30 Mart 2014 Pazar

DEMOKRASİ


büyük birader seni izliyor! "george orwell - 1984"


 insanlık tarihi boyunca halklar ne yazık ki bu şekilde bir çok vakayla karşılaşmak zorunda kaldı. kan döküldü, mücadele edildi, anarşi çıktı ama bir şekilde halklar tekrar kendi gücünü gösterdi, ilerleyip gözden kaybolan demokrasi tarihin tozlu sayfalarına karıştı.. mesela bir kaç örnek vermeli.


1) BENITO MUSSOLİNİ

kitlesel akıl tutulması.. mussolini ve seçmenleri.. 

birinci dünya savaşına büyük ümitlerle giren italya, yenen devletlerden olmasına rağmen savaştan yorgun çıkmış ve istediği sonuçları alamamıştı. savaş ekonomik hayatta da büyük bir sarsıntı yaratmıştı. italya'daki bu durum 1919 yılında kurulmuş olan benito mussolini liderliğindeki faşist partinin işine yaradı. 1921 yılında yapılan seçimlerde faşistler 35 milletvekili çıkardılar ve bundan sonra daha çok taraftar kazanmaya başladılar.

28 ekim 1922'de mussolini yönetiminde faşist partisinin "kara gömleklileri" napoli'den roma üzerine yürüdü. hükümet çekilmek zorunda kaldı. kral III. vittori emanuel de 30 ekim 1922'de başbakanlığa mussolini'yi getirdi ve böylece faşist yönetim kurulmuş oldu.

28 nisan 1945'te mezzegra'da mussolini ve metresi infaz edildi. mussolini'nin maiyetindeki devlet görevlileri aynı akşam kurulan idam mangasında idam edildi. ertesi gün mussolini'nin, sevgilisinin ve birkaç yandaşının cesedi milano'da loreto meydanı'nda ki esso benzin istasyonunun çatısından başaşağı sallandırıldı. teşhir edilen vücudu, halk tarafından tekmelendi ve tükürüldü. devrik liderin cesedi alaya ve istismara maruz kaldı.

2) ADOLF HITLER

kitlesel faşizm.. 
nazi partisi'nin başlangıcını 1918'de kurulan alman işçi partisi teşkil eder. parti 1920'de nasyonal sosyalist alman işçi partisi adını aldı.

nazi partisi 1930 seçimlerinde altı buçuk milyon oy alarak, 107 milletvekili çıkartarak büyük bir başarı sağladı, 1932 seçimlerindeyse alman parlamentosu'nun 608 üyeliğinden 230'unu kazanarak ülkenin en büyük partisi haline geldi. cumhurbaşkanı hindenburg 30 ocak 1933'te başbakanlığa hitler'i atadı, böylece nazi partisi iktidara gelmiş oldu.

miting meydanları.. nazi almanyasının %50'si..

5 mart 1933'te yapılan seçimlerde nazi partisi yine çoğunluğu sağlayamadı. bununla beraber hitler baskı ile cumhurbaşkanından dört yıl süreyle olağanüstü yetkiler aldı. bununla, tam anlamıyla bir diktatörlük yönetimi kurmak için harekete geçti.

2 ağustos 1934'te devlet başkanı von hindenburg'un ölümü üzerine devlet başkanlığı ve başbakanlık makamı führer ve başbakan hitler'in şahsında birleşti.

30 Nisan 1945'te berlin'de eşi eva braun'la birlikte intihar etmeye karar verirler. kendilerini bir odaya kaparlar ve önce eva braun içinde siyanür bulunan bir kapsülü ısırır ve zehir saniyeler içinde etkisini gösterir, hemen ardından ise hitler bir siyanür kapsülünü ısırır ve eş zamanlı olarak tabancayla sağ şakağına ateş eder. kendi isteğiyle führerbunker bahçesinde benzinle cesetleri bombaların neden olduğu bir çukura yerleştirilip yakılmıştır. hitler'in bunu istemesinin sebebinin sovyet ordusu tarafından yakalanıp teşhir edilmek istememesi olduğu iddia edilmektedir.

                                                                        **********

bu listeye mübarek, kaddafi, saddam gibi bir çok isimlerle devam edilebilir.. demokrasi sadece gelişmiş toplumlarda işleyen bir sistemdir. gelişmemiş ortadoğu ülkelerinde ve vatandaşlık bilincini kazanamamış toplumlarda demokrasi diktatörlüğün kılıfından öteye gidemez çünkü böylesi toplumlarda demokrasi amaç değil araçtır. demokrasilerde çok seslilik ve muhalefet esastır. demokrasiyi demokrasi yapan çok sesliliğe tahammül edebilmek, farklılıkları zenginlik olarak görebilmek, ayrıştırmadan ortak bir bilinç oluşturabilmek, meşru bir yönetim olabilmektir.



27 Mart 2014 Perşembe

GELMİŞ GEÇMİŞ EN İYİ FİLMLER - İLK ON


ben ve meşhur listelerim.. blog'umun amacı birilerine yardımcı olmak, fikir vermekti. o yüzden bu listeleri, yönlendirmeleri çok seviyorum ben. daha önce en iyi romantik filmler, izlenmesi gereken efsane diziler ve en iyi türkan şoray filmleri listelerini yapmıştım kendimce..

şimdi de size benim için efsane olan herkesin izlemesi gerektiğine inandığım kült ve etkileyici filmlerden bir ilk on listesi hazırladım. bu liste kesinlikle "IMDB'nin ilk on filmini kopyala yapıştır" kavramından oluşmuyor. hepsi izlediğim, üstüne düşündüğüm ve çok güzel filmler. listenin elbette eksikleri var çünkü "on" adetle sınırlayamayacağımız kadar iyi filmler var. the godfather, er ryan'ı kurtarmak, forrest gump, yeşil yol gibi bir çok film liste dışı kaldı ama bunlar zaten oldukça ünlü olduğu için tekrar edip durmak istemedim. -yine de forrest gump gerçekten hollywood'un insanlığa
dünyaya, evrene hediyesidir mutlaka izlemenizi tavsiye ederim..- o yüzden şimdi sizi kendi ilk on'umla başbaşa bırakıyorum. tabii içlerinde izlediğiniz filmler varsa fikirlerinizi duymak isterim yorumlara alayım sizi :)

  •  CESUR YÜREK (BRAVEHEART)


ilk olarak bu yazıyı yazma sebebim olan filmden bahsetmek istiyorum. cesur yürek. mel gibson'ın gözümde devleşmesine, aşk romanlarından tanıdığımız iskoçları çok sevmeme neden olan film. romantik ve epik bir masal, destansı bir hikaye.. üstelik kurgu değil tarihten esinlenilerek çekilmiş..

 VİZYON TARİHİ: 22 eylül 1995

TÜR: aksiyon, biyografi, dram

OYUNCULAR: mel gibson, sophie marceau, brendan gleeson

KONU: 13. yüzyılda ingilizler, iskoçlar üzerinde egemenlik kurmuştur. ingiliz soyluları, yeni evli İskoç kadınlarıyla ilk geceyi geçirme hakkına sahiptir. çocukken ailesini iskoçya uğruna kaybeden william wallace'ın karısı da ingiliz birlikleri tarafından öldürüldüğü zaman, onun intikam arayışı kısa zamanda ülkesinin özgürlüğü için amansız bir savaşa dönüşür. 


  • TRUVA (TROY)


tarihi filmlerden gidiyoruz gibi görünüyor gerçi bahsedeceğim ikinci film daha çok mitolojik. evet tabii ki truva'dan ve aşil'den bahsediyorum. truva savaşını, ilyada ve odysseia destanlarının bahsettiği antik yunanistan'ın gördüğü en büyük savaşı ve büyük aşil'in (achilles) briseis'le tutkulu aşkını soluksuz izleyeceksiniz.  film tam bir yıldızlar geçidi eklemeden geçemeyeceğim, brad pitt bir daha asla o kadar yakışıklı olmadı.

VİZYON TARİHİ: 14 mayıs 2004

TÜR: aksiyon, dram, savaş, mitoloji, tarih

OYUNCULAR: brad pitt, orlando bloom, eric bana

KONU: 10 yıl süren ve bir medeniyetin çöküşüne neden olacak savaşı, truva prensi paris ile ısparta kraliçesi helen'in aşkı başlatır. paris’in helen’i kocası kral menelaus’tan çalması kabul edilemeyecek bir hakarettir. aile onuru menelaus’a yapılan bu yanlış hareketin kardeşi agamemnon’a da yapıldığını öngörmektedir. miken kralı olarak büyük bir güce sahip olan agamemnon, helen’i truva’dan geri getirerek kardeşinin şerefini kurtarmak için kısa sürede yunanistan’ın tüm ordularını bir araya toplar. 


  • SIKIYSA YAKALA (CATCH ME IF YOU CAN)

eğer bu listenin bir galibi, bir şampiyonu varsa hiç şüphesiz bu leonardo dicaprio olacakır tam dört filmini de benim için en iyiler listesine sokmayı başardığı için şu an kendisine tekrar hayran olduğumu belirtmek isterim. sıkıysa yakala.. amerikan tarihinin gördüğü en büyük "dahi" dolandırıcının ve  kararlı bir FBI  ajanının arasında geçen harika bir kovalamaca hikayesi. sonuysa bütün etik değerlerinizi gözden geçirmenizi gerektirecek..  ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim ki söz konusu ajan tom hanks :)

VİZYON TARİHİ: 31 ocak 2003

TÜR:  komedi, biyografi, suç

OYUNCULAR: tom hanks, leonardo dicaprio, jennifer garner, amy adams

KONU: FBI’ın ünlü “en çok arananlar” listesinde yer alan en genç dolandırıcısının gerçek yaşam öyküsü.. frank abagnale jr henüz 18 yaşına gelmeden doktorluk, avukatlık ve büyük bir hava yolu şirketinde pilot yardımcılığı yaptı. kılık değiştirme ustası olan abagnale, aynı zamanda son derece zeki bir dolandırıcıydı. 16 yaşındayken başladığı çek sahtekarlığını 26 ülkede sürdürerek milyon dolar çapında dolandırıcılık yaptı. ABD tarihinin en başarılı banka soygununu gerçekleştirdi.


  • BEYAZ ŞEYTAN ( BLOW)

madem suç dünyasına adım attık size suçların ve suçluların kralından bahsetmek zorundayım. 60'ların amerikasında bir uyuşturucu baronu tabii ki johnny depp! gerçek bir hayat hikayesinden birebir kurgulanmış bir suç impatarotunun sınırlardaki çarpıcı ve göz kamaştırıcı hehikayesi.. paranın, aşkın, seksin her şeyin sahibi olmak ve bütün dünyayı kaybetmek. bu film gerçekten suça ve suçluya bakış açınızı değiştirecek. kötüyü sevmeye hazır olun! bu film amerikan adaletini kutsayan bir film değil. yine de bana sorarsanız filmin tek kelimeyle özeti şudur; "para gerçek değildir george."

VİZYON TARİHİ: 21 eylül 2001

TÜR: biyografi, dram, suç

OYUNCULAR: johnny depp, penelope cruz, emma roberts

KONU: george gung küçükken maddi zorluklar çekmiş ve ileride de böyle sıkıntılar yaşamamak için yemin etmiştir. bir çok filmden alışık olduğumuz gibi george da doğal olarak çok para kazanmak için uyuşturucu işine girer. gitgide daha fazla risk alarak daha çok kazanmaya başlar. tabi maddi olarak bu kadar hızlı ilerleyen kahramanımız, maneviyatta da aynı hızla gerilemekte böylece iç dünyasında büyük boşluklar doğmaktadır... 



  • V FOR VENDETTA

bu filmi de izlemeyen yoktur sanırım yine de eğer izlemeyenler varsa özellikle bu günlerde içinizi sızlatacak bir film. bu bir adamın dünyayı değiştirebileceğinin hikayesi. bu film bir intikam ve kurtuluş gösterisi.. korkularından özgür kılınmak isteyenin ölümüne korkması gerektiğini, aşkın sadece daha çok zihinsel bir şey olduğunu, mutlu sonun her zaman o kadar da mutlu olmadığını anlatan bir film.. aslında ana fikri; fikirlere kurşun işlemez!

VİZYON TARİHİ: 31 mart 2006

TÜR: aksiyon, gerilim, ütopya

OYUNCULAR: hugo veawing, natalie portman   

 KONU: V olarak bilinen maskeli bir adam, geleceğin totaliter rejimle yönetilen ingilteresi'nde korkuyla sindirilmiş halkına egemenliği geri verebilmek için şiddete başvuran biridir. V ingiltere halkını, kendisiyle guy fawkes günü olan 5 kasım’da parlamento’nun çevresinde buluşmaya davet eder. 


  • INCEPTION (BAŞLANGIÇ)

henüz lisedeyken bir kız arkadaşımla tamamen tesadüf üzere girdiğimiz bir filmdi leonardo di caprio'yu görünce hmm haydi buna girelim dedik ve filmden çıktıktan sonra nutkumuz tutuldu! zihinleri zorlayacak, gerçekle rüyayı birbirine karıştıracak bir başyapıt izlemek istiyorsanız önereceğim film bu olacaktır..

VİZYON TARİHİ: 30 temmuz 2010

TÜR: bilim kurgu, aksiyon

OYUNCULAR: leonardo di caprio, ellen page, michael caine

KONU: dom cobb çok yetenekli bir hırsızdır. uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. cobb’un bu ender mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği herşeye malolmuştur. cobb’a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkansız başlangıçı tamamlayabilirse.. mükemmel soygun yerine, cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. eğer başarırlarsa, mükemmel suç bu olacaktır ama ne dikkatle yapılan planlamalar, ne de uzmanlıkları, onları, her hareketlerini önceden tahmin ettiği anlaşılan tehlikeli düşmanlarına karşı hazırlıklı kılabilir. bu, gelişini sadece cobb’un görebildiği bir düşmandır.



  • I AM LEGEND - (BEN EFSANEYİM)

zombi filmleri size çok mu sıkıcı geliyor? zombi görünce gülmekten kendinizi alamıyor musunuz? residens evil'ın lafı bile gözlerinizi devirmenize mi sebep oluyor? o zaman iyi bir değişiklik yapalım. bu film gerçekten izlenebilecek, mantık çerçevesine oturacak bambaşka bir zombi filmi.. bu et yiyerek beslenen zombilerin hikayesi değil, bu dünyada sağ kalan son insan olduğunu zanneden birinin yalnızlıkla nasıl başa çıktığının hikayesi..

VİZYON TARİHİ: 25 ocak 2008

TÜR: bilim kurgu, gerilim, dram

OYUNCULAR: will smith, alice braga, willow smith

KONU: robert neville başarılı bir bilim adamıdır ve insanlığı yok edeceğine inanılan,önüne geçilemez tehlikeli virüs ona bulaşmamıştır. virüs çok kısa bir zamanda insanların ölümüne sebep olmuş, sonuçta neville new york'ta hayatta kalan tek insan olmayı başarmıştır. ancak neville'in durumu çok zordur çünkü belki de dünya üzerindeki tek insan kendisidir. üç yıl boyunca dolaşmakta, yaydığı radyo mesajları ile hayatta kalan insanlara ulaşmaya çalışmaktadır.
herhangi bir canlıya rastlayamayan neville aslında yalnız değildir ve her hareketi izlenmektedir. salgından sağ kurtulan eski insan-yeni mutantlar neville'in ölümcül bir hataya düşmesini beklemektedirler.

  • BLOOD DIAMOND - (KANLI ELMAS)

söylemiştim bu listenin yıldızı leonardo diye o yüzden onun filmleri gelmeye devam edecek. zaten hala oscar'ı alamaması çok çok şaşırtıyor beni dehşete düşürüyor desem yeridir. filme gelirsek elmas ticaretinin, elmas kaçakçılığının ve afrika kıtasının bütün çarpıklığını gözler önüne seren, insanı insanlığından utandıran ve beni mücevherattan oldukça soğutan bir film kendisi. sırf bu duyguları, dehşeti ve yozlaşmışlığı görmeniz empati yapmanız için öneriyorum bu filmi tabii siz bilirsiniz çünkü cehalet mutluluktur bazen..

 VİZYON TARİHİ: 2 şubat 2007

TÜR: dram, suç, aksiyon

OYUNCULAR: leonardo di caprio

KONU: 1990’larda sierra leone’de gelişmekte olan kaos ve iç savaşın fon oluşturduğu “blood diamond” güney afrikalı paralı asker danny archer ile mendeli balıkçı solomon vandy’nin hikayesi. her iki adam da afrikalıdır, ama geçmişleri ve şartları olabildiğince farklıdır. ne var ki, hayatlarını değiştirebilecek pembe bir elması bulmak için çıktıkları serüvende yazgıları kesişir.

  • SHUTTER ISLAND - (ZİNDAN ADASI)


işte geldik beni önce ölümüne tedirgin eden, sonra ölümüne korkutan sonundaysa hüngür hüngür ağlatan filme.. başyapıt, şahaser ne söylesem eksik kalır bu film için. bir film düşünün ki defalarca işlenmiş bir konuyu tamamen farklı bir şekilde ele alsın ve sizi duygudan duyguya sürüklesin lobotomi gibi ilkel bile denemeyecek kadar korkunç bir "güya" tedavi yöntemine nobel ödülü verenlere tokat gibi çarpmalıdır bu film.. yine de film bittiğinde kendinize sorduğunuz soru şu olacak; "ben olsam bütün bunları hatırlayarak yaşamaya devam edebilir miydim?"


VİZYON TARİHİ: 12 mart 2010

TÜR: dram, gerilim, aksiyon

OYUNCULAR: leonardo di caprio, mark ruffalo, ben kingsley

KONU: “köstebek” ile oscar ödülü kazanan yönetmen martin scorsese’in yönettiği “shutter island”da, massachussets sahili açıklarındaki bir adada suç işlemiş akıl hastalarının tedavi edildiği hastanedeki bir katilin esrarengiz şekilde kayboluşunu soruşturmakla görevlendirilen teddy daniels ve chuck aule adlı iki polisin baş döndüren hikayesi konu ediyor.
 
 
  • (SİL BAŞTAN)

durun durun bahsettiğim bir şebnem ferah şarkısı değil. bu film sanırım jim carrey'nin dram'a en yakın oynadığı film olmalı ama kesinlikle salya sümük ağlanacak bir film değil. daha çok hayatla ilgili derinlemesine dersler verecek, hatırlamanın bir nimet olduğunu gösterecek cinsten bir aşk hikayesi.. zaman zaman hangimiz herşeyi unutmayı dilememişsizdir ki?

VİZYON TARİHİ: 26 mayıs 2006

TÜR: bilim kurgu, dram, romantik

OYUNCULAR: jim carrey, kate winslet

KONU: joel barish 'in eski sevgilisi clementine yaşadıkları iki yıllık ilişkiye dair tüm anılarını gizemli tıbbi bir müdahale ile kafasından sildirir. bunu öğrenen joel çok üzülür ve aynı prosedürü kendi üzerinde uygulatmaya karar verir. bütün anılarını sildirmek için derin uykuya yattığında, gözlerinin önünden clementine ile yaşadığı günler geçer. joel aslında clementine'i unutmak istemediğini anlar ve müdahaleyi durdurmak için çabalar.

24 Mart 2014 Pazartesi

BU NE MEYMENETSİZ MERHAMET!


şu ülkede çok değil bir tane iş güzel yapılsa şaşarım yani zaten neden türk dizisi izlersin değil mi sana herşey müstehak!

valla kendine işkence etmek isteyen varsa hiç okumasın zira spoiler nedir? neden yazılır? burada ben şimdi size hepsini göstereceğim!

oha lan, lan nasıl yani ahaha kafanız mı güzel oğlum sizin, senarist ne çektin sen bu finali yazmadan önce? yavrum bali falan mı kokluyorsun kokain falan sağlamaz bence bu kafayı..

katliam yapan suikastçilerden biri..
blog'ta argo kullanmak istemediğim için şu an kendimi nasıl kasıyorum bilseydiniz bırak canım koyver ya falan derdiniz ama demeyin. sakin olmam lazım eğer imkanı ihtimali varsa. blog'ta önceki post'ta bu diziyi izleyin dediğim için hepinizden ama hepinizden özür diliyorum.

izlemeyin vallahi tallahi üstüne para verseler izlemeyin alenen zaman kaybıymış ömrümden giden dakikalara saatlere yanarım ben başka da bir şey değil.

çatışmadan 15 saniye önce..
gerçekten kibar olmak için hiç bu kadar kasmamıştım bütün dizi ekibine ikişer tane tokat atasım var kardeşim siz ne gereksiz elemanlarsınız..

öldü lan herkes öldü!
narin öldü, deniz öldü, ali öldü, kim kaldı lan ayı!

final bölümü yapıyorsun herşey güllük gülüstanlık daha amacın ne senin son 15 dakikada katliam yapıp çıkıyorsun?

ıssız adamdan daha çapsızsın yemin ediyorum babam ve oğlum'dan daha çok kasmışsın böylesi sebebsiz ölüm olur mu? maksat ne? amaç ne? olay ne yani? erol durat'mış pes.. ateş olsa cürmüğünü yakamayacak çapsız herif  20 kişinin koruduğu eve ben diyeyim özel harekat sen de mossad hatta abartalım sen de FBI ben diyeyim S.W.A.T öyle elemanlar yollayıp bütün malikaneyi tarıyor bak sen... katliam çıkarıyor ki spartacus finaliyle kapışır.. bak bak bak..

taramalı tüfekli suikastçilerle çatışan sermet..
ya senin ne geniş bir hayal dünyan var be kardeşim ne kadar ucuz dram peşindesin.. deniz hamile, narin ikiz doğurmuş bebekleri beşikte ve alenen intihar ediyorlar aga neremle güleyim sen söyle? çok mu cool oldun senarist, çok mu güzel ters köşe yaptın, madalya hakettiğini mi hissediyorsun? bunun daha kaba bir versiyonu var ama ortam müsait olmadığı için ben kibar olanını söyleyeyim "hee yavv hee" sen süpersin!

çatışma sırasında ölseler yine bir şey demeyeceğim lan mutlu son olsa iyiymiş neyse artık dizi işte diyip geçeceğim.. ama sen var ya sen bu senaryoya okey veren herkes siz hepiniz çok çakalsınız ya son ana kadar heyecan yapıp ters köşenin canına okuyup vurucu, unutulmaz bir final yaptınız ya güya.. işte bütün bu lafları bu yüzden yazıyorum "size çok güzel laflar hazırladım."

silahı deniz'e veren sermet sırtından vuruldu..
seyirciyi aptal yerine koymaktır bu yaptığınız! başka bir şey değil.. çok etkileyiciydi bu manasız hareketiniz tebrik ederim. bir aklı evvelin biri biz bunları öldürek diye heyecanlandı belli ki delinin kuyuya taş attığı misali sizde fikire atladınız muhtemelen.. cıkss şekerim olmamış!

deniz.. ya ben biliyorum ki evlendiğim, aşık olduğum adam bir "mafya babası" bunu bile isteye ben o adamla evlenmiş miyim? evlenmişim. hem de herkesi, herşeyi karşıma almış mıyım? almışım. 5 aylık evliyim ve kocamla mutluluktan aklımızı kaçırmış gibi miyiz? evet daha bile beteriz. onunla yaşlanmak hayattaki en büyük isteğim mi? aynen öyle.. daha bu sabah hamile olduğumu öğrenmiş miyim? evet öğrenmişim. benim dünyamın tamamı olan adamdan yepyeni bir dünya yaratacağım bize.
sermet'i kurtarmak için deniz'in öldürdüğü suikastçi..

sonra mı ne oluyor? çatışma çıkıyor. en fazla yarım saat geçmiş bebeğimizin haberini verişimin üstünden ayaklarımız yere basmıyor bizim.. o sırada mermiler yağıyor yağmur gibi üzerimize gözlerine bakarken içimin titrediği adam siper oluyor bana, bütün gücüyle savunuyor beni ölüm kalım beynimize saplanacak tek bir mermiye bağlıyken ve mermiler yanımızdan santim farklarıyla geçerken beni koruyor o adam.. saydırdığı silahı çatışmanın ortasında elime tutuşturuyor "kim gelirse gelsin ateş et." ölüme yürüyor silahsız. benim için, bizim için öldürmeye yürüyor.

katil oldum diye sinir krizi geçiren deniz..
daha iki adım atmadan nefes aldığı için nefes alabildiğim adamı sırtından vuruyorlar makineli tüfekle oracıkta üstüme yığılıyor, dünya üstüme yığılıyor, aldığım nefes üstüme yığılıyor, ellerim kanlı, henüz beş aylık kocamın, doğmamış bebeğimin babasının kanı. verdiği silahı tutmaya çalışıyorum titreyen ellerimle belki de cesedi üstümdeki o değil miydi beş dakika önce kahkahalarla kucaklayan beni baba olacağını öğrenen o değil miydi? bunu bize yapanlardan biri içeri giriyor, yüzünde maske elinde tam otomatik susturuculu bir silah. üstündekiler gibi kararttı hayatımızı, şimdide susturucu takılı silahıyla susturacak bizi sonsuza kadar. yapmam gerekeni yapıyorum aynı saniye, düşünmüyorum, tereddüt etmiyorum, artık ellerim titremiyor. tetiği çekiyorum, bize bunu yapanın kalbinin parçalandığını görüyorum..

sonra mı?

deniz ve narin'in arabası takla attı..
katil oldum diye histeri krizi geçiriyorum, ölü mü değil mi belli olmayan kocamı orada öylece bırakıyorum, korumaların cesetlerinin arasından geçiyorum, bak nasıl oluyorsa kocam ölüyorken ben arabanın anahtarlarını bile buldum kendi arabama atladığım gibi narinde benim için endişelenip arabaya atlıyor. çok hızlı sürüyorum arabayı katil oldum diye sinir krizi geçiyorum hayatta kalmayı seçtim diye sinir krizi geçiyorum o kadar salak biriyim ki kocamın ve karnımdaki bebeğin canını kurtardığım için vicdan krizi yaşıyorum.. katil olduğum için oldukça duyarlı olsam da bu duyarlılık beni tekrar katil olmaya yönlendiriyor arabayı iki tane bebeğin annesi olan narinle birlikte şarampole yuvarlıyorum bende hamileydim bu arada.. işte bunların hepsi çok mantıklı.. yok arkadaş ben bu post'u küfür etmeden asla bitiremeyeceğim zaten bölümü de küfürsüz bitiremedim deniz ve narin şairane biçimde ölüp cennet olduğu tahmin edilen kumsalda en az kalp gözü kalitesinde koşarken çalan sezen aksu eşliğinde kelime dağarcığımı zorlayarak bir milyon tane küfür ettim size içinden en söylenilebilir olanını söylüyorum. böyle dizi de böyle finalde olmaz olsun siktirin ordan!!

cennette ve mutlu iki adet mal..
öyle bir şey yaşasam yok mu daha yaralı falan getirin ben öldüreyim katil olasım geldi diye gezerim.. o erol yavşağına tepki vermediler neymiş deniz terk edermişte bilmem ne.. etik değerlerinizi yerim sizin hiçbir şey yaşama içgüdüsünden kuvvetli değil. öl ya da öldür! bu kadar basit seçim! ne içtiniz de çatışmadan çıkartıp intihar ettirdiniz ya?

daha on gün bunu düşünürüm ben.. işsiz olduğum için değil bu kadar salak yerine koyulmaya sinir olduğum için!


MAVİ AY (BLUE MOON) - LAURELL K. HAMILTON



anita blake serisi ile tanışmama vesile olan belki de serinin en güzel kitabı diyebilirim.  biliyorum "kanlı kemikler" ve "ölüm dansı" için de böyle söylemiştim. kim anita sever? ben mi?

harika ötesi olan bu kitapta anita richard ile muradına eriyor.. nihayet... şimdi bana sorarsanız ben jc'yi seviyorum kesinlikle ama richard'da yabana atılır türden değil arkadaşlar. değerli richard hapse girer. evet evet yanlış okumadınız richard tecavüz suçlaması ile hapistedir ve kardeşi arayıp anita'dan yardım ister. biliyorsunuz ki sıradan bir ortaokulda fen öğretmeni olan richard'ın kurtadam ve ulfric (kurtadam sürüsünün kralı) olduğunu hiç kimse bilmemektedir. aksi halde mesleği elinden alınır. ve mavi aya sadece birkaç gün vardır. richard ne pahasına olursa olsun o delikten çıkarılmalıdır. tabii buna en büyük engel esasen richard'ın kendisidir zira masum olmanın her şeyi çözeceğine olan kör inancı herkesin elini kolunu bağlamaktadır.

derhal en iyi avukatı ayarlamıştır anita ancak richard kibar bir şekilde söylemeye çalışırsam "salatalıklık" yaparak avukata ihtiyacı olmadığını, masum olduğunu ergeç bunun anlaşılacağını savunan bir sersem olduğu için sürekli işleri zorlaştırıyor. jc'nin yaptığı tüm görüşmelere rağmen Tennessee şehri vampir efendisi güvenli geçiş vermiyor bunun nedeni ise truimvirliğin gücünden kormaları. asher'ın yerine geçmek istediğini zanneden colin (yani Tennessee şehir efendisi) kıçından korkuyor yine de anita jc'nin jetine atladığı gibi hemen yola çıkıyor.

şimdi burada iki şeyin altını çok iyi çizmek gerekiyor. birincisi richard tecavüz etmez. herkes bundan emin. bir sürü şey yapabilir ama tecavüz bunlardan biri değildir. yani kesinlikle birileri iftira atıyor ama ne için ve ne sebeple? tabi ki richard'ın kardeşi daniel ve annesi charlotte oradalar gerçi orada olmasalar daha iyiydi o da başka mevzu başlarına gelecek var.

bu kitapta munin (sürünün daha önce ölen üyelerinin ruhu ve gücü) çok ön planda. reina munini yani tam bir fahişe ama işe yarar bir fahişe. iyileştirme gücü var ve ölüme yaklaşan arkadaşlarını anita munin kullanarak yardım etti tabi bunun bedelleri oldu ve güzel de oldu denilebilir.

asher ilk kez anita'yı ısırdı ve zihnini işgal etmeye yakın hale geldi. zevkten öleceğini sanan anita aslında korkudan öldü. neden mi? sırf bu zevki tatmak uğruna asher'a köle olurum diye.. 

bu kitabın asıl konusu niley adında manyak zengin biri.. yerel polisi de satın almış. etrafında psişik tipler de var. böyle tam gaz manyakça saldırıyor. richard'ın ailesini kaçırarak işkence ediyor finalde ve başına gelenler geliyor.gerçi burada bir kez daha richard'ın ne kadar sıkıcı, ne kadar ütopik, ne kadar mantıksız olduğunu bir kez daha görüyoruz. anita'yla jc olmasa beş dakika hayatta kalamayacak kadar idealist ve zayıf kendisi.

böyle minik ip uçları verdikten hemen sonra diyorum ki okuyun. yaşadığımız dünyadan farklı bir dünya. kurtadamlar var, vampirler var, diğer likantrop sürüleri var. ve bunlar yasal bir şekilde vatandaş. yani kabul görmüş durumdalar. hepsinin çeşitli güçleri var ve bir sürü diplomatik seramonileri var ve anita'nın silahları var. gerçekten harika ötesi bir dünya. değişik kafalar ve o kitabın içine giriyorsunuz ve o kafaları dibine kadar da yaşıyorsunuz. normal hayatınızdaki tüm sorunlar birkaç saatliğine kayboluyor. muhteşem bir duygu.  


Sevdiğim Diyalog ve Bölümler

- "Bak Colin, yolumda durma, o zaman ben de seninkine çıkmam. Benimle uğraşırsan seni yok ederim, beni anlıyor musun? Bu eğer sen başlatırsan bir savaş olur ama, Tanrı şahidim olsun, savaşı ben bitiririm."

"Herkesi hastaneye götürebilmek için, bir kamyonet, iki polis arabası, Noel Baba'nın kızağı, ve benim kullandığım vana ihtiyaç duyuldu. Tamam, Noel Baba'nın kızağı yoktu ama yine de fener alayı gibiydik."

"Hayır, vicdanım beni rahatsız etmiyor, daha değil.  Belki sonra eder, belki de etmez. Ama o anda yaptığım şeyden pişmanlık duymuyordum. Thompson'un canını yakmak istiyordum. Onu yaptığı şey yüzünden cezalandırmak istiyordum ve biliyor musun, Partick, yaptığım yeterli değildi. Hem de hiç değildi çünkü onu çok çabuk öldürdüm." Gözlerimde yaşlar birikmişti. Uyuşukluk ve kızgınlık geçince, çok büyük sıkıntılar çekecektim. Adrenalin ve öfkeye tutunmalıydım. Bu geceyi böyle geçirmeliydim. Yarın, neler olacağını görürdük. 

19 Mart 2014 Çarşamba

HANNIBAL DOĞUYOR (HANNIBAL RISING) - THOMAS HARRIS


bu yazımda size asla unutulmayacak bir edebi karakterden söz edeceğim.  thomas harris'in yarattığı bu büyüleyici karakter hannibal lecter'dan başkası değil..

kızıl ejder, kuzuların sessizliği ve hannibal filmlerini izlemeyen neredeyse yoktur. ben de karakterle ilk kez kuzuların sessizliği filmiyle tanıştım ve tamamen hayran oldum. bu hikaye bir seri katilin hikayesi, bu hikaye naif, zarif, aristokrat bir dexter hikayesi..

bilmeyenler için karakterin gelişimini anlatmak istiyorum hannibal aslında yaratıcısı olan thomas harris'in bile ön göremeyeceği bir şekilde sevilmiş, hayran olunmuş ve popüler olmuş bir karakter buna filmlerin ve tabii anthony hopkins'inde etkisi yok değil ama buna daha sonra geleceğiz. hannibal lecter aslında kızıl ejder'de bir yan karakter olarak çıkıyor karşımıza psikopat bir katili yakalamaya çalışan ama sürekli başarısız olan FBI son derece tehlikeli ve tecrit altında tutulan hannibal lecter'dan bu seri katil'i yakalayabilmek için yardım ister çünkü hannibal lecter psikopat bir katil gibi düşünebilecek, hamleleri önceden görebilecek bir dahi'dir..

gerek anthony hopkins'in başarısı gerekse bir edebi karakter olarak hannibal'ın doyuruculuğu yan karakter olarak başlayan hikayesine yepyeni bir boyut kazandırır. kendi hikayesini yaratan bir karakterdir hannibal lecter bir çok bakımdan olduğu gibi bu bakımdan da çok özeldir. hannibal ve clarice'in bir nevi hastalıklı ama bir o kadar da hayranlık uyandıran hikayesi de burada başlar. asla bir aşk romanı olamaz kuzuların sessizliği, karşılıklı bir aşkta yoktur zaten ortada ama hikayenin bütün vahşetine inat naifliği sizi hemen ele geçirir. kuzuların sessizliğinden sonra hayran kitlesini her alanda büyüten ve kendini yeniden yaratan hannibal nihayetinde aynı adlı bir romanla ana karakter olarak karşımıza çıkar. gerek thomas harris için, gerek hikaye için hatta hollywood için bu sanat'ın nirvanasıdır. hannibal çok geçmeden bir başyapıt oluverir kendi hikayesini yazan bu karakter adını kült eserlerin en başına altın harflerle yazdırır.

size bahsedeceğim kitap tamamen bu başarı öyküsünün sonucudur. hannibal lecter'ın çocukluğunu ve gençliğini anlatan bu eser hannibal karakterinden seneler sonra tamamen hayranlarının merakı ve karakteri daha da yakından tanıma çabasından dolayı yazılmış, kendi kendini zihinlerde varetmiştir.

bilmeyen duymayan ucusundan kıyısından olsun haberdar olmayan var mıdır gerçekten bilemiyorum ama yine de spoiler vermek istemiyorum çünkü okumanız gereken bir eser varsa kesinlikle hannibal'ı okumanızı isterim. iyiliğin ve kötülüğün sınırlarını karıştırmanızı etik değerlerinizden şüphe etmenizi.. yaşananların kesin vahşeti midenizi ağrıtırken kendi içinde tutarlı ama bir o kadar da çarpık olan bu alternatif ahlak anlayışını küçücük bir yanınızın haklı bulmasını.. zaten hannibal lecter'ı olduğu şeye dönüştüren bu birbirinin içine karışan duygular ve doğruyla yanlış arasında keskin sandığımız o çizgileri çarpıcı biçimde silikleştirmesi, hümanizmle dalga geçmesi ama pervasızca da insanlık şerefine önem vermesidir.

ikinci dünya savaşında hitler rusya'ya harekat düzenlediğinde hannibal lecter sadece sekiz yaşındaydı. 500 yıllık bir aristokrat kuşağın babası ve amcasıyla birlikte son üyelerinden biriydi. zekasıyla herkesi hayrete düşüren, okumayı tutkusu haline getirmiş, bir çok yetişkin adamı gölgede bırakacak kadar olgun bir çocuktu fakat nihayetinde sadece bir çocuktu ve küçük kız kardeşi mischa'yla kuğulara ekmek atıyordu..

almanlardan kaçarken herşeyini kaybetmiş bir yetim ve öksüz olarak tek başına bulmuştu kendini rus ordusu tarafından bulunduğunda aradan geçen iki yılı hatırlamıyor ve konuşamıyordu. lecter şatosu soyulmuş, talan edilmiş geriye kalanlarsa bolşevik ihtilaliyle birlikte kamulaştırılmıştı. hannibal'ın dünyada kaybedeceği hiçbir şey kalmamıştı. amcası ve güzel yengesiyle birlikte fransa'da normale yakın bir hayat sürmeyi başaran hannibal çok geçmeden amcasını da kaybetmiş dünya da güzeller güzeli yengesinden başka kimsesi kalmamıştır. paris'te tıp fakültesine kabul edilen en genç isim olan hannibal lecter müthiş yetenekleriyle herkesi kendine hayran bırakır. fakat geçmişinden gelen kabusları peşini bırakmaz. her gece çığlıklar atarak, kızkardeşinin adını haykırarak uyanır.  rüyası hep aynıdır küçük mischa ona seslenir "annibaa!" ama hannibal asla kardeşine yardım edemez..

iki yılda olanları hatırladığında hannibal ruhunu kaybetmiş bir intikam meleğine dönüşür. adalet hiç bu kadar elzem olmamış, hiç geçmeyen bir yara gibi kanamamıştır.

"Bazen kötülüklerin çok masum sebebi olabilir.."


17 Mart 2014 Pazartesi

OKUMA ŞENLİĞİ I BAHAR 2014



yepyeni bir şenlikle karşınızdayız.. eğer siz de okuma şenliğine katılmak istiyorsanız pinuccia'nın güzel blog'una tık tık..
ne yazık ki kış şenliğinde birazcık başarısız olsam da bahar şenliğinde daha iddialı olacağıma inanıyor ve listemi kıvançla açıklıyorum :)

 1. Kategori (10 puan): Tavsiyelerine güvendiği birinin önerdiği bir kitabı okuyanlara (En az 200 sayfa).


bu kategori daha çok okumak istediğiniz herhangi bir kitap kategorisi gibi olduğundan hastası olduğum bir edebi karakteri blog'umda görmek ve incelemek istiyorum.. thomas harris'ten gelsin.. Hannibal doğuyor.. (301 sayfa)

2. Kategori (15 puan): Bir şiir kitabı okuyanlara (Sayfa sınırlaması yok).


ne yazık ki şiir okumakla hiç aram yoktur en son üniversiteye hazırlanırken lise sonda edebiyat dersinde ağlaya ağlaya okuyordum kendisini o yüzden muhtelemen gerçekleştiremeyeceğim bir kategori olacak ama şiir deyince en ünlü isim olan atilla ilhan'dan bir kitap okumak istiyorum bu kategori için.

3. Kategori (15 puan): Herhangi bir edebiyat ödülü kazanmış bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).


en son ergenliğimde okuduğum ve annemi resmen fitil eden bir romandı kendisi o yüzden şimdi ki aklımla tekrar okuyup blog'da da anlatmak istediğim bir kitap bu. edebiyat ödülüyse; 2003 alfaguara roman ödülü ve gerçekten ilginç bir konusu var çok beğendiğimi hatırlıyorum ama o anneme tepki olsun diye de olmuş olabilir o yüzden şu an ne ile karşılaşacağım tamamen muamma :) xavier velasco'dan koruyucu şeytan.

4. Kategori (15 puan): Bir öykü kitabı okuyanlara (Sayfa sınırlaması yok).


öykü, öykü, öykü.. romanın yanında çok zayıf kalacağından ve tat vermeyeceğinden endişe ettiğim bir tür esasen.. aslında bildiğim ünlü öykü kitapları da yok. öykü nedir? nasıl okunur? bir yardım edeceklere sonuna kadar açığım :) şimdilik hatırladığım en son öyküyü yazayım ömer seyfettin'den bir çocuk aleko.

5. Kategori (20 puan): Adında bir çiçek adı olan veya "çiçek" sözcüğü geçen bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).


çiçek adı veya çiçek sözcüğü gerçekten bahar şenliğine çok yakışan bir kategori oldu doğrusu o yüzden sevdiğim bir seriden güzel bir kitap okumak istiyorum bu kategori için, P.C. CAST - GÜL TANRIÇASI.

6. Kategori (20 puan): Şimdiye kadar hiç bir kitabını okumadığı bir kadın yazardan bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).


tesadüf eseri bu kategori çok çok kolay oldu dehşetli bir şekilde reklamı yapılan ve benim bir kaç hafta önce alıp bir türlü okuyamadığım kitaplardan kendisi aynı zamanda hiçbir kitabını okumadığım bir kadın yazar.. kim mi? APRIL GENEVIEVE TUCHOLKE - DERİN SULARLA ŞEYTAN ARASINDA.

7. Kategori (20 puan): İlk kitabı 2010 yılında veya daha sonrası yıllarda çıkmış bir yazardan bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).


kateroginin bütün zorunluluklarını karşıladığı ve elimde olduğu için etkinliğe sokacağım bir kitap olacak bu.. yoksa beğeneceğime dair pek umudum yok.  olivia cunning'den sert rock.

8. Kategori (20 puan): Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyenlere (En az 200 sayfa).


kış şenliğinde de aynı kategori vardı ve kış şenliğinde bu kategoriyi tamamlayamamıştım o yüzden aynı kitap ve filmden gidiyorum. markus zusak'tan gelsin.. kitap hırsızı.

9. Kategori (20 puan): Kütüphanesinde en uzun süredir okunmayı bekleyen o kitabı okuyanlara (En az 200 sayfa)



hiç tereddütsüz tam tamına 3 yıldır kütüphanemde bekleyen kitabı seçiyorum. kendisi ünlü bir kitap rica ederim duyunca 3 yıl bekletilir mi o diyerekten kınamayınız.. başıma bir şey gelmeyecekse; patrick süskind'den koku..

10. Kategori (25 puan): Kendisi doğmadan en az 100 yıl önce yazılmış bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).


ben doğmadan yüzyıl önce yazılmış bir kitap kategosine lise de tutkunu olduğum bir hikayenin kahramanlarını sokmak istiyorum.. ingiliz edebiyatının temel taşlarından.. emily bronte - uğultulu tepeler..

11. Kategori (25 puan): Rus edebiyatından bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).


bu kategori sayesinde yazar aylarına da katılmayı çok isterdim ama ne yazık ki elimde olan kitapları değerlendirmek istiyorum.. o yüzden turgenyev'den gelsin babalar ve oğullar.

12. Kategori (45 puan): Aynı yazardan en az 1.200 sayfa kitap okuyanlara.


takdir edersiniz ki bu kategori için hem üretken hem de çok sevdiğim bir yazara ihtiyacım var o yüzden nora roberts diyorum.. okunacak dört adet kitap belirledim ilki benim çok severek okuduğum bir serinin son kitabı bir umut daha.. diğer üç kitapsa başlı başına bir seri.. ışığın anahtarı, bilgeliğin anahtarı ve cesaretin anahtarı.

 *************

benim listem bu kadar.. etkinliğe istediğiniz herhangi bir zaman katılabilirsiniz etkinlik süresi  15 mart-15 haziran'dır..

vizeler finaller derken bu etkinlikte ne yapabilirim bilmiyorum ama insan şimdiden tatil yapacağı, boş vakitten başının döneceği zamanı yazı ve yaz etkinliğini düşünmüyor değil :)

herkese keyifli okumalar..


15 Mart 2014 Cumartesi

MİM: SEVDİĞİMİZ BLOGLARI TANITALIM VE KAYNAŞALIM


uzun zaman sonra ilk kez yeniden mimleniyorum üstelik çok güzel bir mim sevdiğimiz bloglardan bahsediyor ve blogger'larla kaynaşıyoruz en azından amacımız bu!

çok fazla blog takip ediyorum ama içlerinde benim için daha biraz özelleri de yok değil. işte o özelleri, etkinlik sahibini ve beni mimleyen güzel blogları anlatacağım size.

http://mervelil.blogspot.com.tr/

ilk olarak bu mim'in yaratıcısı bir dilim limon'a sevgilerimi gönderiyor kendisini zevkle takip ettiğimi belirtmek istiyorum.

***************

http://yaseminjess.blogspot.com.tr/2014/02/yaseminin-kozmetigi-4cekilisi.html

ikinci olarakta beni mimleyen ve güzel yazılarıyla şımartan blog'tan bahsetmek istiyorum yasemin'in kozmetiği sanırım kendisinin hali hazır da devam eden bir çekilişi de var..

 ****************

http://illekitap.blogspot.com.tr/

ilk göstereceğim adres ille kitap olacak çünkü henüz daha bu blog yok iken onların yazılarını takip eder keşke benimde böyle güzel bir blog'um olsa diye iç çekerdim o yüzden ille de kitap ilk aklıma gelenlerden oluyor.

***************

http://kitaptutkum.blogspot.com.tr/

sonra blog'umun ilk zamanlarında yalnız ve çaresiz olduğum o karanlık günlerde -tamam tamam abartıyorum ama yine de çok mutlu olmuştum- bir blogger'ın hem de anita blake sever bir blogger'ın benimle anita üzerine sohbet etmesi çok hoşuma gitmişti. sonrasında kendisiyle çok fazla iletişimimiz olmasa da çok tatlı bir blog ve blogger kim mi? tabii ki kitap tutkusu adı da çok orjinal yani :)

****************

http://whiteglaze.blogspot.com.tr/

bir diğer tatlı blogger'da beyaz sır'ın sahibesi zarif öğretmenimiz.. gerçekten takip edilesi yazıları olan bir blog üstelik kıvrak kalemli bir blogger bir nedenle çok sempatik :)

***************

http://maviucurum.blogspot.com.tr/

ve seni tabii ki liste dışı bırakamazdım mavi uçurum! haftalardır -belki aylar olmuştur- aradığım bir kitabı kendisinin bir yazısıyla keşfettiğim alışveriş sitesinde bulduğumda öyle sevinmiştim ki yorum olarak boynuna sarılmak istediğimi söylemiştim :)

**************

http://coloredbooks.blogspot.com.tr/search?max-results=5

ve colored books en sevdiğim kitap bloglarından üstelik tasarımına hayran olduğumu da söylemeden geçemeyeceğim.. gerçekten harika bir blog ama sahibesiyle tanışmadım :)

*************

http://pinucciasbooks.blogspot.com.tr/

pinuccia'yı es geçersem gerçekten çarpılmam mümkün. yazar ayları olsun okuma şenlikleri olsun resmen kitaplar için blogger alemine yön verenlerden takip etmiyorsanız derhal başlayın derim.

*************

http://www.thereadingladyy.com/2012/11/christian-greye-neden-ask-olduk.html

the reading lady seni asla atlayamam.. keyifli üslubu, harika benzetmeleri ve akıcı kalemiyle kesinlikle takip edilesi bloglardan.. hele ki mr. grey'e neden aşık olduk yazısını ben yazsam bu kadar yazabilir miydim bilmiyorum ama altına imzamı atacağım bir yazı olmuş..

*************

yazmak isteyen herkesi mimliyor herkese sevgilerimi gönderiyorum ama sanırım asıl mimlediklerim bloglarını tanıttıklarım oluyor kısaca arkadaşlar mimlendiniz!

keyifli okumalar, keyifli pazarlar..











Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...