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...