31 Temmuz 2014 Perşembe

BEŞİNCİ DALGA (THE 5 WAVE) - RICK YANCEY


Bu kez sizlere bahsedeceğim kitap 5. Dalga olacak. Belirtmek isterim ki bu yazı bir övgü yazısıdır. Hatta öyle ki kitabın ön okumasında yazım diline aşık olduğumdan kendisini aciliyetle edindim ve soluksuz okudum. Bayramdan sonrasına kalmasını istemediğimden de internetten siparişle falan değil kanlı canlı kitabevine girdim, özlemişim.

Kitaba gelirsek, 5. Dalga inanılmaz bir kurgu ve macera kitabı. İlk satırda sizi içine alan ve cezbeden uslup asla değişmiyor. Bir erkek 16 yaşında bir kızın bakış açısını yazınca ortaya gerçekten eğlenceli ve düşündüğünüzden çok daha gerçekçi bir ana karakter çıkıveriyor.

Kitabın içeriğine dair spoiler vermek istemiyorum, bilirsiniz özellikle okumanızı istediğim kitaplarda bu konuya özen gösteririm. O yüzden bu kitapta ne olduğunu değil de ne olmadığını anlatmak istiyorum. Bu kitapta bildiğiniz uzaylılar veya E.T. yok. Sadece A.B.D.'ye saldırmaya tenezzül eden ve Amerikan başkanının kırmızı telefonuna fazla mesai yaptıran uzaylılar yok, doğal olarak ulusa sesleniş, insanlık olarak gaza geliş ve efsanevi bir zaferde yok.

Bu kitapta ne mi var? Dudak uçuklatan bir kurgu var, ters köşeden ters köşeler beğenmek var, insanlık onuru var, ölüm var, ölmeyi dilemek var, terliğe karşı savaşan bir hamamböceği olmak var. Ama belirtmek isterim ki bu kitapta insanın içini kıpır kıpır ettiren bir aşkta var. Hatta durumu şöyle anlatmak gerekirse, Evan in. Benjamin out.

Kitap 4. Dalga'nın ortasından anlatılmaya başlansa da, sağlam kurgusuyla geçmişe, istilaya ve istila öncesine dair her ayrıntıyı bize tek tek sunuyor ve kaosu resmen yaşatıyor. Ben dehşetle sayfaları çevirirken evdekilerin yüzümde beliren ifadelerle bol bol eğlendiğini söylemekte yanlış olmayacaktır. :)

Kitabın basımı ve kapak tasarımı harika, yıldızlı iç kapak tasarımı kitabın içinde de devam ediyor ve kitap birkaç kilit ismin bakış açısından aynı anda farklı olaylar ve mekanlarla devam ediyor. Aslında yazarı tebrik etmek gerek çünkü 6 yaşlarında bir çocuğun bakış açısını hiç sırıtmadan kağıda aktarabilmek kesinlikle kolay mevzu değil.

Üç kitaptan oluşacak serinin devam kitaplarını merakla beklerken, kitabın yakın gelecekte film olarakta karşımıza çıkacağını belirtmek isterim ki kitaba sadık kalınırsa efsanevi şeyler ortaya çıkacağına eminim.

                                                    Herkese Keyifli Okumalar..



26 Temmuz 2014 Cumartesi

KİTAPLARLA İLGİLİ EN GÜZEL MİM



Merhabalar, bu sefer gerçekten diğerlerinden farklı hatta doğrudan blog'umun temasına uygun bir mim'le karşınızdayım. Beni unutmayan Pamuk Şeker'e çok teşekkür ediyor mutlaka Kitap Keyfim'e de uğramanızı tavsiye ettikten sonra sorulara cevap vermeye başlıyorum :)

1) Ne sıklıkla kitap okursunuz?

Doğrusu bu soruya cevap vermek benim için imkansız gibi ama madem illa ki açıklamam gerekiyor anlatayım. Blog yazmama ve esasında bu işin belli bir disiplin gerektiriyor olmasına rağmen ben yalnızca zevk için okurum. Bu durumda bazen öyle esiyor ki bir günde üst üste iki kitap bitiriyorum ya da 2 hafta elime bile almıyorum, tamamen ruh halimle ilgili.

2) En sevdiğiniz yazarlar hangileri?

Hmm.. İşte bir zor soru daha, buraya kocamanlar kocamanı bir liste yapabilirim ama özet geçiyorum. 
Rick Riordan
Dan Brown
Jean Christopher Grangé
Nora Roberts
P.C. Cast
Laurell K. Hamilton
Stephen King
Judith Mcnaught....
Son zamanlarda bütün kitaplarıyla Sarah Jio'da listeye yeni girdi.

 3) En beğendiğin kitaplar hangileri?

Uzun bir paragraf olacak ama yazacaklarımdan okumadıklarınız varsa not edin efendim, efsaneleri yazıyorum.
Harry Potter Serisi, Gabriel'in Cehennemi Serisi, Percy Jackson Serisi, Olimpos Kahramanları Serisi, Anita Blake Serisi, Tanrıça Serisi, Hannibal, Yağmur Sonrası, Ejder Serisi, Açlık Oyunları Serisi, Boleyn Kızı, Anahtar Serisi, vs, vs, vs, bitmez bu sevda.

4) Yerli/yabancı hangi yazarları tercih edersin?

Genelde yabancı yazarları tercih ederim yukarıda yazdığım isimler gibi tercih sebebi olarak gördüğüm yazarlar var ve yeniliklere de açığım. Yerli yazarlardansa Fatih Murat Arsal okudum bir kaç kere eh vasat diyebilirim ama daha çok Türk yazar okumak isterim önerilere açığım. Asude demeyin kardeşler Türk bir yazarın John'lar Bill'ler yazması çok, çok yapay geliyor bana.

5) Bu güne kadar en beğendiğin kitap serisi?

Onunla büyüdük, onunla heyecanlandık, mutlu olduk ve ağladık hatta diyebilirim ki o daha iyi bir insan olmamızı sağladı. Harry Potter serisinin üstüne hiçbir şey çıkamaz bende, hatırası var.

6) Daha çok hangi tarz okumaktan hoşlanırsın? 

Beğendiğim her şeyi okurum. Sadece ilgimi çekmesi yeterli, ama en sevdiğim tarz açık ara fantastik. Kitapların özü de budur çünkü gerçeklikten kaçmak, ara vermek. Bu genellikle ejderhalar, elfler, şeytanlar, cadılar demek benim için bir de bol bol romantizm.

7) En son hangi kitabı okudun?

Blog'ta da yazdığım Kuşatma ve Fırtına'yı okudum. Karanlıklar Efendisi Forever diyorum :)

8) Şu anda hangi kitabı okuyorsun?

Valla karar vermeye çalışıyorum ama sanırım Böğütlen Kışı'na başlayacağım.

9) Kitap blogları hakkında ne düşünüyorsun? Yeterli mi?

Kitap blogları yeterli değil, asla da olmayacak. Daha fazla blog açılmalı, daha kaliteli ve orjinal yayın yapmalı. Kitlelere ulaşmak gerekiyor böyle bir çağ'da.
Kitap blogları hakkında ne düşündüğüme gelirsek, hepsinin olmasa da çoğunun taraflı olduğunu düşünüyorum. Eskiden blog'lardan okuduğum yorumlara göre kitaplar alıyordum ama sonradan bir kaç felaket yaşayınca bunu bıraktım. Şimdi ön okumasını görmeden hiçbir kitabı, özellikle yeni yazarların kitaplarını almıyorum. Blog açmamın sebebi bile özünde bu aslında, tarafsız ve özgür yayın yapmak, yararlı olmak.

10) Kitap okumak sizin için ne ifade ediyor?

Çok fazla şey ifade ediyor. Kitapsız yaşayamam demek isterdim ama yaşayabilirim biliyorum ama bir bildiğim daha var ki o da kitapsız yaşamak istemediğim.

Tabii şimdi birilerini mim'lemeden olmaz. Kitap ve Güzellik, Kitaplara Sevgi, Hayallerimde Saklı Gerçekler, Rafların Arasından mimlendiniz.

Herkese Keyifli Okumalar...

24 Temmuz 2014 Perşembe

KUŞATMA VE FIRTINA (SIEGE AND STORM) - LEIGT BARDUGO


Bugün sizlere Grisha serisinin ikinci kitabı olan Kuşatma ve Fırtına'yı anlatacağım. Serinin birinci kitabı Gölge ve Kemik beklediğimden çok daha güzeldi, o yüzden Kuşatma ve Fırtına'nın çıktığını duyunca hemen koşup alıverdim.

Kitaba gelirsek, basımı çok güzeldi. O haritalar ve ayraçlı olması inanılmaz hoşuma gitti. Gerçi marı yayınlarının bütün kitapları ayraçlı, bu özelliklerini seviyorum. Kitaba gelirsek, kitap bir kaç haftalık bir zaman atlamasıyla başlıyor. Malyen ve Alina Ravka'dan kaçmayı başarmış, gerçek denizi aşmış ve Cofton'a gelmiştir.

Tabii kitabın inanılmaz bir aksiyonu olduğunu burada söylemem gerek, çünkü daha okuyucu ne olduğunu anlayamadan hop Karanlıklar Efendisi karşımızda bitiveriyor ve bizim özgür Willy'lerin özgürlük macerası burada son buluyor.

Karanlıklar Efendisi bunları paketledikten sonra ünlü bir korsan'la iş birliğine girip, bir balıkçı teknesiyle gerçek denize açılıyor ve amaçlarından size bahsetmek istemiyorum. Tek bahsetmek istediğim kişi karanlıklar efendisi.

Kahramanlık hikayelerinin tek albenisi karakterin bu sorumluluğu ve gücü kabullenip kendi doğruları adına kullanmasıdır. Hiçbir kahramanlık hikayesi, yandan yandan kaçan bir kahramanla veya köylü bir çocukla takılmak için dilenci gibi kaçmakla yürümez. Ne yazık ki bu hikayenin gidişatı tam olarak bu yönde, şu Malyen ölsün diye resmen artık gözüne bakıyorum.

Kitabı okuduktan sonra muhtemelen ne demek isteyeceğimi anlayacaksınız ama şu an da spoiler vermeden anlatmaya çalışmam gerekirse Alina sıradan bir insan değil, muhtemelen insan bile değil ve Malyen denen elemanı korkutmamak, rahatsız etmemek, onaylamasını almak için uğruna doğduğu şeyi, yaşam amacını bir kenara atıp, kendine zarar vererek güçlerini saklamaya çalışıyor.

Bu kitapta benim Karanlıklar Efendisi'nin tarafında olmam çok mu inanılmaz? Ama öyleyim, ki farkında olmasa da Alina'da öyle. Malyen diye kendini parçalasa da sonunda bir şekilde kendini daha fazla güç isterken ve Karanlıklar Efendisinin haklı olduğunu düşünürken buluyor.

Kitabın sonunda Karanlıklar Efendisini çağıranın bizzat Alina olduğunu, yalnızlığıyla ona ihtiyaç duyduğunu kabul ediyor, yav adamın ona dokunmasına izin veriyor. Sonra seni öldüreceğim ben farklıyım falan filan, değilsin arkadaşım içinde karanlıktan kocaman bir parça var ve bu ikinizi birbirinize denk, birbirinize eşit yapıyor.

Kısaca çok güzel bir devam kitabıydı, son kitabı merakla beklesem de Karanlıklar Efendisinin yenildiğini görmeye de çok hevesli değilim. Dilerim üçüncü kitapta hiç değilse şu kız Malyen'den kurtulur. Zira onu sadece aşağı çekiyor. İyi olmayı beceremiyorsan, kötü ol be kardeşim. Batman ve Joker'e bak, kötülerde gereklidir. Yoksa iyilerin ne manası kalır ki?

Herkese keyifli okumalar..

20 Temmuz 2014 Pazar

DÜŞLERİN ÖTESİNDE (ANGELS FALL) - NORA ROBERTS


Sevgili Nora Roberts her zaman yazımını ve kurgularını çok beğendiğim bir yazar. Tabi bazen onun da kısır dönemleri olabiliyor ama bu kitap onlardan değil ve oldukça etkileyici bir hikayesi var.

Reece Gilmore esas kızımız. Kendisi aşçı, bildiğiniz şef.. Özel okullarda eğitimini almış, bu işi severek yapan bu kızımız tam önemli bir restaurantta işe başlayacakken hayatını sonsuza kadar değiştirecek bir trajedi yaşar.

Son akşamında eski çalıştığı restaurantını silahlı soyguncular basar ve katliam yaparlar. Reece bu saldırıdan yaralı kurtulur ancak travmasını bir türlü üzerinden atamaz. Her şeyi geride bırakır ve kendini vurur yollara. Ancak kurtulamadığı kuruntuların pençesinde bir yaşam sürer ve korkuları onu asla yalnız bırakmaz.

Brody ise esas erkek karakterimiz. Kendisi bir yazar. O küçük kasabaya taşınmış bir çeşit inziva muhabbeti. Şimdi değerli arkadaşlar bu kitabı iki kez okumama rağmen erkek karakterden hoşlanmadım. Neden bilmiyorum itici buluyorum brody'yi. Kesinlikle çekici veya karizmatik gelmiyor bana. Aslında bu konuda görüşlerinizi merak ediyorum. Lütfen kitabı okuyan varsa yorum yazabilir mi? Başkalarının da tespitlerini bilmek isterdim. Belki de karakter sadece bana itici geliyordur, yazarları karizmatik bulanlar çok olsa gerek.

Yeni kasabaya gelen Reece kendine yerel bir küçük restaurantta iş bulur ve yeni arkadaşlar edinmekte gecikmez. Johanna çok tatlı bir o kadar sert bir hatun ve sürekli Reece'ye destek. Peki kitabın konusu ve aksiyonu nereden mi geliyor dersiniz? Sıkı durun işte tam bu şartlar altında beklenmedik bir vahşete tanıklık eden Reece'in bütün kabusları gerçek olur.

Sonra olaylar olaylar. Tadında, dozajında her şey yerli yerinde güzel bir kitap. Kesinlikle okunabileceklerden diyebilirim ve sonu tamamen ters köşeye yatırıyor. En çok bunu sevdim. Sonunu tahmin edebilmek deneyimli bir okuyucu için bile pek mümkün değil.

Herkese keyifli okumalar...



6 Temmuz 2014 Pazar

GABRIEL'İN CENNETİ (GABRIEL'S REDEMPTION) - SYLVAIN REYNARD


Bugün size bahsedeceğim eser herkesin merakla beklediği bir kitap; Gabriel'in cenneti. Sylvain Reynard'ın kaleme aldığı müthiş serinin son kitabı. Serinin ilk kitabı Gabriel'in Cehennemi ve ikinci kitabı Gabriel Arafta blogta da anlattığım gibi harika kitaplardı.

Şimdi tekrar konumuza yani Gabriel'in Cenneti'ne dönecek olursak değinmek istediğim bir çok nokta var. Olumsuzlardan başlayıp, olumluya gitmek niyetindeyim ve elimden geldiği kadar yapıcı yorumlar yapma çabasındayım. Bütün bunlara rağmen hiç kıvırmadan söylemek zorundayım, ne yazık ki çeviri tamamen fiyasko!

Kitabı aylardır ha çıktı, ha çıkacak diye bekleyen kitlenin başında geldiğim için ve henüz daha ön siparişteyken kitabı sipariş ettiğimden çevirinin adeta kabus gibi olması neredeyse hüngür hüngür ağlamama sebep oluyordu. Çevirinin korkunçluğu dışında, çevirilmemiş cümleler, bin tane yazım hatası, kelime aralarında tireler, bölümler arasındaki işaretlerin yerlerinden kayışı...

Alınmaca gücenmece yok. Daha özenli olunamaz mıydı insan merak ediyor? Bu kadar istenen ve beklenen bir kitabın böyle hacamat edilmesi için kime teşekkür etmek gerek bilmiyorum. Gerek yayınevini, gerek kitabın editörünü tebrik ederim, edebi bir cinayet işlemişler. Tabii başka bir açıdan bakarsak asıl suçlu biz, yani serinin hayranları da olabilir. Çünkü çeviri yetişsin diye, baskıya girsin diye inanılmaz bir kamuoyu baskısı kurulduğunu da biliyorum.

Kitabın içeriğinden devam etmek gerekirse, her şeye rağmen çok güzeldi. Çünkü aslı, konusu, tarzı ve kendisi güzel. O yüzden her ne kadar katli için her şart oluşsa da kitap bu haliyle bile insana inanılmaz bir keyif veriyor ve kendini okutturuyor.

Bu kitapta Julia ve Gabriel dışındaki karakterlere biraz daha ağırlık verilmişti. Neredeyse konuyla hiç alakası kalmayan Paul ve Simon gibi karakterleri anlatan kısa bölümlerin dışında, Crista belası hız kesmeden sürüyordu. Birbirlerini sevdiklerinden ve sanırım ilişkileriyle ilgili işlenecek konu kalmadığından dolayı biraz suni sorunlar yaratılmış gibiydi. Mesela, aralarında bir tez konusunun kavga sebebi olması ve Julia'nın bunu kendini bir yerlere kitleyecek kadar abartması gibi.

Gabriel serisi, -bu ismi ben taktım- ilk kitapta neredeyse nirvanaya ulaşarak gönüllerde efsanevi bir taht kurmuştu. İkinci kitapta bu taht sallanır gibi oldu çünkü birincinin performansını ne yazık ki vermiyordu. Bu yazarın beceriksizliğinden ya da hikayenin kötülüğünden değildi. Sadece bu hikaye üç kitaplık uzunluğunda bir hikaye değildi ama bir şekilde üç kitaba bölünmüştü.

Üçüncü kitapta grafik yine düşerek devam etse de kimseye geçip bu kitabı okumayın diyemem, aslında ilk iki kitabın hatırına bu kitabı mutlaka okuyun derim. Gabriel O. Emerson sonunda ailesine ve cennetine kavuştu. Bize de yeni serileri beklemek kaldı.

Yazarın yayınlanacak başka bir kitabı olduğunu ve yine böyle edebi-tarihi dokular içerdiğini bildiğimden içim rahat. Kitabın yayın haklarını kim alır, ne zaman alır bilemiyorum ama dilerim ki doğru düzgün bir çeviri ve doğru düzgün bir düzenlemeyle basıma gönderir. Sonuçta bu yorum bambaşka olabilirdi, olmasını istemiştim.

Herkese keyifli okumalar..


2 Temmuz 2014 Çarşamba

KUTSAL AŞK (DIVINE BY MISTAKE) - P.C. CAST


Bugün size yepyeni bir P. C. Cast serisinin ilk kitabından bahsedeceğim. Kutsal Aşk. Kitap elbette ki fantastik aslında bana Tanrıça serisini hatırlattığını da söyleyebilirim. Gece Evi bitsin diye dört gözle beklerken bu seriye bayıldığımı söylemeden geçemem.

Eğer mitoloji seviyorsanız, eğer Rick Riordan kimdir biliyorsanız bu kitapta elbetteki hoşunuza gidecektir. Yazarın klasik özelliklerinden olsa gerek kitap yine Oklahama'da geçiyor, Tulsa'nın falan da adının geçtiğini kitapta duyar gibiyim :)

Yine bana tanrıça serisini hatırlatır şekilde sıradan bir edebiyat öğretmeni olan Shannon Parker'ın biraz büyü ve ölümcül bir kazayla kendini sihirli bir dünyada bulmasıyla başlıyor. Gerçekten sihirden söz ediyorum, at adam klanlarının yaşadığı topraklardan. Ve sıradan öğretmenimiz Shannon Parker kendini birden bire tanrıça Epona'nın kıymetlisi, baş rahibesi, hatta bir nevi ortamın tanrıçası olan Rhiannon olarak buluyor.

Kitap inanılmaz derecede akıcı ve komik. Shannon'un iç sesi sürekli bizimle ve sürekli bizi güldürüyor. Kitabın arka kapağındaki yazıdan Shannın'un evlenmek üzere olduğu at adamın tam bir baş belası olduğunu ve mutlaka ortamda başka bir erkek karakter olacağını düşünebilirsiniz. Fakat öyle bir karakter yok, aslına bakarsanız ihtiyaçta yok çünkü ClanFintan P. C. Cast erkekleri içinde belki de en iyilerden.

Yazarda okuyuculara yazdığı küçük bir notla ClanFintan'ın en sevdiği erkek karakteri olduğunu ve bu kitapta kendisinin okumak istediği her şeyi yazdığını söylemişti. Yazarlardan bu tür notları çok seven biri olduğum için sanırım, benim fazlasıyla hoşuma gitti.

 Spoiler vermemeye çabalıyorum ama hiçbir şey söylemeden de geçmek istemem. Kitap inanılmaz güzel ve ikincisini dört gözle beklettirecek cinsten okumam sanırım 6 saat falan sürdü en fazla, ki bu 500 sayfalık küçük puntolu bir kitap için neredeyse rekor. Küçük punto okurken göz yorsa da büyük puntoyla basılsa minimum 700 sayfa olacağını görmekte zor değil. O yüzden yayınevinin yerinde bir tercih yaptığını düşünüyorum.

Aksiyon hiç bitmiyor ve saçma klişelerden de uzak duruyor P. C. Cast. Her zaman ki gibi kadın dayanışması ve biraz feminizm kokan bakış açısı beni oldukça keyiflendiriyor ve kendimi iyi hissettiriyor. Kitabın sonunda bütün olaylar nihayete erip bağlansa da bence açıkta kalan çok önemli noktalarda yok değildi. O yüzden bu seri Tanrıça Serisinden farklı olarak sanırım diğer kitaplarda da Rhea ve ClanFintan'ı işlemeye devam edecek.


Herkese keyifli okumalar...



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...