8 Ocak 2020 Çarşamba

TİYATRO YORUMLARI #1: ALEVLİ GÜNLER


Merhabalar, uzun süredir ara verdiğim blog yazılarına yeniden geri dönmek istedim. Bu sefer daha önce yapmadığım bir şey yaparak sizlere tiyatrolarla ilgili bir yazı dizisi hazırlamaya karar verdim. Bu kararı almamın sebebi tiyatro gösterileriyle ilgili çok fazla seyirci yorumu bulamamış olmaktı. Yani tiyatro izleyicisi için objektif ve yararlı olacağını düşünüyorum.

Alevli Günler bir çok ünlü ve usta oyuncuyu kadrosunda barındıran bir yapım. Cem Davran, Erkan Can, Yıldıray Şahinler gibi isimlerden oluşan kadro hayranları için özellikle ilgi çekici olacaktır. Alevli Günler'in konusundan ve seyirci olarak benim üzerimde yarattığı etkiden bahsetmeden önce Kadıköy Halk Eğitim Merkezi sahnesiyle ilgili bir kaç yorumda bulunmak istiyorum. Salonun koltuk diz mesafesi çok dar ve salon kapasitesi oldukça fazla. Bu fazlalık size havalandırma sorunu olarak geri dönüşüyor ve oyunun ilk perdesi bitmeden ortamdaki hava korkunç derecede bunaltıcı oluyor. Bununla birlikte kalabalık koltuk kapasitesine sahip bu salonun giriş çıkış kapıları yetersiz. Salona girmek için de çıkmak için de izdiham eşliğinde uzun bir bekleyiş gerekiyor. Yani merkezi lokasyonu dışında hiçbir artısı olmayan KHM'ini pek önermiyorum. 

Alevli Günler'e dönersek oyun konu bakımından zayıf. Şamanizm inancına sahip olan bir insanın ölümcül bir hastalığa yakalanması sonucu az bir ömrü kalmıştır. Öleceğini öğrenen karakterimiz -Cem Davran- inancı usulünce gömülmek değil yakılmak istemektedir. Fakat bunun için aşması gereken yığınla bürokratik engel vardır. 


Şimdi oyun bir miktar kara mizah öğeleri barındırıyor olsa da -ölüm fikrine pek gülemediğim için- salonda kahkahalar içinde kalmayı kesinlikle beklemeyin. Bu oyun daha çok ülkenin içinde bulunduğu siyasi durumunu, din özgürlüklerinin sadece tek bir dinin, tek bir mezhebi için geçerli olmasını, bürokrasinin ağır aksak işleyişini ve çoğunlukla işlemeyişini yerden yere vuran, başarılı şekilde hicveden, mesaj kaygısı taşıyan bir oyun. 

Erkan Can özellikle büyük bir hayran kitlesi barındırıyor ve seyircinin neredeyse tamamı onu görmeye gelmiş gibiydi. Her sahneye çıkışında salon alkış kıyamet yıkıldı. Erkan Can başta olmak üzere bütün oyuncuların performansları göz dolduruyordu fakat yine de bir şeyler eksikti. Hikayenin işlenişinden ya da aşırı mesaj kaygısından mı ileri geliyor bilmiyorum ama tanımlayamadığım bir olmamışlık oyunun genel atmosferine hakim olmuştu. Özellikle halıya sarılı cesedi oyunun başından itibaren ve oldukça sık aralıklarla çok yüksek bir müzik ve göz yoran, bakışları yakan ışık şovları eşliğinde sahne geçişleri esnasında kullanmaları insanı çok yoruyordu. Sahneye geçildiğinde on saniye kadar sahneyi tam olarak görememekten bahsediyorum. Kaçınılmaz olarak yorgunluğa ve baş ağrısına sebebiyet verdi, abartılı bir detaydı. 

Sonuç olarak ben bu oyundan pek keyif alamadım. Elbette sahne arkasında ve önünde herkesin emeği çok büyük ve sanat adına yapılan her iş izlenmeye değer. Fakat iyi ki izledim, harikaydı, bayıldım diyemiyorum. İzlemeseydim de bir şey kaybetmezdim diyorum. 

Ve izlemek isteyen herkese iyi seyirler diliyorum. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...