25 Kasım 2014 Salı

BÜYÜK YILBAŞI ÇEKİLİŞİ #2


Evet bir çekilişle daha karşınızdayım. Blog tutmayı ve 600'ü geçen takipçilerimi çok seviyorum doğrusu ikinci bir yılbaşını sizlerle geçirmekten mutluluk duyuyorum. Şaka maka blog'un da ikinci yılını yakında tamamlayacağını düşündükçe istikrarımdan ve ilginizden dolayı tekrar tekrar mutlu oluyorum. Lafı uzatmaya gerek yok, artık hediyeleri görelim.


1) ANNA CAREY - YENİ DÜNYA

Ölümcül bir virüs yeryüzü nüfusunun çoğunu yok ettikten on altı yıl sonra, dünya oldukça tehlikeli bir yer haline gelmiştir. On sekiz yaşındaki Eve ise, okulunun güvenli duvarlarının ardına hiç çıkmamıştır. Okulda onunla birlikte iki yüz yetim kıza, Yeni Amerika'nın öğretmenleri ve sanatçıları olacakları vadedilmiştir. Ama mezuniyetten bir gece önce Eve okulunun esas amacını ve onu bekleyen korkunç kaderi öğrenir.

Yuva olarak bildiği tek yeri terk ederek uzun, tehlikelerle dolu bir yolculuğa çıkar. Bu zorlu yolculukta güvende olacağı bir yer aramaktadır. Bu sırada vahşi bir hayat süren, asi isyancı Caleb'la yolları kesişir. Eve tüm hayatı boyunca erkeklerden ayrı tutulmuş ve onlardan korkmayı öğrenmiştir ancak Caleb zamanla onun güvenini ve kalbini kazanmaya başlar. Askerler peşlerine düştüğündeyse Eve'in gerçek aşkı ve hayatı arasında bir tercih yapması gerekecektir…

2) SABRINA JEFFRIES - ÖMÜR BOYU SÜRECEK

 Haversham Markizi Leydi Christabel’in, onu mahvedebilecek bazı mektupları geri alması gerekmektedir. O kadar çaresizdir ki, bu mektuplara ulaşmak için, ünlü kumar kulübü sahibi Gavin Byrne’ın metresiymiş gibi davranarak onunla birlikte rezil bir ev partisine gitmeyi kabul eder. Ve Byrne’la, ondan gerçek bir metresin davranışları hakkında ders almak konusunda anlaşır ama bu derslerin sonradan ne kadar tehlikeli bir hal alabileceğini tahmin edemez.

Gavin da, kendi çıkarı için, gizlice mektupların peşine düşer. Amacı, henüz ufacık bir çocukken onu Londra’nın en kötü kenar mahallelerinde yaşamaya terk eden asil babasından intikam almaktır. Bu intikam planının yanı sıra, metres derslerinin başarılı ilerleyişinden de aşırı bir zevk almaktadır. Çok geçmeden bu güzel genç dulu yatağa atacağından şüphesi yoktur. Ama Gavin, birdenbire kendini Christabel’in baştan çıkarıcılığına hapsolmuş bir halde bulur.

3) MARKUS ZUSAK - KİTAP HIRSIZI

Ölüm Meleği Size Bir Hikaye Anlatmak İsterse Durup Dinlemez misiniz?

Ölüm meleğinin ağzından savaş yıllarında küçük kitap hırsızının, Liesel Meminger'in hikayesi bu.

"...Her durumda hayatta kalan birinin hikayesi bu; hep geride kalan olmakta ustalaşmış birinin hikayesi.
Liesel Meminger, Münih'in varoşlarında yaşayan yoksul Hubermann ailesinin yanına evlatlık olarak verilir. 1933 yılında Almanların yüzde 90'ı Adolf Hitler'i gözlerini kırpmadan desteklerken, Liesel'in üvey babası Hans Hubermann kalan yüzde on içindeydi. Üstelik, evlerinin bodrumunda bir Yahudi saklamak zorunda kaldılar.

4) OLIVIA CUNNING - TUTKULU NOTALAR

Müzik hiç bu kadar ateşli olmamıştı!
Sahnelerin en seksi metal grubunun baş gitaristi Brian Sinclair, yaratıcılık kıvılcımını kaybettiğinde, bastırılmış dehasını ortaya çıkarabilmek için grubunu tutku dolu gecelere sürükleyecekti.

Tutkulu notaları ortaya çıkaran kadın...
Seksi psikolog Myrna Evans "Günahkârlar" ile birlikte tura çıktığında, gruptaki herkes onu baştan çıkarmaya çalışır ama Myrna'nın elde etmek istediği tek adam Brian'dır...
İki aşığın çılgın ve dizginlenemez tutkuları, onları yepyeni bir boyuta taşırken kendilerini sınırsız arzu ve günahlarla dolu bir turnede bulacaklardı.. 
Ve artık siz de bu ritmin esiri olacaksınız !

5) OLIVIA CUNNING - SERT ROCK

Turne otobüsünde geçirilen sıcak anlardan sonra, ayrılıklarının büyük bir hata olduğunu bir kez daha keşfeden iki genç...

Metal vokalisti Sed Lionheart yalnızca sesini kullanarak binlerce kadını çılgına çeviren bir rock yıldızıdır. Ne var ki, Jessica'yı kaybettiğinden beri kendisini tutkulu hissedebildiği tek yer sahnelerdir...

Hukuk fakültesinde okuyan Jessica, kalbi paramparça olsa da Sed'le olan ilişkisini sonlandırarak kendi çabalarıyla başarıya ulaşmakta kararlıdır. Ancak önceden tahmin edemediği bir gerçek vardır; etrafındaki hiçbir erkek Sed'in yerini dolduramayacaktır...
Dizginlenemeyen arzular, kalabalıklar içindeki ahlaksız yakınlaşmalar ve tüm bu yaşananların alevinde parlamak üzere olan skandallar... Hazır mısınız?


**********


Bu harika kitapların yanı sıra kırtasiye malzemeleri, kalemler ve bir çok sürpriz hediyeyle kocaman bir paket ücretsiz olarak kapınıza gelecek. Şimdi gelelim bütün bunları kazanmak için yapmanız gerekenlere. 


ZORUNLU ŞARTLAR

1) Blog'umu gfc'den takip etmek.
2) Çekilişi facebook, twitter veya google plus'ta (her biri +1 hak) duyurmak. 

İSTEĞE BAĞLI ŞARTLAR

1) Çekişi blog'unuzda resimli olarak duyurmak +3 hak 
2) Facebook, twitter sayfalarımı takip etmek +2 hak

DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

1) Duyuru linklerini ve takip ettiğiniz hesaplardaki isimlerinizi yorumlarda paylaşmayı unutmayın.
2) Size ulaşabileceğim bir e-mail adresi bırakmayı unutmayın.
3) Takipçisi olmayan veya sadece çekiliş için açılmış hesaplar, bloglar bu çekilişe katılamaz.
4) Çekilişe son katılım tarihi 31 ARALIK 2014 olacaktır.
5) Çekiliş çekilişyap.com adlı siteden gerçekleştirilecektir.
6) Çekilişe sadece yurt içinden katılım yapılabilir.

HERKESE İYİ ŞANSLAR!


24 Kasım 2014 Pazartesi

THE HUNGER GAMES: MOCKINGJAY PART I


Bu sefer bir film yorumuyla sizlerin karşısındayım. Bu kadar bayılarak okuduğum bir serinin, saçımı başımı yolarak beklediğim filmi Alaycı Kuş'u burada yazmasam olmazdı.

İlk izlenimlere gelirsek film serinin önceki filmlerine göre çok daha durgundu. Yani aksiyon sahnelerinden sanki özellikle kaçınılmış gibi bir kaç efsanevi sahne dışında neredeyse hiç aksiyon yoktu. Film daha çok bir fikir olarak devrimin üzerinde duruyordu. Adalet, eşitlik, demokrasi arzusu, birikmiş bir nefret, toplumun infiali ve intikam alma isteği... Bütün bu duyguları herkesin yüzünde görmek mümkün.

Capitol tam bir çıldırmışlar topluluğu olarak 12. Mıntıkayı içindekilerle birlikte tamamen katletmiştir. Katniss ve diğerleri ikinci oyunlardan kurtarılıp yer altında devasa bir şehir olan 13. mıntıkaya götürülmüştür. Burası sıkı disiplin kuralları olan ve hayatını Capitol'den nefret etmeye adamış fanatiklerle dolu bambaşka bir dünya. Katniss'in ailesiyle birlikle Gale'de burada güvende olsa da aslında her şey Katniss'in yapacaklarına bağlı.

Şimdi burada bir şey söylemek istiyorum ki bu kız kitapta bu kadar ezik değildi. Evet 13. mıntıkaya Peeta ve diğerlerini kurtarmaları şartını öne sürdüğü doğrudur ama olay sadece bundan ibaret değil. Okurken de bu konuda Katniss'e kızmıştım ama en azından tereddütü ve korkusu bu kadar fazla değildi, filmde bu durum iyice abartılmış. 

Katniss'in birey olarak korkma lüksü yok. Capitol barış yapma derdinde değil sindirmek, göz dağı vermek, sömürmek derdinde. Şu gün bile sömürge ülkeler özgürlük mücadeleleri verirken evlatlarını her sene düzenli olarak ölüme yollayan bir toplumun isyan etmemesi hem de hayatı pahasına isyan etmemesi düşünülemez.

12. mıntıka ve daha nicelerinde insanlar karıncalar gibi öldürülürken, bu özgürlük mücadelesine katıldığı için infaz edilirken Katniss'in ağlamak, sızlanmak ve korkmak gibi bir lüksi olamaz. Katniss'in sızlanmaları dışında film size bu hissiyatı tamamen veriyor. İnanılan haklı dava ve bu uğurda ölmeyi göze almış milyonlar filmi izlerken sizi iliklerinize kadar titretecek cinsten.

Filmdeki en can alıcı sahnelerden biri de Katniss'in söylediği şarkının bir marş haline geldiği sahneydi. Bütün tüylerim diken diken olurken Halil Sezai gibi "İsyannnn!" diye bağırmak istedim. Ayrıca ister istemez Capitol'un hastaneyi bombalamasından İsrail'in Filistindeki hastaneleri bombalamasını hatırladım. Tabii gerçek dünyada Katniss'ler yok ve hepimiz sömürü düzeninin çarklarıyız.

Filmin sonunda Peeta'yı oynayan çocuğun oyunculuğunu cidden takdir ediyorum çünkü o son sahneler gerçekten inanılmazdı. Özellikle televizyon yayını sırasında Katniss'in şarkısıyla yayın kesilince yaptığı şeyi doğrusu bütün film boyunca beklemiştim.


Gözü dönmüşlüğü ve o çarpıcı hali iliklerime kadar hissettirdi. Julianne Moore'un göz dolduran oyunculuğu benim için filme dair altın detaylardan biriydi. Yani her ne kadar aksiyon ayağı zayıf olsa da bu filme mutlaka ama mutlaka gitmelisiniz diyorum. Tavsiye etmekten çıldırıyorum. :)

Herkese Keyifli Seyirler...

16 Kasım 2014 Pazar

KİRALIK EŞ (WIFE FOR HIRE) - CHRISTINE BELL


Bu kez size bahsetmek istediğim kitap Nemesis Yayınları'ından çıkan sevimli bir aşk romanı Kiralık Eş. Christine Bell'in yazdığı roman klişe bir hikayeyi konu alsa da kolay okunurluğu sayesinde puan topluyor.

Bu romanı neden aldığım hakkında doğrusu benim de net bir fikrim yok. Ön okuması eğlenceliydi, adam güzeldi, köpekler güzeldi, diyaloglar güzeldi derken on tl gibisinden fiyatını da görünce içimdeki kitap canavarı ortaya çıktı ve kendimi bir anda Kiralık Eş'i sepete eklerken buluverdim.

Kitabın adından da anlaşılacağı üzere çiftimiz gerçek bir çift değil. Aslında birbirlerini doğru düzgün tanıdıkları bile söylenemez. Erkek karakterimiz über, süper,  yakışıklı, zengin bir tip iken kızımız ekonomik anlamda tam bir dar boğaza saplanmış iyi yürekli, neşeli bir kız olan Lindy. İkili bir araya geldiğinde tahmin edilebilir üzere olaylar gelişiyor.

Doğrusunu isterseniz kitap çıtır çerez tadında denilen kitapların başını çekiyor. Herkes çok hızlı arzuluyor, aşık oluyor ve işte mutlu son diye olay bağlanıyor. Eğer kitabı alırken fazladan en ufak bir beklentiye girerseniz pişmanlıktan sürünebilirsiniz çünkü kitabın kafanızı boşaltmaktan başka vaad ettiği hiçbir şey yok.

Kitabın sayfa sayısı 344 olsa da aralıklı basım ve devasa büyüklükteki puntoları aslında kitap boşmuş gibi bir hissiyat yaratıyor. Olumlu mu olumsuz mu siz karar verin ama Kiralık Eş için yapabileceğim en doğru benzetme Harlequin kitaplarına benzediği yönünde olabilir. Hiç düşünmeden okunan, çabuk biten bu romanı sadece ama sadece türünün çok severlerine önerebilirim.

Herkese Keyifli Okumalar...



14 Kasım 2014 Cuma

DİRENİŞ - JENNIFER L. ARMENTROUT


Bugün hem bir kutlama hem de bir yas günüdür. Kutlama günüdür çünkü en sevdiğim serilerin başında gelen lux serisinin son kitabı Direniş'i okumuş ve inanılmaz başarılı bulmuş durumdayım. Yas günüdür çünkü böyle başarılı bir seri pat pat diye bitiverdi.

Opposition (Lux, #5)Lux serisi "Uzaylı mı? Bööeehh." mantığım yüzünden çok geç tanışabildiğim bir seri olsa da ilk kitabı Obsidiyen'i okuduğum andan itibaren serinin ve meşhur öküzümüzün hastası oldum. Hikaye kendi içinde inanılmaz başarılı ve popüler kültürün bütün özelliklerini taşıyor. Okuması öyle zevkli ki kendinizi sürekli gülümserken buluyorsunuz.

Seri genelinde konuşmayı bırakıp kitap özeline geçersem inanılmaz bir hikayeye yakışır muhteşem bir finaldi diyebilirim. Kitap Katy'nin yapayalnız ve umutmuz bir şekilde diğer luxenlerle giden Daemon'ı beklemesiyle başlıyor. Bu sırada Luc ve Archer yanlarında olsa bile tabii ki Daemon olmadan Katy'de çaresiz.

Spoiler vermeden anlatmaya çalıştığım için fazlaca zorlansam da şu kızın ezikliği ve kendine sıfır olan güveni beni mahfediyor. Kitabın başından sonuna kadar, hatta serinin başından sonuna kadar kızın tavrı "Aman allahım Daemon gibi bir adam beni nasıl sevebilir?" düzeyinde. Bu da insanı bir süre sonra rahatsız etmiyor değil.

Bir diğer süprizse Daemon'un çatlak kız kardeşi Dee. Kitabın neredeyse sonuna kadar kızı kaynar kazanlarda canlı canlı kaynatmak istedim bu kadar net. Spoiler verememenin buruk acısıyla bu konuda başka bir şey söylemesem de Katy'den Adam'ın intikamını sonuna kadar aldığını belirtmek isterim.

Opposition (Lux, #5)
Aslında bu da eleştirmek istediğim noktalardan biri çünkü Dee çok çabuk normale döndü. Okuyanlar ne demek istediğimi anlayacaktır ama ölmüş birinin soluk hatırası canlı kanlı türdeşlerinin çağrısına ne kadar üstün gelebilir bence muamma.

Biz kitabı aşk kitabı olarak okuduğumuz için ve elbette daimi ve tek yuvamız olan dünyayı her şartta koruyacağımız için Daemon'ın da bizimle birlikte kendi ırkına karşı dünyayı kurtarma çabası bize çok sevimli geliyor. Yine de uzaylı kitaplarının ve uzaylı-insan aşklarının en büyük sorunu bu.

Hangi aşk kendi türünü sonsuza kadar yok olmaya mahkum etmeni sağlayabilir? Tam ve katıksız bir soykırıma göz yumdurabilir? Bunu istiklal mücadelesinde İngilizlerle çalışan bir Türk gibi düşünürseniz aslında olayın ne büyük çapta bir hainlik olduğunu anlayacaksınız. Tabii biz bunu eğlenceli ve havalı bir aşk romanı olarak okuduğumuz için böyle şeylere takılmadan geçiyoruz ve işin eğlencesine odaklanıyoruz.

Henüz kitabı okumayan herkese şiddetle kitabı tavsiye ediyor, seriye bile başlamamış olanlara dostum aklınızı mı kaçırdınız demek istiyorum. Hemen başlayın derim, teşekkür edeceksiniz. Elveda Daemon. ♥♥♥

Herkese Keyifli Okumalar...


11 Kasım 2014 Salı

GELMİŞ GEÇMİŞ EN İYİ BİLİM KURGU FİLMLERİ

THE BUTTERFLY EFFECT - KELEBEK ETKİSİ


Yapımı: 2004 - ABD

Süre: 113 dk.

Yönetmen: Eric Bress

Oyuncular: Ashton Kutcher, Logan Lerman, Amy Smart

IMDB: 7.7

Konusu: Çocukluğundan gelen korkunç hatıralarıyla mücadele etmek zorunda kalan genç bir adam zaman içinde geçmişe yolculuk yapabildiğini ve olayları değiştirebildiğini keşfeder. Ne var ki her değişiklik hem kendi hayatını hemde çevresindeki insanların hayatını büyük ölçüde etkilemektedir. Üstelik de çoğu zaman beklenenin tam aksine!


Mini Yorum: Kelebek Etkisi gerçekten beni en çok etkileyen filmlerin başında gelir.  Film de ne anlatılmak istenmişti bilemiyorum. Benim aldığım ve bana tokat gibi çarpan mesaj kaderin asla değiştirlemeyeceği gerçeğiydi. Sırf bunun için bile herkese tavsiye ederim, bazen olmayınca gerçekten olmuyor.


ARTIFICIAL INTELLIGENCE - YAPAY ZEKA


Yapımı: 2001 - ABD

Süre: 146 dk.

Yönetmen: Steven Spielberg

Oyuncular: Haley Joel Osment, Jude Law, William Hurt

IMDB: 7.1

Konusu:  Belirsiz bir gelecekte, insanoğlu, dünyanın çoğunun sular altında kaldığı bir yeryüzünde yaşamaya çalışırken, teknolojinin nimetlerinden yararlanarak hayatlarını kolaylaştırmak amacıyla 'yapay zekalı' robotlar üretirler. David madde ve mana olarak tam bir insan gibi donatılmış bir robottur. Sevmeye programlanmış olan ilk robot çocuk David, o sırada hasta olmasından dolayı tedavisi bulunana kadar çocukları dondurulmuş bir aile tafından deneme süreci olarak evlat edinilir. David, yaşadığı aile ortamında evlatlığın gerektirdiği sevgi ve bakımı kapsayarak, giderek çiftin çocukları haline gelmesine rağmen, umulmadık olaylar hayatı 'Robot David' için imkansız bir duruma sokar.


Mini Yorum: Burnumu çeke çeke ağlamama ve film bittikten sonra bile uzun süre izlediklerimi düşünmeme sebep olmuş gerçek bir efsane diyebilirim bu film için. İnsanoğlunun "tanrıcılık" oynamasının ne kadar tehlikeli ve ne kadar çarpık ve yanlış bir kez daha gözler önüne seriliyor. Yaradılış hakkında da filmde çarpıcı tespitler var.


IN TIME - ZAMANA KARŞI


Yapımı: 2011 - ABD

Süre: 115 dk.

Yönetmen: Andrew Niccol

Oyuncular: Justin Timberlake, Amanda Seyfried

IMDB: 6.7

 Konusu: İnsanların yaşlanmayı durdurduğu yakın bir gelecekte geçecek olan filmde insanlar 25 yaşından sonra artık daha fazla yaşlanmayacağını ve ölümsüzlüğün sırrına erişildikten sonra yaşananları anlatan bir yapım " parası olanın sonsuza kadar yaşayabileceği bir dünyanın”. Filmde, zamanın altın değerinde olduğu bu yeni dünyada insanlar, ölümsüzlüğün peşinde koşarak hayatta kalma mücadelesine girerler. Bu nedenle, nüfus artışının son haddeye varmasıyla, yeni düzenlemelere girişen insanoğlunun hikâyesi filmde anlatılıyor.


Mini Yorum: Çok efsanevi olabilecek bir konuyu vasat bir şekilde işlediğini söylemek zorunda olsam da gerek çekimler, gerek aksiyon sahneleriyle göz dolduran eğlenceli bir filmdi. Paran kadar yaşa fikri bu dünyaya o kadar da uzak olmadığı için insanın tüylerini de ürpertmiyor değil. Ayrıca Justin Timberlake'i unutmayalım bir adet kendisinden var filmde.


RESIDENT EVIL - ÖLÜMCÜL DENEY


Yapımı: 2002 - ABD, FRA., ALM., İNG.

Süre: 100 dk.

Yönetmen: Paul W. S. Anderson

Oyuncular: Milla Jovovich, Michelle Rodriguez, Jason Isaacs

IMDB: 6.7

Konusu:  Umbrella adındaki Dünya devi bir şirket teknolojik aletler,uzay araçları,sağlık ve kişisel bakım ilaçları ve silah üretimi gibi çeşitli alanlarda üretim yapmaktadır.Dünya'nın pek çok yerinde Umbrella sanayi kuruluşları bulunmaktadır.Ancak Umbrella'nın asıl merkezi Kuzey Amerika'daki Raccon City'dir.Ancak Umbrella hakkında kendi çalışanlarının bile bilmediği bazı tehlikeli,gizli projeler yürütülmektedir.Bunların başında biyolojik silah, genetik testler ve ölümcül bir virüs gelmektedir. Umbrella'nın yürüttüğü bu araştırmaların yapıldığı yer altı tesisi Hive'da T-virüsü adındaki bir enfeksiyon serbest kalır.Bunu takiben tesisin tüm gücünü elinde tutan Kızıl Kraliçe adındaki süper bilgisayar,virüsün yayılmasını engellemek için,tüm çalışanların ölümü pahasına tüm tesisin giriş ve çıkışlarını kapatır.


Mini Yorum: Çok fazla bir şey söylemeye gerek olduğunu sanmıyorum. Yanılmıyorsam bir bilgisayar oynunundan uyarlanan film devam serileriyle bütün dünyayı kasıp kavurdu. Bu listeye almazsam çarpılmaktan korktum ve izlemeyen biri kaldıysa şiddetle tavsiye ediyorum.



SURRUGATES - SURETLER


Yapımı: 2009 - ABD

Süre: 89 dk.

Yönetmen: Jonathan Mostow

Oyuncular: Bruce Willis, Radha Mitchell

IMDB: 6.3

Konusu:  FBI ajanları bir üniversite öğrencisinin gizemli cinayetini araştırmaktadır. Bu öğrenci insanların kendilerinin kusursuz robot versiyonlarını sahip olmalarını sağlayan yüksek teknoloji ürünü suret olgusunun yaratıcısı olan kişiyle bağlantılıdır. Sağlıklı, iyi görünümlü ve uzaktan kumandalı makineler olan suretler, insanların yerini almakta ve böylece insanların evlerinin rahat ve güvenli ortamından çıkmadan dışarıdaki hayatı yaşamalarına imkan tanımaktadır. Cinayet beraberinde cevap arayışını getirir: maskelerle dolu bir dünyada kim gerçektir ve kime güvenebilirsiniz?


Mini Yorum: Açıkçası dört dörtlük bir film olmasa da konusunun özgünlüğüyle bu listeye girmeyi hakettiğini düşünüyorum. Her ne kadar FBI ajanı dendiğinde bir polisiye havası sezilse de film tamamen fantastik. İnsan, yaradılış ve doğayla uyum hakkında gerçek bir hikaye. İyi olmak mı önemli iyi görünmek mi?


THE ASTRONAUT'S WIFE - ASRTONOT'UN KARISI


Yapımı: 1999 - ABD

Süre: 109 dk.

Yönetmen: Rand Ravich

Oyuncular: Johnny Depp, Charlize Theron

IMDB: 5.3

Konusu:  Bir NASA astronotu olan Spencer ile öğretmen olan güzel karısı Jillian mükemmel bir hayat süren uyumlu bir çifttir. Ancak Spencer'ın uzaydaki bir görev sırasında yaşanan bir patlama, Dünya ile iletişimini iki dakikalığına kaybetmesine neden olur. Daha sonra kurtarılarak dünyaya getirilen Spencer'ın çevresi için her şey eskisi gibidir, ancak karısı açısından durum hiç de böyle değildir. O 120 saniye hayatlarını ve geleceklerini sonsuza dek değiştirmiştir. Eleştirmenlerce 'korku dolu bir kabus' olarak nitelendirilen nefes kesici bir psikolojik gerilime hazır olun.


 Mini Yorum: Eski bir film olmasına rağmen gerek oyuncularıyla, gerek konusuyla izlerken adeta devleşen bir film Astronot'un Karısı. Film inanılmaz bir gerilim edasıyla sürüp giderken sonu öyle bir şekilde bağlanıyor ki insanın tüyleri diken diken oluyor. 


SOURCE CODE - YAŞAM ŞİFRESİ


Yapımı: 2011 - ABD - FRA.

Süre: 93 dk.

Yönetmen: Duncan Jones

Oyuncular: Jake Gyllenhaal, Michelle Monaghan

IMDB: 7.5

Konusu:  Colter Stevens uyandığında kendini bir banliyö treninde, başkasının bedeninde bulur ve 8 dakika sonra tren infilak eder. Gözlerini açtığında yeniden kendi bedenindedir. Bunu sağlayan, hükümetin geliştirdiği  'yaşam şifresi' isimli bir programdır. Bu program bir başka kişinin kimliğine geçip, onun hayatının son sekiz dakikasını yaşayabilmeyi sağlamaktadır. Stevens'ın görevi bombacıyı bulmak ve onun yapacağı ikinci eylemi engellemektir. Bunun için son 8 dakikayı defalarca yaşar ve her seferinde elde ettiği ipucları ile olayı çözmeye çalışır.


Mini Yorum: Konusuyla tamamen özgün, insanı dehşete düşürecek kadar farklı bir film. Tabii filmi esas farklı kılan şey inanılmaz sonu. İnsanı aynı anda ikilemde bırakan ve umut etmeye sürükleyen bir final. Herkese tavsiye ediyorum.



THE TRUMAN SHOW - TRUMAN ŞOV


Yapımı: 1998 - ABD

Süre: 103 dk.

Yönetmen: Peter Weir

Oyuncular: Jim Carrey, Ed Harris

IMDB: 8.0

Konusu:  Truman çok güzel bir adada yaşamaktadır... Fakat bu ada, Truman dışında her şeyin sahte olduğu bir ortamdır ve doğduğu günden itibaren devamlı olarak seyirciler tarafından izlenmiştir. Truman, bunun hiç farkında olmaz,  ta ki öldüğünü sandığı babasını görene dek.


Mini Yorum: Bu film için söyleyebileceğim tek şey Jim Carrey'nin hayatında yaptığı en muhteşem iş olduğu yönünde. İnanılmaz bir televizyon ve sistem eleştirisiyle izleyice tokat gibi çarpıyor ve kendini sorgulatıyor. Bu BBG çılgınlıklarının gidebileceği en tehlikeli noktayı önüme koyan bu film tercihlerini tekrar sorgulatacak.


AVENGERS - YENİLMEZLER


Yapımı: 2012 - ABD

Süre: 143 dk.

Yönetmen: Joss Whedon

Oyuncular: Scarlett Johanson, Chris Evans, Robert Downey Jr.

IMDB: 8.2

Konusu: Iron Man Tony Stark önderliğinde bir grup süper kahraman, aktif olarak kullanılmayan bir barışı koruma programını gerçekleştirmek isterler, ancak işler çığrından çıkar ve insan yapımı bir yapay zeka olan Ultron'un eline, hain planlarını gerçekleştirme fırsatı geçer. Süper kahramanlar onu durdurabilmek için bir kez daha güç birliği yapmak zorundadır. Tüm dünyaya yayılan bir savaş başlayacaktır.


Mini Yorum: Thor'u seviyor musunuz? Iron Man'a bayılıyor musunuz?  Hulk dediğimizde incredible diye tamamlıyor musunuz? İşte o zaman bu film tam senlik. Tabii kaptan amerika'yı da unutmayalım :) Yakışıklılar ve kahramanlar kombosu :) Scarlett Johanson'da dillere destan desem yalan olmaz.


MINORITY REPORT - AZINLIK RAPORU


Yapımı: 2002 - ABD

Süre: 145 dk.

Yönetmen: Steven Spielberg

Oyuncular: Tom Criuse, Colin Farrell

IMDB:7.7

Konusu: Dedektif John Anderton, psişik güçlere sahip kahinler ve bazı teknolojik aygıtlar sayesinde cinayetleri daha işlenmeden önce farkedip suçluları yakalayan özel bir polis biriminin başındadır.Anderton'ın kusursuz işlediğine inandığı sistem, birdenbire tersine döner. Anderton'ın şefi olduğu birim, cinayet suçlamasıyla onun peşine düşer. Avcı artık av olmuştur.


Mini Yorum: Bilim Kurgunun sınırlarını zorlayan film kurgusuyla insanın gerçekten algısını değiştiriyor. Düşünce suçuna yeni bir boyut katan ve avcıyı ava dönüştüren bu film gerçek bir Spielberg şahaseri. Ayrıca genç bir Tom Cruise görmek istemediğinizi söyleyemezsiniz. Söylemeyin.

9 Kasım 2014 Pazar

MASUM YALAN (INTIMATE DECEPTION) - LAURA LANDON


Evet karşımızda 1800'ler ve İngiltere var. Mükemmel bir aşk romanının gerçek tanımlarından biri. İtiraf edin, İngiliz aristokrasisini, sosyetesini, entrikaları ve dedikodularını hangimiz sevmeyiz ki?

Daha önce uzun süre merak ettiğim ve olumsuz yorumlardan dolayı ancak çok geç okuma fırsatı bulabildiğim Sessiz İntikam'ı çok beğenmiştim. Yazarın ikinci kitabı Masum Yalan'ın çıktığını duyduğumdaysa anında sipariş verdim.

Kitabın basımı, kapağı, konusu, işlenişi, her şeyi hoşuma gitmekle birlikte bazı sorunlarda yok değildi. Sorunlar basım ve imla hatalarından kaynaklanan ufak tefek sıkıntılardı. Tabii bu okuma keyfinizi elinizden alacak, sizi inanılmaz rahatsız edecek düzeyde bir sorun değil. Kesinlikle içiniz rahat olsun bu kitabı her şeye rağmen rahatça romans sevenlere önerebilirim.

Kitabın konusundan biraz bahsetmek gerekirse elimizde her zaman ki gibi yakışıklı, atletik, zengin, über süper bir dük var. Esas kızımızsa 1800'ler için evde kalmış sayılabilecek yaşta ve babası tarafından istemediği birine satılmak üzere ama her şeye rağmen kendini bu durumdan kurtarmaya kararlı.

Kitapta durumu esas farklı kılan durum Vincent'ın ilk iki karısının doğum yaparken bebekleriyle birlikte ölmüş olması. Travmalı adamlar genelde ihanete uğrarlar veya eşlerini kaybederler ama bir bebek sahibi olmayı hatta evlenmeyi bile korku unsuru haline getiren bu durum travma kavramına yeni bir boyut katıyor.

Grace istemediği bir evlilikten kurtulabilmek için bütün sınırları zorladığında Vincent'la yolları ayrılamaz şekilde kesişir ve olaylar da gelişir. Hikaye çok eğlenceli, kolay okunur ve karakterler bakımından sempatik olsa da bana abartılı gelen ve özellikle değinmek istediğim bir kaç nokta da yok değil.

İlk olarak doğum olayı inanılmaz korkutucu bir şeymiş gibi anlatılıyordu ve sadece Vincent'a özgü değildi; kitabın genel havası böyle. İnsanlık tarihinin başından beri süregelen, dünyadaki belki de en doğal olaylardan birinin bu kadar öcüleştirilmesi hoşuma gitmedi.

Kitabın bir diğer zayıf yanıysa fazlasıyla tahmin edilebilir kötü adamdı. İngiliz ünvan ve miras sisteminin fazlasıyla adaletsiz olduğu bir gerçek ve bu gündeme geldiği anda insanın beyninde ışıklar çakıyor.

Tabii  söylemek isterim ki kitap bir erotik roman değil. Erotizm düzeyi gayet yerinde ve dozunda. Şimdi ki tarihi romansların bile fantazi yuvasına döndüğünü düşünürsek bunun hoşuma gittiğimi söylemem gerekir. Özetle çerezlik, kafa dağıtmalık, eğlenceli bir romandı. Tarihi İngiltere dokusuyla inanılmaz keyifli bir hikayeydi. Türünün severlerine duyurulur.

Herkese Keyifli Okumalar.

7 Kasım 2014 Cuma

VİLLA - NORA ROBERTS


Açıkçası Villa'yı  ben satın almadım, sadece yazarın adını görünce okumaya karar verdim. Çok da yüksek bir beklentide değildim bu kitap ile ilgili. Çünkü ne adı, ne kapak tasarımı çok iştah açıcı görünmüyordu hatta hiç beğenmedim diyebilirim.

Aancaaaak ummadığımız taş baş yardı. Konu çok güzeldi her şeyden önce. Ailenin gücü, bir aileyi aynı zamanda bir şirketi nasıl bir arada idare edilebileceğine dair güzel bir anlatımdı. 

Sinyora son derece katı ve acımasız bir iş kadını olarak anlatılmış. Aynı zamanda aile üyelerine karşı da son derece otoriter bir tavır içerisinde (eşine bile) ancak bir o kadar sevgi dolu olduğu bazı tavırlarında yansıyor okura. Ben sinyora'yı çok sevdim bakalım siz de sevecek misiniz? Eşi ise bir o kadar sevgi dolu ve yumuşak karakterli biri. Birbirlerini tamamlıyorlar sanki. 



Sevgili Pilar  Sinyora'nın kızı ve Sophia'nın annesi.. Sophia'nın babası Tony ile yıllar önce yollarını ayırmış ancak kocasına asla ihanet etmeyi bile düşünmeyen bir kadın. Ne annesi Sinyora gibi güçlü ne de kızı Sophia gibi akıllı. Aslında ortalama belki vasat bile sayılabilecek bir kadın. Güzel ve güçlü bir kalbi var ve sonunda mutluluğu buluyor. 

Sophia'ya gelince genç, güzel,zeki, akıllı, son derece dinamik bir iş kadını. Reklam ve pazarlama konularında zirve yapmış. şirketin sözcüsü, yüzü konumunda çalışıyor. Bu üç kadından bahsederken üç kuşak Giambelli kadınları diye bahsediliyor ki bu cidden benim çok hoşuma gitti. Öyle bir aileye mensup olmayı isterdim, insanın ait olma ihtiyacının maksimum düzeyde karşılanması böyle bir şey olsa gerek. 

Ty çok çekici, yakışıklı, işine özenle bağlı olan bir adam. yanlış anlamayın öyle plaza tipi bir adam değil. Direk bağda çalışıyor üretimin en ilk aşamasında üzümü yetiştirme kısmında görevli. Dönümlerce araziye yayılmış Mcmillan bağlarından sorumlu. Tabi Sinyora'nın talimatları sonrasında Sophia ile görev paylaşımı geliyor veeee Ty ofis ortamında, sophia'da bağda yeteneklerini sergiliyorlar.

Sinyora,  Giambelli ve Mcmillan şirketlerini birleştirmeye karar verince Sophia ve Ty iki tarafın temsilcisi olarak bu işe soyunuyorlar. Ancak hem tehlikeli hem de karmaşık bir durumun ortasında kalıyorlar.

Kitapta hem polisiye var, hem macera var. Romantizm var, aşk var ve en önemlisi herkesin sahip olmak isteyeceği bir aile var. Güzel kurgulanmış ve herşey yerli yerine oturmuş durumda. sıkılmadan bilakis büyük bir zevk alarak okudum ve bitirdim. herkese gönül rahatlığı ile tavsiye edebileceğim güzel bir kitap.

Herkese Keyifli Okumalar...

3 Kasım 2014 Pazartesi

ASLA ARKANA BAKMA - TESS GERRITSEN


Bugün  size Tess Gerritsen'un "Asla Arkana Bakma" isimli kitabından söz edeceğim.  Yeni tanıştığım yazarlara karşı biraz mesafeli bir okuyucu olarak son derece başarılı bulduğumu söyleyerek başlamak istiyorum. Açıkçası kitabı satın alırken oldukça umutsuzdum. Yani bir deneyeyim bakalım ne çıkacak gibi düşünceler içinde aldım. Bir süre okumadım kenarda tuttum falan. Sonra bir cuma akşamı kitabı çantama attım. İnsanı sıkmıyor ve kurgusu da çok iyi.

Kısaca özet geçmem gerekirse Willy efsanevi pilotun kızıdır. Babası yirmi yıl önce Vietnam'a yaptığı bir uçuşta kaza geçirerek öldüğü söylenmiştir. Ancak aradan geçen yıllara rağmen Willy babasının ölmemiş olabileceği gerçeği karşısında ve kanser olan annesinin de yoğun isteği doğrultusunda bir araştırmaya girer. Araştırma sırasında Guy isminde biriyle bir tesadüf eseri tanışır.

 Eski bir asker olan Guy bu araştırmada Willy'nin en büyük destekçisi olacaktır. Çünkü araştırmanın her aşamasında birileri ölmektedir. Daha doğrusu onlar bu konuda kime soru sordularsa hemen hepsi öldürülmektedir.

Bir yandan Vietnam hükümeti de bürokratik engeller ile karşılarına çıkmaktadır. Her ikisinin de bu olayı çözmek için farklı nedenleri vardır ve birbirlerine yine birbirlerinden başka yardım edecek birileri yok gibi görünmektedir.

Bazı bölümlerde flashbackler var yani karısı çok aşık adama ama adam bir maceraperest rahat duramıyor bir türlü. Kadın yalvarıyor lütfen gitme diye, biricik kızı gitme diye inliyor ama yok. Amcam efsanevi pilot falan ya yok durmuyor. Sonra da Vietnam'daki karısı ve çocukları için endişeleniyor.

Willy çok affedici inanın ben olsam o kadar kolay affetmezdim. Adamın yaptığını hafifletmek için yazar biraz uğraşmış. İşte yüzü yanmış kulakları yokmuş vs. ne olursa olsun bir telefon etmek bu kadar zor olmamalı. Veya ne olursa olsun insanın ailesine dönmesi gerekir diye düşünüyorum. Neticede hiçbir eş ve hiçbir evlat bunu hak etmez.  Kısacası baba figüründen hiç hoşlanmadım son derece hayırsız bir adam bence.

Babası  mecburen geldiği ülkesinden ve kızının yanından yeni karıcığının yanına Vietnam'a güle  oynaya gitti ve mutlu son. özellikle baba giderken Guy'un gelmesi çok anlamlıydı.

Yazarı çok tuttum arkadaşlar. Zaten kendisinin hekim olduğunu öğrenince de tamam dedim işte benim yazarım. Tıbbi gerilim hikayelerine özellikle bayılıyorum. Gerçi bu kitapta tıbbi olaya pek girmemiş ama yine de bu tarz kitaplarının da olduğunu öğrendim artık bırakmam ben bu kadının peşini.

Herkese Keyifli Okumalar...



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...