29 Mart 2015 Pazar

KARANLIKTA BULDUM SENİ - MEREDITH WALTERS


Bu zamana kadar okuduğum en incitici, en üzücü hikayelerden biriyle karşınızdayım. Herhalde en son böyle bir hüznü ve karın ağrısını Keşke Senden Nefret Edebilseydim'i okurken yaşamıştım. Karanlıkta Buldum Seni de muhteşemlikte ve korkunçlukta o kitaptan aşağı kalır değil.

Bazı hikayeleri okumaya başladığınız an asla mutlu bir sona ulaşamayacaklarını bilirsiniz. Bu hikayede öyle bir hikayeydi. Çarpıcıydı, farklıydı, duygusaldı, mantıksızdı, delilikti, Clay gibi bir adamla olmak çok uzun sürecek bir intihar yöntemiydi. Şu an bu satırları kitabı bitirdikten hemen sonra yazıyorum ve kendimi resmen  korkmuş ve üzgün hissediyorum.Yani hikayeyi, verilen mücadeleyi ve hepsinin sonunu bilirken kapağa bakmak bile acı veriyor.

Karakterlerimiz liseli. İkiside 17 yaşında ve son sınıf öğrencisi. Aslında böyle başlayan bir kitabın fantastik olmayan sıradan bir Edward ve Bella hikayesi olacağını düşünürsünüz. Bende kitabın yaklaşık ilk 150 sayfası boyunca böyle düşündüm ama söylemekten gocunmuyorum ki kitap beni tamamen yanılttı. Karakterlerin yaşı, karakterlerin okul muhabbetleri veya başka hiçbir şey bu kitaptaki hastalıklı aşkın önüne geçemez.

Maggie inanılmaz sıradan bir hayatı olan ve en az hayatı kadar sıradan görünen bir kasaba kızı. Clayton'sa okula yeni gelen spor arabalı, cool ve yakışıklı çocuk. Buradan sonra kitapta işler çığırından çıkıyor. Her kadın az çok bir adamı kurtarmak ister. Zaten Issız Adam gibi filmleri de tam bu sebepten çekiyorlar. O yüzden Maggie Clay'ın hastalıklı, karanlık ve bana göre parçalayıcı çekimine kendini neredeyse ilk görüşte kaptırıyor. Clay'sa çok dirense de sonunda Maggie'ye karşı koyamıyor. Aslında Clay karşı koymaya çalışmakta tamamen haklı.

Kitaplarda erkek karakterler hep aynı tavırlar içindedir. Ben kötü biriyim, ben iğrenç biriyim, ben senin hayatını karartırım gibisinden bin tane şey sayıp dökerler ve sonunda nikahı kıyıp bin çocuk yaparak mutlu aile hayatlarına dönerler hatta şekil a için bakınız; Travis Maddox.

Bu durum bana hep saçma ve anlamsız gelmiştir. O yüzden bu sefer Clay'da Maggie'yi uyarırken en ufak şekilde bile konuyu ciddiye almadım. Kitabın ortasına kadar bir şekilde toparlayacaklarına inancım tamdı ama tamamen yanıldım. Spoiler vermeden anlatmak çok zor ama bir insanın başına gelip gelebilecek en kötü kabus Clay'ın ta kendisiydi. Ne Clay, ne Maggie böyle bir sonu hak etmemişti ama kaderlerinden kaçmaları mümkün değildi. Bu korkunç son olabilecek en iyi sondu belkide ikisi içinde.

Bu kitap tam da üzerinde yazdığı gibi kırık bir ilk aşk hikayesi. Tabii böyle bir ilk aşk unutulur mu? İnsan böyle bir tecrübeden sonra hayatına nasıl devam eder bilemiyorum. Aslında bunu düşünmek bile istemiyorum çünkü şu an bunların bir benzeri bile umarım ki başıma gelmez diye dua etmekle uğraşıyorum. Size güzel şeyler vaat edemem ama çarpıcı, sarsıcı, unutulmaz ve muhteşem bir hikaye okumak istiyorsanız, elinizi kolunuzu bağlayan kesin bir çaresizliğin ve arada kalmışlığın ne olduğunu hissetmeye hazırsanız, bu kitabı kesinlikle size tavsiye ediyorum.

Herkese Keyifli Okumalar...

24 Mart 2015 Salı

BELALI KORUMAM - CANAN A. DÜZGAN


Peşinen söylüyorum ki bu bir övgü yazısıdır. Öyle her kitap için methiyeler düzmem, böyle yazılar yazmam bilenler bilir. Ama bu kitap cidden beni benden aldı. Yeni nesil Türk yazarlardan birinin yazdığı bir kitap ile ilgili böyle bir güzelleme yapacağımı söyleseler ben bile inanmazdım.

Öncelikle açık yüreklilikle itiraf etmeliyim ki kitabı büyük bir ön yargı ile elime aldım. Bitirmeyi başaracağımdan bile emin değildim. Şöyle bir kitabın kalınlığına şüpheyle baktım, döndüm sayfa sayısına baktım (494 sayfa). Aklımdan geçen ilk düşünce "Abi yazar büyük saçmalamış sanırım" oldu. Burada isim zikretmeyeceğim ama dediğim gibi yeni nesil Türk bayan yazarlarımız bazen çok ciddi saçmalıyorlar, klişelerden klişe beğeniyorlar. Bir çok okumaya başlayıp bitiremediğim hatta sinir olduğum kitap ile ilgili hiçbir yorum yazmadım, emeğe saygı diye düşündüğüm için. Böyle bir halet-i ruhiye ile kitaba başladım.

Arkadaşlar kitabı elimden bırakamadım. Yayınlarımı takip edenler bilir ki, ben genellikle işe gidip gelirken yolculuk sırasında okumaya çalışanlardanım. Bu defa ofiste bile masa altından okumaya devam ettim. Pazar günü bayağı hatırı sayılır zamanımı yine bu kitabı okumak için harcadım. Neden mi? Arkadaşlar şahane bir aşk romanıydı çünkü. Gerçekten böyle vıcık vıcık harika ötesi bir aşk romanı. Okudukça sizi mutlu ediyor. Türünün sevenleri bilir genelde klişelerle doludur bu tip kitaplar ama bu defa yazar son derece samimi davranmış. Hepimizin zaman zaman kafasından geçen bazı ayıp düşünceleri hayata geçirmiş.

Çok sevdim. Yazarı özellikle yazım dili, samimiyeti ve anlatımı konusunda tebrik ediyorum. Bakın buradan söylüyorum eğer gerekli tanıtım çalışması ve reklam yapılırsa ve tabi yazar üretkenliğine devam edebilirse;  Türkiye'nin Judith McNauguht'u olabilir sevgili Canan A. Düzgan. Kesinlikle o potansiyele sahip diye düşünüyorum, nacizane. İlaveten yayınevini de kutluyorum çünkü kapak tasarım, kağıt kalitesi, baskısı geyet iyi, yazım hatası hemen hemen hiç yok diyebilirim.

Efendim gelelim içeriğine. Selin ailesi ile ilgili sorunları olan, aynı zamanda kendisi de  hem özgüven hem de erkeklere karşı güven problemi yaşayan kızımızdır. Büyükbabası Selin için bir koruma tutmak ister. Kızımız şiddetle karşı çıkmakla kalmaz  işi gücü bırakıp tutup Miami'ye gider. Her şeyi ardında bırakıp terk-i diyar eyliyor. Şimdi bundan sonrası hakkında yazmayacağım çünkü gerçekten aşk romanlarından hoşlanan tüm okurların cidden bu kitabı satın alıp okumasını istiyorum. Başarılı arkadaşlar çok başarılı. Kalıpların dışına çıkıyor bir kere, ezber bozan bir tarzı var ki, bunu beğendim. Bir çok yerinde gülümsedim. Cidden sevindiğim bölümler ve üzüldüğüm bölümler vardı içinde.

Deniz karakteri de çok iyi betimlenmiş. Yani çok yakışıklı, üssü seksi, ve çok çekici, ve çok ukala, ve çok tatlı, ve çok zengin, ve çok karizmatik, ve çok düşünceli, ve çok sevimli, ve çok kaslı, yani taş taş,  kısaca taşülallah.. Abartmıyorum adam bir Yunan tanrısı tadında yakışıklı ve özgüvenliydi. Bazen sinir olacaksınız ama onu seveceksiniz sanırım.

Sadece minik bir konu var ki; Hiçbir Türk büyükbaba -yani bildiğimiz dede- bu kitaptaki gibi davranış göstermez. Ne olayların başında ne de sonunda asla kitaptaki büyükbabamız gibi davranmaz. Ama çok şekerdi bence. Avrupalı bir büyükbaba evet bu tip davranışlar gösterebilir ve yadırgamam. Ama bizimkiler biraz daha geleneksel kalır bence.

Aşk romanı severlere sesleniyorum! Gönül rahatlığı ile alın ve okuyun. Hatta arkadaşlarınıza tavsiye edin  ve okutun. Çok keyifli zaman geçireceksiniz.

Herkese Keyifli Okumalar...

20 Mart 2015 Cuma

ÜÇ - SARAH LOTZ


Kitaplar hakkında hep övgü yazıları yazmak isterim. Bir kitap için olmamış veya kötüydü demekten imtina ediyorum çünkü neticede bir emek var ortada. Bu tip yorumlar yazmaktan hoşlanmasam da bazen mecburen bizi takip eden siz değerli arkadaşlarımıza haksızlık etmemek adına yazmak zorunda kalıyorum.

Şimdi ilk çıktığı andan itibaren bu kitabı deli gibi istedim. Kapak tasarımı harikaydı. Üst kapak siyah ve mumlu ve kitabın tüm sayfaların uçları da çepeçevre siyah boyalı. Yani gerçekten kapak tasarımını yapan kişiyi  kutluyorum. Altın kitaplar yayın evini de kutluyorum çünkü baskı kalitesi iyiydi, yazım hatası hiç yoktu diyebilirim. Yazar için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim af buyrun. Sarah Lotz'un yayımlanmış ilk kitabı.  Bir çok çevreler harika bir iş çıkardığı yönünde görüş bildirmiş olmalarına rağmen benim bakış açımdan başarılı değildi. 

Konu aslında doğru işlenebilseydi mükemmel bir gerilim kitabı yazılabilecek harika bir konuydu. Ancak yazar konuyu içselleştirerek okura kendi perspektifinden biraz da kurgulayarak  anlatmak yerine, konuya uzaktan yakından dahil olan herkesin bakış açısından bir parça sunmuş. Olay hakkında herkes bir ucundan tutup kendi açısı ile anlatıyor. Yani bir çeşit araştırma dosyası gibi düşünün. Bir roman gibi değil. Bir çok otoriteye göre bu sıradan yazımdan daha iyi olarak nitelenmiş. Ama ben beğenmedim.

Tam bir noktada anlatıcı sizi yakalamışken ve siz konuya bir parça hakim olduğunuzu düşündüğünüz anda bitiyor ve hoooppp tamamen başka bir açı başka bir anlatıcı başka bir anlatım. Olayı araştırmak isteyenler için birçok kaynak vardır eminim araştırma yapılabilir. Ama ben roman okumak istiyorum. Bu sebeple bana hitap etmedi.

Normal şartlarda beğendiğim bir kitabı bir veya iki gün içinde bitiririm (bu sayfa sayısı için söyledim). Ancak Üç bitmek bilmeyen bir çile gibiydi. Evet itiraf ediyorum son elli sayfayı okumadım. Okuyamadım çünkü boğuldum. Kitap okumaktan nefret edeceğim diye korktum ve kendimi daha fazla zorlamamaya karar verdim.

Çok fazla bir şey söylemek istemiyorum çünkü ne düşündüğümü yukarıda açıkça belirttim. Bundan fazlası da karalama olur ki asla böyle bir şey yapmak istemem. Ancak uçak kazalarına ve sonrasındaki insan davranışlarına meraklı olanlar tarafından ilgiyle okunabilir belki. 

Herkese Keyifli Okumalar...

17 Mart 2015 Salı

KIRMIZI PİRAMİT - RICK RIORDAN


Blog'u takip edenler çok iyi bilir ki benim için Rick Riordan denildi mi akan sular durur. Percy Jackson ve Olimposlular ve Olimpos Kahramanları serileri benim için zaten efsanedir. Bu yüzden yazarın Kane Günceleri serisini okumak uzun zamandır aklımdaydı.

Bir sahafta serinin ilk iki kitabına birden rastlayınca çocuksu bir sevinçle direkt kitapların üzerine atladım. Aslında maddi olarak en parlak dönemimde olmadığım için pazarlık bile ettim. Peki kitap bütün bu çabaya değdi mi? Eh, doğrusu fazlasına bile değerdi.

Kitabın yazımdili inanılmaz. Yazarın önceki kitaplarını okuyanlar ne demek istediğimi zaten çok net bilecektir. Bütün o akıcılık, absürdlük, mizah yani kısaca yazarın bütün dehası burada. Kitabımız İngiltere, Mısır ve Amerika düzleminde ilerliyor. Zaten bakınca Mısır Mitolojisiyle ilgili bir kitabın sadece Amerika'da geçmemesi olağanüstü güzel.

Kitabın kesinlikle oryantalist bir bakış açısı yok. Yani işte barbar Mısırlılar, iğrenç müslümanlar diye bir ima kesinlikle yok. Zaten benim için kitabın en güzel yanlarından biri de bu. Yunanistan hattından doğuya doğru gitmeye başladıkça öcü görmek bu kitabın da, bu serinin de, bu yazarında asla kötü özellikleri arasında değil.

Kitabımızın asıl karakteri Carter Kane. Kahramanımız on dört yaşında ve hayatını babasıyla birlikte dünyayı dolaşarak geçirmiş. Mısır hakkında, efsaneler ve diğer şeyler hakkında bir arkeoloğun bileceği her şeyi biliyor. Çünkü babası bir arkeolog, yani en azından çocukları öyle sanıyor. Carter'ın annesi o çok küçük bir yaştayken pek de dillendirilmeyen bir olay neticesinde ölüyor. Bunun üzerine annesinin ailesi torunları için velayet davası açıyor ve Carter'ın kız kardeşi Sadie bütün hayatını İngiltere'de anneanne ve büyükbabasının yanında geçiriyor. Carter ve Sadie birbirlerini yılda sadece iki kere gören ve ortak hiçbir noktaları olmayan iki yabancı ama bu durum değişmek üzere. 

British Museum'da babaları Osiris'in lahdine girip ortadan kaybolduğunda ve Amerika'yı yok etmek isteyen karanlık tanrı Set ortaya çıktığında her şey değişir. İki kardeş babalarının aslında büyücü olduğunu, kendilerinin firavun soyundan gelen en güçlü çocuklar olduğunu ve dünyanın da yok olmak üzere olduğunu öğrenirler.

Kitabın bundan sonrasında efsanevi bir mücadele süre gelir. Diğer tanrılar, tanrıların canavarları, büyücülerin bir mafya oluşumu gibi karşı gelen herkese saldırdığı Hayat Evi ve çok daha fazlasıyla baş etmek zorunda kalırlar. Kitap karakterlerinin yaşlarına uygun tatlı bir romantizmi karakterlerinden hiç esirgemeyen yazar bu sefer de Sadie için ergen bir tanrı, Carter içinde azılı bir Hayat Evi büyücüsü ayarlamıştır.

Her saniyesiyle sizi güldüren, sizi şaşırtan ve Mısır mitolojisi hakkında hiçbir şey bilmediğinizi kelimenin tam anlamıyla yüzünüze vuran bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum. Yok zaten Mısır mitolojisine ilginiz varsa, okumamış olmanız başlı başına bir hata. Kırmızı Piramit'ten sonra ikinci kitap Ateş Tahtı. Çok geçmeden onun yorumu da buralarda bir yerde olacaktır, çünkü ben şimdiden okumaya başladım bile!

Herkese Keyifli Okumalar...


13 Mart 2015 Cuma

GÖLGELER - PAULA WESTON


Öncelikle belirtmem gerekir ki kitabı bayağı bir çekinerek satın aldım. Neden mi? Fantastik türünü ne kadar çok sevsem de, kutsal varlık olmalarından mıdır bilmem melek temalı kitapları hiç mi hiç sevemedim. Şunu belirtmeliyim ki kitap başarılı arkadaşlar. Şöyle ki, 334 sayfa kendini bana bir gün içinde okutabiliyorsa ben o kitabı başarılı sayarım çünkü hiç sıkıcı değil. Ancak şu da göz ardı edilmemelidir ki, bir günde okunabilecek kadar da light bir kitap. 

Kurgusu son derece iyi yapılmış. Yazar konuyu sağlam temeller üzerine oturtmayı başarmış. Kesinlikle bir aşk romanı değil. Kısmen var tabi ama öyle vıcık vıcık melek gördüm aman da aşık oldum olayı yok. Direk iki kişinin birbirlerine kilitlenerek seviyorum muhabbeti yok. Bu kısmı sevdim açıkçası.

Jude ve Gaby ikizdir. Gaby Jude'nin ölümünden sonra bir sahil kasabasına yerleşir ve Magie ile arkadaş olur. Hatta öyle iyi arkadaş olurlar ki aynı evi paylaşmaya başlar ve kankigil olarak takılırlar. Magie sosyal bir kızdır ve erkek arkadaşları hiç eksik olmaz. Ama yeni tanıştığı Jason diğerlerinden farklıdır.

Gaby tam da yasını tamamlamış ve yeni hayatına adapte olmuşken karşısına Rafa adında biri çıkar. Kardeşinin arkadaşı olduğunu söyler. Kardeşi Jude ile çekilen fotoğrafları gösterir. Ancak Gaby kardeşinin bu denli yakın arkadaşı olan Rafa'yı hiç ama hiç hatırlamıyordur. Zaman içinde ortaya çıkar ki aslında Gaby hiçbir şey hatırlamıyordur. Daha doğru bir deyişle sadece birilerinin hatırlamasını istediği şeyleri hatırlıyordur.

Kardeşinin yasını tutan ve kimse ile bu konuda paylaşımı olmayan Gaby birde Rafa'ya yakınlık duyar ve çözülür. Kardeşi ile ilgili ne hissettiklerini anlatır. Aynı zamanda Rafa'ya karşı ciddi bir cinsel çekim de hissetmektedir.

Kitap tamamen Gaby'nin ağzından anlatılıyor. Ana karakterlerimiz Gaby, Rafa, Magie ve Jason. Bunlar ön planda olan ana karakterler. İlerleyen sayfalarda Daniel ve Nathaniel ile tanışıyoruz. Erkek kahramanımız Rafa gibi duruyor şimdilik ancak ben isterdim ki Nathaniel olsun. Belki ikinci kitapta işler değişir. İkinci kitabın yazılacağı net bir şekilde sonda belli edilmiş zaten. 

Gaby-Jude, ve Rafa "Düşmüşler" diye tabir edilen meleklerin insan kadınlardan olma çocuklarıdır. Düşmüşler'den olan Nathaniel en sonunda pişmanlık duyarak bu çocukları toplamış, Rafaim ismini vermiş ve liderliklerini üstlenmiştir. Misyonu "Düşmüşler" i bularak cennete teslim etmek. Böylelikle kendisinin ve sorumluluğundaki diğerlerinin masumiyetini ve bağlılığını kanıtlamaktır. 

Ancak bu yolda tam anlamıyla dürüst davranmayan Nathaniel Gaby'nin bağlılığını henüz kazanamayacaktır. Güzel bir kitap. Eğlenceli bir kere. Sıradan melek romantizminden uzak gayet hoş bir dille yazılmış. Ben  beğendim ve tavsiye ederim. 

Herkese Keyifli Okumalar...

5 Mart 2015 Perşembe

MAMUT İLE YENİ YETENEKLERİ KEŞFETMEYE HAZIR MISINIZ?

Son senelerde sanat alanında yapılan yatırımlar ve etkinlikler gün geçtikçe artıyor ve gelişiyor. Özellikle İstanbul’da hayat bulan bu tarz etkinliklerden biri var ki, çok kısa sürede hem kendine has tarzı hem de izlediği yol ile oldukça ses getirdi. Bundan 2 sene önce, ulaşılabilir sanat alternatifi olarak yola çıkan ve her yıl yeni sanatçıların üretimleriyle gelişen Mamut Art Project’ten bahsediyoruz. Mamut Art Project bu sene Akkök Holding’le birlikte yoluna devam ediyor. Akkök Holding gibi güçlü şirketlerin genç sanatçılara destek olması, hiç şüphesiz ülkemizde kültür sanatın gelişmesinde ve yaygınlaşmasında önemli rol oynuyor. MAP’15 by Akkök hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, www.mamutartproject.com adresini ziyaret edebilirsiniz.




Proje, genç sanatçıları, koleksiyonerler, galeriler, kültür-sanat kurumları ve sanatseverlerle galeri, müze, atölye gibi alışılagelmiş mekanların dışında, bir araya getirmeyi hedefliyor.


İsmini de insanoğlunun mağaralarda keşfedilmiş ilk çizimlerinde en çok görülen figürlerden biri olan “mamut”tan alıyor. Bir başka deyişle, “Mamut” bu projede sanatçıların büyük kitlelere göstereceği ilk eserlerini simgeliyor.


Mamut Art Project 2015 by Akkök’ün her yıl alanında uzman farklı isimlerden oluşan jürisi bu sene, Agah Uğur, Başak Şenova, Eda Kehale Argun, İnci Eviner ile Osman Erden'den oluşuyor. Jüri bu yıl başvuruda bulunan 1000’e yakın portfolyoyu değerlendirdi; yurtiçi ve dışından toplam 56 genç sanatçının 400 adet eserini sergilemeye layık buldu. Projeye bu yıl İstanbul, Ankara ve İzmir’in yanı sıra Diyarbakır, Konya, Nevşehir, Van, Karabük, Malatya, Kırklareli, Edirne’den genç sanatçılar da ilgi gösterdi. Mamut Art Project 2015 by Akkök, bu sene sınırlarını Türkiye dışına taşıyarak Fransa, Ukrayna, Almanya, ABD, Avustralya, Hollanda, Bulgaristan, İsviçre, İran’dan sanatçıların da ilgisini çekti.


 


Nerden çıktı bu Mamut?

Bu yıl 26-29 Mart 2015 tarihleri arasında KüçükÇiftlik Park’ta düzenlenecek olan Mamut Art Project by Akkök, fotoğraf eğitimi alan Seren Kohen’in girişimi ve sanat tarihi ve kültür politikaları üzerine çalışmalar yapan Tuba Kocakaya’nın sanat direktörlüğünde gerçekleşiyor.


Mamut Art Project 2015 by Akkök, her sene sanatseverlere yeni sanatçıları keşfetmeleri ve uygun fiyatlar ile ilk koleksiyonerlik adımlarını atabilmeleri için alternatif bir platform yaratıyor.


Bu sene sanatseverleri neler bekliyor?

Genç sanatçıların eğilimlerini, değişen trendleri yansıtan önemli bir platform olma rolünü de üstlenen Mamut Art Project 2015 by Akkök sergisine gelenler özellikle resim alanında bu sene farklı tarz ve tekniklerdeki çalışmaları görme fırsatı bulacaklar. Sergide ayrıca video art çalışmalarının yanı sıra fotoğraf ve güncel sanatın giderek gelişen ve cazibesi artan bir alanı olarak nitelendirilen sound art örnekleri de 26-29 Mart 2015 tarihleri arasında KüçükÇiftlik Park’ta izleyici ile buluşacak.


Bu günlerde karşınıza “Mamut çıkabilir!” dikkatli olun… 

Mamut Art Project 2015 by Akkök projesi çerçevesinde Pera, Sakızağacı, Maçka, Pangaltı, Etiler Akmerkez, Bağdat Cad. Kaya Taksi başta olmak üzere İstanbul genelindeki taksi duraklarında “Mamut sağolsun!” yazılı taksilere rastlayabilirsiniz.




Siz de eserinizi sergileme şansı yakalayın!


Akkök Holding ve Mamut Art Project’in birlikte gerçekleştirdiği #yourartismyheart etkinliğine katılan 3 kişi eserini etkinlik süresince Akkök Lounge’da sergileme imkanına sahip olacak. Katılmak için çektiğiniz fotoğrafı Instagram ya da  Twitter hesabınızdan #yourartismyheart hashtagiyle paylaşmanız gerekiyor. Yarışma hakkındaki detayları www.yourartismyheart.com adresinde görebilirsiniz. Ayrıca gönderdiğiniz fotoğrafın daha fazla oy alması için buradan arkadaşlarınıza da gönderebilirsiniz.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...