29 Aralık 2014 Pazartesi

2014'te OKUDUĞUM EFSANEVİ KİTAPLAR #İLK10



2014'ü arkamızda bırakırken herkese yeni senede ailesiyle sağlıklı, mutlu, refah içinde geçecek bir 2015 diliyordum. 2014 benim için çok kötü bir yıldı, aslında hayatımın en kötü yılı da olduğu söylenilebilir. Yine de 2015 için umutluyum. Benim gibi 2014 yılına lanet okuyan herkese de umutlu olmalarını tavsiye ediyorum. Hayat bu 2015 çok güzel şeyler getirebilir, buna da kimse engel olamaz.

Bu postta 2014'te okuduğum en güzel kitapları bir kez daha listeleyeceğim, bunu hem güncel bir tavsiye listesi gibi düşünebilirsiniz hem de okuduğumuz efsane karakterleri yad etmek olarak. Tekrar herkese iyi seneler diliyorum. Kendinize iyi bakın.


YOLUN SONUNDAKİ OKYANUS - NEIL GAIMAN


Neil Gaiman'ın okuduğum ilk kitabı olan Yolun Sonundaki Okyanus benim için yeri çok özel olan bir kitap. İçinde aşk, seks ve bol bol karizma olmayan ama insanın gerçekten içine dokunan gerçek bir hikayeydi. Benim için en iyiler listesine giriş yapmaması imkansızdı duru anlatımını unutmak imkansız.


DUBLIN CADDESİ - SAMANTHA YOUNG


Dublin Caddesi'ni bu sene okuduğum en güzel aşk romanı ilan ediyorum! Eğer hala okumayan varsa şiddetle okumalarını tavsiye ederim çünkü diyaloglar bile hala aklımda ve kitap aklıma geldikçe beni gülümsetiyor. Erotizm, aşk, aile bir hikaye ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. 


HANNIBAL DOĞUYOR - THOMAS HARRIS


Bu kitabı ilk kez 2014'te okumuyor olsam da yorumunu 2014'te yazdığım için bu listeye dahil etmek istedim. Hannibal Doğuyor Hannibal karakterinin geçmişini ve başına gelenleri anlatan bir kitap. Aslında bu kitap efsanenin başlangıçı.


YAĞMUR SONRASI - SARAH JIO


Yağmur Sonrası Sarah Jio'yla tanıştığım ilk kitaptı. Bu açıdan benim için çok özel olsa da diğer okuduğum Sarah Jio kitapları da asla Yağmur Sonrası'nın üzerine çıkamadı. İkinci dünya savaşında geçen gerçek bir dramaydı. Tavsiye edilenlerdendir.


KUTSAL AŞK - P.C. CAST


P.C. CAST her ne kadar gece evi serisinden çok bunalsam da sevdiğim bir yazardır. Özellikle Tanrıça serisinin her kitabına ayrı ayrı yorum yazsam bitiremem. Kutsal Aşk benim için bu senenin en iyi mitolojik hikayesi Sırf bu yüzden bile okunması gerekenler listemde başı çekiyor. 


BEŞİNCİ DALGA - RICK YANCEY


Bu senenin en iyi bilim kurgu eseri açık ara Beşinci Dalga'dır. Okurken nefesimi tuttum, saçımı başımı yoldum ve ikinci kitabı soluksuz bekliyorum. Yanılmıyorsam filmi de çekilecek bu eseri şimdiden okumanızda fayda görüyorum. 


RÜZGAR GİBİ GEÇTİ - MARGARET MITCHELL


Bu kitap için iki satırda özetleyebileceğim hiçbir şey yok. Rüzgar Gibi Geçti aşkın, ihtirasın, kibirin, savaşın, kazanmanın ve kaybetmenin hikayesi. Ölmeden önce mutlaka okunması gerekenler arasında kült bir eser.


AŞKA VAR MISIN? - NATASHA BOYD


Aşka Var Mısın yine bir rock star ve sıradan kızın aşkı hikayesi olsa da her bakımdan türdeşleri Aşkın Müziği ya da Tutkulu Notalar'dan farklı. Çok daha gerçekçi, duygulu ve okunur diliyle senenin en iyi müzisyen konulu kitabı. 

 
KEŞKE SENDEN NEFRET EDEBİLSEYDİM - LUCY CHRISTOPHER


Bu sefer senenin en korkunç kitabıyla karşınızdayım. Dehşete düşmek, ürpermek ve mide bulantısı yaşamak istiyorsanız Keşke Senden Nefret Edebilseydim önerebileceğim kitapların başında geliyor. Dumur edici olay örgüsü ve ters köşe eden finaliyle sonsuza kadar takdirimi kazanacak. 


ÇİRKİN GÜZEL - ASLIHAN AKAGÖZ


Bu kitabı listeye eklememin sebebi çok düşük beklentiyle okuduğum bir kitap olmasına rağmen beni çok şaşırtması ve beğenimi kazanmasıdır. Çirkin Güzel 2014'te türk yazınında en beğendiğim kitap kategorisine sokuyor ve size de öneriyorum.


 HERKESE MUTLU YILLAR DİLERİM.


NEŞTER MÜZİĞİ - DAVID CARNOY


Kitabı alış nedenimi hemen belirtmeliyim ki ismiydi. Evet blogda benim yazılarımı takip eden dostlar bilir ne kadar tıbbi gerilim kitaplarına ve hekim kökenli olan yazarlara olan merakımı. David Carnoy'un okuduğum ilk kitabıydı. Kendisi doktor değil. Nereden mi biliyorum? Çünkü teşekkür etmiş bir doktor arkadaşına kitabın başında.

Neşter Müziği'nde çok da umduğumu bulamadığımı itiraf etmek zorundayım. Üzerinde gerilim yazmasına rağmen bence tamamen polisiye. Ancak başarılı bir polisiye diyebiliriz. Kurgu ve anlatım adına da güzel bir eser. Yazarı başarılı buldum. Polisiye türünü sevenler kesinlikle hoşlanacaklardır diye düşünüyorum. Ayrıca biraz kafa karıştırıcı bulmaca gibi bir olaylar örgüsü söz konusu. Önceden tahmin edemeyeceğiniz, gerçekten lezzetli bir roman olmuş.

Dr. Cogan başarılı bir travma cerrahıdır. Hastanede nöbetçi olduğu gece trafik kazası geçiren Kristen'ı ameliyat eder ve tedavi altına alır. Kristen ve arkadaşı Carrie  doktordan çok hoşlanmış tabir-i caiz ise  kafayı doktora takmışlardır. İyi niyetli davranan Dr. Cogan bu kızlara bir parça yakınlık gösterir, sohbet eder. Sohbet sırasına Dr. Cogan'ın kapı komşusu olan çocuğun da kızlarla aynı liseye gittiği ortaya çıkar. Bu çocuğun yüzüne bakmamış olan kızlar Dr. Cogan'a komşu diye birden bire çocuğa ilgi göstermeye başlarlar.

Kristen günlüğüne Dr. Cogan ile cinsel ilişkide bulunduğunu ve bunu kendi isteğiyle yaptığını yazar. Günlüğü bulan ve okuyan aile tabi ki konunun üzerine gidecektir çünkü Kristen henüz 17 yaşındadır. Babası çok katı bir tutum sergilemiş olaya polisi karıştırmakta ısrar ettiği için Kristin çareyi intihar etmekte bulmuştur. Arkadaşının intiharından sonra iyice korkan ve suçlu hisseden Carrie ise Dr. Cogan ile Kristen'i  o gece birlikte olurken gördüğünü iddia eder. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bu davanın soruşturmasına çocukluğunda bir doktorun tecavüzüne uğramış olan dedektif Madden atanır. Sonrasında da tabi ki olaylar olaylar.

Bu kitapta hukuksal anlamda "öngörülebilir hasar" denilen bir kavram üzerine hikaye oturtulmuş. Aslında bence burada öngörülebilir hasarı veren Kristen'in anne ve babasıdır. Kız ısrarla şikayetçi değilim ben istedim oldu derken polisi çağırıp şikayetçi olmak ne kadar doğru? Bence kızın intiharı tamamen ailenin suçuydu. Öngörülebilir hasarı kendi kızlarına kendileri vermişlerdi.

Aslında başlangıçta kitapta umduğumu bulamadığımdan olumsuz bir yorum yapacağımı düşünüyordum. Ancak kitabın sonu hikayenin bitişi açısından son derece yaratıcı ve başarılı bulduğumu belirtiyor ve türünün sevenlerine tavsiye ediyorum efendim. Polisiye seven tüm okurlara şiddetle tavsiye ederim. Ayrıca iddia ediyorum ki son sayfaya kadar asla bulmacayı çözemeyeceksiniz.


Herkese Keyifli Okumalar.


26 Aralık 2014 Cuma

Yeni yılda hem her şeyden haberiniz olsun hem de moda ve yeni keşifler sizden sorulsun!

Haberleri takip etmek için kullanılabilecek en iyi uygulama Hürriyet E-gazete olsa gerek. Hem basılı gazete okuma keyfini yaşarken, hem de güncel haberlere ulaşabilme imkanı sunuyor. Uygulamanın son güncellemeleri ile de; hava durumuna, burcuma, finans haberlerine ve sinema rehberine ulaşabiliyorum. Hürriyet E-Gazete'nin en güzel yanı da (sona sakladım) bir sonraki günün haberlerini 00:00'da alınıyor olması.


Şimdi de sizi Hürriyet E-gazete'nin yılbaşı paketi ile tanıştırmak istiyorum. Bu pakette Hürriyet E-Gazete'nin yanı sıra, Elle ve Atlas dergilerinin dijital kopyası var :)




Haberleri ve gündemi hem gazete okuma keyfini yaşayarak takip etmek isteyenler, hem de ben gazetemi okurken bir yandan da falıma da bakarım, filmlerden de haberim olur diyenler yılbaşı paketini kaçırmasın derim! Hem de kısa bir süre için sunulan bu paketi alıp, gazete keyfini sürerken modayı Elle ile takip de edebilir, Atlas okuyarak da farklı keşifler yaşayabilirsiniz.


Yeni yılda sevdiklerine sevdiğin şeyleri hediye etmek de adettendir. Siz de arkadaşlarınıza ve gazetesiz olmaz diyen aile üyelerinize 6 aylık veya 1 yıllık versiyonları olan Hürriyet E-Gazete paketlerinden birini hediye edebilirsiniz. Her gün kullandıkça sizi hatırlasınlar:)


Daha ayrıntılı bilgi almak için sitelerini ziyaret edebilirsiniz.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

22 Aralık 2014 Pazartesi

İKİ RENK AŞK - FATİH MURAT ARSAL


FMA'nın son kitabı İki Renk Aşk'ı biraz evvel bitirdim. Tabii 678 sayfalık kitabı tek oturuşta okuyacak kadar psikopat olduğum için şu an gözlerim klavyeye doğru aksa da taze taze bu yorumu yazıyorum.

Fatih Murat Arsal kitaplarının bir çoğu temel öğeler bakımından birbirine benzer. Kızlar bakire ve çok güzel iken erkekler çok yakışıklı ve canavarca zengindir. İki Renk Aşk'ta karakterler yine zengin olsa da bu sefer erkek karakterimiz kusursuz bir abide değil. Vural gri saçlı, gri gözlü iki renk bir adam, içine daldığı bir yangın yüzünden yüzünde ve bedeninde yanık izleri var. Aslında kitabın konusu da aşağı yukarı bu.

Ben FMA kitaplarında esasen hep kız tarafı olurum. Erkek karakterleri pek sevemez, genelde itici, kaba, gereksiz bulurum. Şahane Gelin'de "Osman" diye bir mega faciamız var ki adam "Nasıl koca olunmaz?" sorusunun cevabı gibi. Neyse benim travmalarımı atlayıp açık söylersek ben bu kez erkek tarafıyım.

En son bir kadın karaktere ne zaman bu kadar sinir olduğumu ben bile hatırlamıyorum. Aysun öylesine şımarık, kendini bilmez, kaprisli bir şey ki insan ağzına ağzına ıslak odunlarla vurmuk istiyor. Hiç kimse hiç kimseye bu kızın Vural'a davrandığı gibi davranamaz. "Şekilci, sığ ve yüzeysel" olmanın da bir sınırı var. Nasıl ki Çirkin Güzel'de Çağrı'nın mutsuz olmasını, sürünmesini, kafasını duvarlara zımpara olarak sürtmesini istediysem, Aysun içinde kitabın ilk yarısı boyunca aynı duyguları hissettim.

Kitabın konusundan kabaca bahsetmek gerekirse durum her zamankinden biraz farklıydı. Aşk-ı memnu'dan hatırladığımız amca-yeğen sendorumunun tam tersi söz konusuydu. Başka bir deyişle bu sefer kızı amca kaptı. Vural benim en sevdiğim FMA erkeği oldu. Adam duygusal, düşünceli, yakışıklı, fedakar, sabırlı, akıllı, başarılı gerçekten Aysun denilen kızın diz çöküp tövbe etmesini gerektirecek cinsten bir adam. Tek kusuru zannederim ki biraz mazoşist olması zira bir insanın Aysun gibi bir kıza aşık olması başka türlü açıklanabilir değil. Daha Travis'e yaptıkları yüzünden Abby'yi bile affetmedim ben. Yapmayın insanlara böyle şeyler.

İki Renk Aşk FMA sevenlerin ve kolay okunan, kafa boşaltan bir aşk romanı istiyorum diyen herkesin okuması gereken bir roman. Son olarak eklemek istediğim şey de şu ki Gürkan'ın başına gelenler beni inanılmaz derecede şaşırttı. Bir aşk romanında böyle şeylere yer verilmeyeceğini düşünmüştüm. Klasik mutlu sonumuz bu sefer hüzünlü ve gölgeliydi.

Herkese Keyifli Okumalar...

18 Aralık 2014 Perşembe

MEREDITH GENTRY - LAURELL K. HAMILTON


Değerli arkadaşlar Laurell'in ismini gördüğüm anda Meredith Gentry'i satın almaya karar verdim. Ayrıca belirmeliyim ki, bu yazıyı,  kitabı övmek için yazmayı çok isterdim çünkü yazarı cidden severim.

Yazar o kadar başarılı ki kendini aşamayıp tekrar etmiş. Evet bu kitap için söyleyebileceğim tek şey Anita serisinin tekrarı niteliğinde oluşu. Yani tüm Meredith isimlerini Anita diye okursanız çok büyük bir farklılık hissetmezsiniz. Sadece kitabın sonuna bir cümle ilave " Anita gözlerini açtığında yatağındaydı ve yüzünde bir gülümseme ile gördüğü rüyanın etkisinden ne zaman çıkacağını düşünüyordu." diye bitirse yazar kimse asla yadsıyamaz o kadar yani.

Yine güçleri var ama geç ortaya çıkmış, prenses ama safkan değil, sidhe (peri) ama boyu kısa gibi böyle tezatlarla dolu. Kısa boylu olmaya takmış durumda yazar. Yani sürekli karakterlerin boyları kısa sebebini anlayabilmiş değilim. Yine Meredith bir harem kuruyor kendine Anita gibi. Bunu güya teyzesi kraliçe Andais'in zoru ile yapıyor. Yani istemem yan cebime koy misali. Namusuna halel gelmiyor sadece hayat kurtarmak ve yapmak zorunda olduğu için yapıyor izlenimi veriliyor.

Bazen yazarın fantezi dünyasının aşırı geniş oluşunu nasıl yorumlamamız gerektiğini merak ediyorum. Kocası için üzülmeli mi yoksa sevinmeli miyiz? Meredith de silah kullanıyor (sadece kullandığı markalar değişikti), aynı zamanda bıçakları ve kılıfları var. Bir yerlerden tanıdık geliyor mu?

Kısaca anlatmamız gerekirse. Meredith  babası peri prensi NicEssus olan yarı ölümlü bir peridir. Prenses babası gibi et prensesidir. Yani kızdığı zaman sizi sonsuza dek bir et topuna çevirebilir. Perilerin asillerine kitapta sidhe diyorlar. Teyzesi kraliçe Andais (halası olması gerekirken teyzesi olmuş ben de anlamadım) iktidar hırsı olan ve oğlu Prens Cell'in her yaptığın hoş gören bir hükümdardır. Ayrıca Meredith'i hiç mi hiç sevmemektedir. Cell prensesi hiç sevmiyor zaten. Hatta geçmişte Cell prensesi öldürmeye çalışmış ve annesi bunu görmezden gelmiştir.

Beijo das Sombras (Meredith Gentry, #1)Prenses kendine cazibe büyüsü yaparak parıltıyı söndürmüş, saçlarını kestirerek normal bir görünüm almış ve bir dedektiflik bürosunda dedektif olarak işe başlamıştır. Ortamdan uzaklaşmış üç yıl tüm bu peri işlerinden uzakta yaşamıştır.  Ta ki onlar onu bulan kadar.. Teyzesinin onu öldürmek değil bilakis tahtın diğer varisi olarak ilan etmek için geri çağırması ile başlayan olaylar olaylar.

Kötü bir kitap değil. Hatta yazarı ilk kez okuyanlar için harika bir kitap denilebilir. Ancak ben hem yazarı, hem anlatımını, hem tarzını tanıdığım için tekrarını yakalıyorum. Sıkıldım mı? Hayır tabi ki. Türünün sevenleri için zevkle okunabilir bir kitap. Ancak hunharca alın, okuyun, okutun demiyorum...

Herkese keyifli okumalar...

15 Aralık 2014 Pazartesi

KEŞKE SENDEN NEFRET EDEBİLSEYDİM - LUCY CHRISTOPHER


Bugüne kadar okuduğum en tuhaf, farklı kitaplardan biriyle karşınızdayım. Size bahsedeceğim kitabın adı Keşke Senden Nefret Edebilseydim.  Pegasus Yayınlarından çıkan kitaba başlamadan önce yine bir aşk hikayesi okuyacağımı düşünsemde sonuna kadar yanıldım.

Açıkçası bu bir aşk hikayesi değildi, erotik tek bir sahnesi veya en ufak bir yanı bile yoktu. Ty denilen profesyonel psikopata bir an olsun empati bile duyamadım. Kitap beni gerçekten çok etkiledi ve gerçekten bu yorumu yazarken bile zorlanıyorum ama bu etkilenme kesinlikle olumlu bir yönde değil.

Hikaye bir aşk hikayesi değil, tam anlamıyla stockholm sendromu da diyemem. Kitap daha çok bir adamın deliliğini konu alır cinsten. O kadar dehşet verici ve tüyler ürpertici ki sevginin ne kadar sapkın türleri olabileceğini, özgür iradenin ve medeniyetin ne kadar değerli, ne kadar vazgeçilmez olduğunu bize bir kez daha hatırlatıyor. Hiç nefret ettiğiniz ve bir o kadar acıdığınız biri oldu mu? Anlatılan hikaye her haliyle sarsıcı ve hikayeyi yaratan adam da her haliyle acınası, çarpık.

Travmalı adamlarla ilgili yazılan hikayeleri herkes sever. Hepimiz ufak tefek kafa kırıklıklarına göz yumar, hatta empati besleriz ama bu sefer karşımızdaki gerçek bir deli. Öyle romantik bir öfke kontrolü bozukluğundan falan bahsetmiyorum. Klinik yardıma ihtiyacı olan genç bir adam ve daha on yıl önce gözüne kestirdiği zavallı bir kız hakkında bu hikaye.

Okurken yaşadığım sinir, stress, mide bulantısı ve ürperti düşünülürse yazara başarılı diyebilirim ama bu tarz bir başarıya maruz kalmak istemeyeceğim için benim açımdan çok anlamlı bir başarı sayılmaz. En fazla dehşeti ve çaresizliği iyi yansıttığı ve kurguladığı için tebrik edebilirim ama böyle bir hikaye bana göre her şekilde rahatsız edici.

Kitapta toprak, doğa, tabiat kutsaması yapılmaya, kapitalist ve modern dünya düzeni eleştirilmeye çalışılsa da benim içimde "Evet gerçek doğaya dönelim." romantizminden çok "Modern dünyaya şükürler olsun." hissi uyandırdı. Sırf bu açıdan bakarsak vermek istediği mesaj hakkında başarısız olduğunu söylemek zor olmaz.

Hikayenin anlatımı o kadar detaylı, gerçekçi, ve mantıklı ki aslında okurken sizi en çok rahatsız eden de bu. Hikayenin içine öyle bir giriyorsunuz ki Emma olsam ne yapabilirim diye düşünmeye başlamanız işten bile değil. Şahsen ben düşündüm ve çok korkutucu şeyler buldum. Gaz lambasıyla Ty'ı ciddi ciddi yakmayı düşünürken ancak kendime dur diyebildim. Aslında dur diyemedim ama diğer fikirlerimi yazmak istemiyorum.

Bu yorumu yazarken paragraflarda bir giriş, gelişme ve sonuç sistematiğini gerçekleştiremiyorum çünkü bu kitap bütün sistematiklerden oldukça uzak. Sonunda da mutlak bir finali yokmuş gibi görünse de olabilecek tek geçerli ve mantıklı sonu yazar kararlılığından hiç caymadan kurgulamış. Aslında okuyucu tamemen ters köşe yaptığını ve şoke ettiğini söylemekte zor olmaz.Türünün (gerilim/psikolojik) çok, çok iyi bir örneği olsa da kimseye tavsiye etmek istemiyorum çünkü sinirlerinizi bu kadar yıpratmanın gereği yok diye düşünüyorum.

Herkese Keyifli Okumalar.


11 Aralık 2014 Perşembe

AŞKIN MÜZİĞİ (LICK) - KYLIE SCOTT


Bügün sizlere bahsedeceğim kitap Yabancı Yayınlarından çıkan Aşkın Müziği. Kitap zaten kapağından ve adından da anlaşılacağı üzere aşk, seks ve müzik üzerine kurulu.

Bu tarz müzisyenlerle ilgili kitapları büyük beklentiyle alıyorum ama sonucunda alkol, uyuşturucu ve seks bağımlısı bir kaç eziğin maceralarından fazlasını okuyamıyorum.O yüzden bütün rock grupları ve rock starlar hakkında kuşkuluyum...

Neyse konuyu dağıtmayıp kitaba dönersek amerikan popüler kültürünün kaçınılmaz Vegas sevgi bizi yine ilk sayfadan karşılıyor. Sarhoş geçen bir gece, aynı gece yapılan bir nikah, vasat bir kıza karşın tanrısal bir gitarist tam karşımızda. Karakterimiz elbette ki gitarist zaten konu ve tarz olarak müzikle ilgili bir şeyler yazan herkes ucundan kıyısından Kurt Cobain'e selam çakmayı asla ama asla ihmal etmiyor. Gerçi sesi güzel olsa bizim kitaptaki elemanın solistliği yok. Aslında çok çılgın hayranlar da göremedim ben.

Kitap için söyleyeceklerime gelirsek en fazla vasattı diyebiliyorum. Aşkla ilgili verilebilmiş bir duygu yoktu, erotik sahneler bol olmamakla birlikte nadir de sayılmazdı. Aşk romanı değildi, erotik roman değildi, ikisi arası genç-yetişkin türüne güzel bir örnekti. Yazıktır ki ben genç-yetişkin dedikleri türü bir türlü sevemedim. Ergenlere özel kitap mı yazılır be kardeşim? Cevap verin allasen?

Ön okumasını beğendiğim için aldığım bir kitaptı ama hızlıca okuyup bitirdikten sonra aldığıma biraz pişman olduğumu söylemek zorundayım. Çünkü ilk bölümü espirili, nüktedan ve eğlenceliyken kitabın kalanı hakkında aynı şeyleri pek söylemek mümkün değil.

Özellikle müzik gruplarının üyeleri arasındaki bu aşırı vıcık vıcık ilişki sinir bozucu cinsten. Yani bizim ülkede olsa cinayet sebebi olabilecek olayları orada şakalaşma olarak okumak bana enteresan geliyor tabi.

Sonuç olarak sadece türünün sevenlerine tavsiye edebileceğim ama başka kimseye önermeye cesaret edemeyeceğim kitaplar arasına girdi kendisi. Günahkarlar Turnede serisini seviyorsanız eğer bu kitabı da seveceğinizi rahatlıkla söyleyebilirim.

Herkese keyifli okumalar. 


6 Aralık 2014 Cumartesi

HASAT (HARVEST) - TESS GERRITSEN


Herkese merhaba derken değerli arkadaşlar peşinen söylüyorum bu bir övgü yazısıdır. Hatta ve hatta övgüden fazlasını da hak eden bu kitaba ödül vermek isterdim o kadar söyleyeyim.Uzun zamandır bu kadar keyifli, bu kadar sürükleyici, bu kadar tadı damakta kalan bir kitap okumamıştım.

Tess Gerritsen zaten çok severim ancak tüm kitaplarını okumamıştım. Çok tesadüfi oldu Hasat'ı satın almam. Aslında birkaç tanıtımda gördüm ve şöyle bir konusuna bakarak almaya karar verdim bu kitabı. Kitap bana ilk ulaştığında itiraf etmeliyim ki acaba bu kitabı almakla hata mı ettim? diye düşündüm. Çünkü kapak tasarımı gerçekten iyi değil. Dürüstçe ne düşündüğümü yazıyorum arkadaşlar. Evet kapak tasarımı kötü, yazı puntoları küçüktü, biraz daha açık bir basım yapılabilirdi. Ama içerik harika ötesiydi. Uzun zamandır bir kitabı elime alıp da üç saat elimden bırakamama gibi bir durumu yaşamamıştım. Evet evet o kadar sürükleyici ve insanı merakta bırakan bir konusu var. Olanca yoğunluğuma rağmen kitabı üç günde bitirdim diyebilirim.

Dr. DiMatteo (kısaca Abby) Bayside Hastanesi'ne kabul edilen iki yıllık başarılı bir cerrahi asistanı. Sevgilisi Mark ise göğüs cerrahisinde uzmanlaşmış bir diğer hekim. Olaylar zinciri öyle bir gelişmeye başlıyor ki; tahmin etmek mümkün değil. Gerçekten inanılmaz bir kurgu diyebilirim. Kitabın türü için polisiye gerilim denildiğine bakmayın (kitabın üzerine öyle yazmışlar) tam olarak değil.

Dozlar öyle güzel verilmiş ki, sizi ne aşırı kasıyor ne de aşırı polisiye takipler vs. ile bunaltıyor. Ve şunu da belirtmeden geçmek istemiyorum ki kitabı gerçekten bilen birinin, yani mesleki konulara hakim birinin yazması çok farklı. Biliyorsunuz ki Tess'de bir hekim aslında. Tıbbi terminolojiyi öyle güzel kullanmış ki. Sizi hiç sıkmadan anlayacağınız ama bir o kadar da etkileneceğiniz şekilde aktarmış. Anlatılmaz okunur yani o kadar demek istiyorum.

Spoiler vermeden yazmakta ne kadar zorlandığımı anlatamam. Spoi vermeden yazmaya özen göstermemin asıl nedeni kitabı gerçekten okumanızı istiyor olmam. Abby ikinci yılında başarılı bir cerrah olarak Bayside hastanesi nakil ekibinde görevli olan sevgilisi Mark'ın önerisi ve desteği ile ekibe katılması için teklif alır. Bu teklif gayri-resmi bir şekilde yapılmıştır. Ama neredeyse bir tarikat gibi kapalı bir grup olan bu ekipten aldığı teklif için Abby çok sevinmiş ve onore olmuştur.

Bu arada Vivian Chao Abby'nin kendisine örnek aldığı başarılı bir başka cerrahtır. Vivien'ın genç hastası ile Abby'nin ölmek üzere olan hastası nakil için eşleştiğinde iki hekimin yolları kesişir. Abby belki biraz duygusal davranarak ve hastane kurallarını tamamen hiçe sayarak Vivian ile birlikte hareket eder ve sonrasında tabi ki başı ciddi beladadır. Ancak bu durum sadece hastane yönetimi ile yaşanan idari bir sorun değildir.

Victor Voss karısı Nina için yapmayacağı hiçbir şey olmayan zengin ama aşırı zengin bir adamdır. Ve Nina kalp hastası olduğu için nakil beklemektedir. Ancak nakil listesinde üç numaralı sıradadır. Yaşam hakkı ile ilgili çok ciddi düşüncelere sevk ediyor kitap sizi bazı yerlerde.

Şimdi artık bundan sonrası Rus mafyasından tutun, doktorların para için neler yapabilecekleri, birçok insanın hayatına hiç tereddütsüz nasıl son verildiği gibi olaylar silsilesi başlıyor.

Bir doktorun hayallerini, kariyerini ve daha da önemlisi hayatını etik kurallar için feda edebilitesi nedir? Etmeli midir? Bir kadının neleri göze alabileceği, ne kadar cesur olabileceğini düşünüp sorgulamanızı sağlıyor. En önemlisi paranın ve güç hırsının insanı getirebileceği noktadır ki o nokta hainlikte ve vicdansızlıkta zirve yaptığı yerdir insanın. İnanın okurken titredim. Yapamaz sandım ama o yaptı.

Okumalısınız... Ciddi söylüyorum kesinlikle okumalı ve tavsiye etmelisiniz çevrenize. Çok ama çok başarılı bir yazım, inanılmaz akıcı ve kesintisiz macera, insanların ne kadar kötü veya ne kadar iyi olabileceğine dair güzel bir hikaye.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...