12 Şubat 2016 Cuma

DAHA SABAHA ÇOK VAR - LISA KLEYPAS


Merhaba bugün sizlere Daha Sabaha Çok Var isimli kitaptan bahsedeceğim. Lisa Kleypas en sevdiğim yazarlardan biri olmak yolunda emin adımlarla ilerliyor. Yazarın daha önce Meğer Ne Çok Sevmişim ve Gecemi Aydınlat adlı kitaplarını okumuş ve fazlasıyla beğenmiştim. Bu sebeple hemen başka bir kitabını okumasam olmazdı.

Leo zaten kitabın içinde inanılmaz sevdiğim bir karakterdi. Aslında bilmeyenler için özet geçeyim bu saydığım kitaplar ve henüz okumadıklarım birer seri. Ben beğendiklerimden başlıyor ve ortaya karışık okuyorum ama inanın hepsini okuduğumda en baştan da okumak isteyebilirim. Özetle esas erkeğimiz Leo'yla okuyucunun ilk tanışması değil. Leo'yu zaten çok seviyordum ama gözüme çılgın bir aşık ya da efsane bir erkek gibi görünmüyordu. Sanırım itiraf etmem gerekir ki bunun tek sebebi onu kızkardeşlerinin ve kayınbiraderlerinin gözünden okumamız.

Her zaman büyük ailelere ve onların en çok da birbirlerini sevenlereine özenen biri olarak bu kitap benim için bulunmaz bir nimet. İlk olarak Leo'nun göründüğünden çok daha derin bir karakter olduğunu söylemeliyim. Geçmişinde büyük bir acı var ve bu acı onu neredeyse toparlanamayacak şekilde dağıtmış. Burada klasik travmalı adam dediğinizi duyar gibiyim ama inanın hiç ilgisi yok. Leo kırılmış, dökülmüş, dağılmış ama en sonunda kendini tamir etmiş ve olması gereken adama dönüşmüş.

Catherine'nin onu toparlamak gibi bir duruma girdiği hayal bile edilemez. Bilakis bu sefer travmaları olan, hem de ağır travmaları olan kişi kadın karakterimiz ve Leo neredeyse bütün bir kitap boyu Catherine'nin güvenini kazanmak için yılmaz bir çaba gösterecek. Tabii Harry'nin Catherine'nin abisi olması da Poppy'ye rağmen işleri kolaylaştırıyor değil. Aslında bakarsanız Harry bu evliliğe ve münasebete şiddetle karşı.

Güzel bir kitap, güzel bir hikaye ve güzel bir sondu. Erotizm düzeyi yüksek bir kitaptı kendinizi buna hazırlayın fakat erotik roman sınıfında kabul görecek kadar abartılı bir sıklıkta ya da açıklıkta değildi. Sadece yazarın diğer kitaplarına göre ya da erotik roman furyasından önceki aşk romanlarına göre biraz daha erotikti. Ben severek okudum ve türünün sevenlerine tavsiye ediyorum.

Herkese Keyifli Okumalar...

4 Şubat 2016 Perşembe

DAMON SALVATORE-EFSANE TV KARAKTERLERİ #4


Merhabalar daha önce gelmiş geçmiş en iyi tv karakterlerinden bazılarını size anlatmıştım. Klaus Mikaelson, Gregory House, Dean Winchester gibi efsanevi karakterlere şimdi bir yenisini daha eklemek istiyorum. Kimden bahsettiğimi biliyorsunuz, Damon Salvatore!

Kabul edelim kendisi dünyadaki en yakışıklı erkek, oyuncu ve vampir olabilir, hatta yine kabul edelim bu onu sevmemiz için inanılmaz derecede etkili de olabilir fakat Damon Salvatore bundan çok daha fazlası. TVD'nin hikayesini izlemeyenler için özet geçmek gerekirse şöyle ifade edebilirim. "Ergen bir kızın iki kardeşten hangi biriyle sevgili olacağını seçme çabası." Böyle bu şekilde söylediğimde kulağa sıkıcı geliyor değil mi?

Aslında yanılıyor değilsiniz dizinin bu kısmı biraz sıkıcı. Sürekli bir iyilik timsali Elena, sürekli Elena'ya yaranmaya çalışan ve kendi doğasını reddeden Stefan. Bütün bunların içinde gerçekten omurgalı olan ve kendi karakterini, kişiliğini kendine özgü metodlarla da olsa ortaya koyabilen tek kişi Damon Salvatore.

Damon için salt iyi veya kötü denilemez. Zalim, çıkarcı, bencil ve iflaholamaz bir şeytan olduğuna kendinizi inandırdığınız anda öyle bir şey yapar ki hakkında düşündüğünüz hiçbir şeye bir daha kendinizi inandıramazsınız. Zaten Damon'ın karakter olarak çekiciliği ve cazibesi tam da buradan gelir. Diğerleri gibi basitçe "iyi" veya basitçe "kötü" değildir Yaptıklarının nedenleri ve sonuçları vardır. Damon ne yaparsa yapsın bedelini ödemekten bir kere  bile çekinmemiştir.

Zaten bu durumu fark eden senaristler neredeyse bütün hikayeyi Damon üzerinde kurgulamaya başladılar. Diğer ana karakterlerin hepsi yan karakterlere döndü ve biz neredeyse tamamen onu hikayesini izlemeye başladık. Katerina Petrova'ya olan kusursuz ve bitmek bilmeyen aşkıyla zaten gönüllerimizi feth etti. Ona ihanet eden bir kadını kurtarmak için 100 yıl boyunca kendini paralayışı Damon'a bir kez daha hayran bıraktı.

Ardından ilerleyen sezonlarla birlikte Katerina'dan vazgeçmesi ve Elena'ya aşık olması inanılmaz güzel şekilde işlendi. Kötü adam diye bildiğimiz Damon'ın bencillikten olabilecek en uzak şekilde Elena'yı sevişini ve her seferinde, herkes tarafından dışlandığını söylemem gerek. Stefan Elena'nın elini her bıraktığında, güvendikleri ve sevdikler onu her yüzüstü bıraktığında Damon her zaman oradaydı. Gerçek sevgi de sanıyorum bundan daha fazlası olamaz. Tabii yaranabildi mi derseniz kızı kaptığını söylemeliyim ama itibarını hala kurtarabilmiş değil.  Bir dizinin asıl karakteri olmanın sorunu da galiba tam olarak bu. Asla mutlu olamıyorlar çünkü anlatılan hikaye onların lanetli mutsuzluğu.

Bu hissi The Originals'de zaten yaşıyorum. Klaus bir türlü gün yüzü görmüyor çünkü dizi adamın 1000 yıldır gün yüzü görmemesini anlatıyor. Aynı şey Damon içinde geçerli senaryo onun mutsuzluğundan beslendiği için sanırım iki kere insanlığından vazgeçti, yaklaşık üç kerede öldü. Tabii bir şekilde kurtulacağını bilsek de seyirci olarak hepsine ayrı ayrı üzüldük. Aslına bakarsanız hüngür hüngür ağladığımı söylemekten utanç duymuyorum.

Adına bir yazı yazacak kadar olmasa da sanırım bu yazıda Katerina Petrova'dan biraz daha bahsetmek gerekecek. Elena'yı da Katerina'yı da Nina Doblev oynuyor. Bu konuda oyunculuk olarak gerçekten kızı tebrik etmek istiyorum karakter farkları mimik, jest ve tavırlarla ancak bu kadar iyi anlatılır. Fakat benim değinmek istediğim nokta bu karakterinde en az Damon kadar gerçekçi ve muhteşem olması.

Türlü çeşit kötülük yapmış, her zaman kazanan, her zaman hayatta kalan gerçek bir dişi şeytan olarak resmedilse de geçmişe her döndüklerinde Catherine'nin yaptığı her şeyin bir sebebi olduğunu gördük. Yaptığı hiçbir şeyi isteyerek yapmamış şartlar ve hayat onu buna mecbur bırakmıştı. O yüzden hakkını vermek adına burada dursun. Siz de Catherine'den benim gibi etkilendiniz mi?

Peki bütün bunlar ışığında diziyi hiç izlememiş olanlara diziyi izlemelerini önerir miyim? Eğer yeterince boş vakitleri varsa mutlaka izlemelerini öneririm. Damon Salvatore yakışıklılığı, sempatikliği, nüktedan zekası, yıkıcı ve yok edici kişiliğiyle tanımaya değer bir karakter. Fakat başlamadan önce dizinin yedinci sezonuna devam ettiği gerçeğini yadsımamanızı öneririm. Tabii sizi de unutmamak lazım hali hazırdaki The Vampire Diaries seyirciler siz dizi ve karakterler hakkında neler düşünüyorsunuz?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...